Avrupa Birliği’nin gerçekleştirdiği mali katkı ile ilgili anlayamadığım bir tepki var. Bir grup insan “miktarın azlığından” şikayetçi. Diğer grup ise “AB katkısı gibi TC katkısının neden gündemde yer almadığını” hatırlatıyor.
Avrupa Birliği’nin politik hali eleştirilmelidir. Her bir üye devletin kendi önceliklerine odaklanıp etkili bir birliktelik örneği teşkil etmemeleri sorunludur. Bu birlik anlayışı adına üzücüdür. Bu AB’nin genel olarak hantal bürokrasisi ile birlikte ele alındığında çok daha etkili olması umut edilirdi.
Kıbrıs konusunda ise AB’nin durumunu biliyoruz. Bireysel olarak her ne kadar Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanların bir kısmı AB vatandaşı dahi birlik üyesi bir devletin etkin kontrolünde olan topraklarda yaşamıyoruz. Kendimizi AB’ye üye olan devletin bir parçası haline getirmiyoruz. AB altında birleşik bir Kıbrıs için koşullarımız var diyor, iki toplum olarak top çeviriyoruz. Kıbrıslı Rumların isteksizliğini kendimize bahane buluyoruz.
Bunun dışında AB bütçesine tek kuruş katkı yapmıyoruz. AB standartlarını da takip etmiyoruz. Önerilen politika çözümlerini de canımız çektiği kadarını gerçekleştiriyoruz. Yani aslında Avrupa Birliği üyesi toplulukların kararlaştırdığı hiçbir şeyi yapmamak konusunda en direngen grubu temsil ediyoruz.
Yetmiyor, 2004 yılında Referandumda çoğunluğun “EVET” dediğinden dolayı Avrupa Komisyonunun Kıbrıs’ın kuzeyine destek verdiğini de unutuyoruz. Halkın önemli bir kısmının EVET demiş olmasının karşılığında tek bir mühür ile yılda 30 – 40 milyon Euro civarında bir destek aldığımızı unutuyoruz. Dahası, Avrupa Birliğinden gelen destek hükümette sağ bir parti de olsa geliyor, sol bir parti de gelse geliyor. Hiçbir şey yapmıyor, hiçbir bedel ödemiyoruz kaynak geliyor. Bu kaynak çok acil bir ihtiyacımızı karşılıyor ve birileri “yetmez” diyor.
COVID19 konusunda hızlı bir şekilde aktarılan kaynaklar bize doktor maaşından, solunum cihazına, test kitlerine kadar birçok biçimde geleceği açıklanırken, bir de kalem kalem ne geleceği söyleniyor. Kıbrıslı Türklerin önemli bir kısmının siyasi irade gösterdiği bir meselenin üstünden 16 sene sonra yarattığı kazanımı hiçleştirmek nedendir anlamakta zorlanıyorum.
Bir de TC’den gelen para söz konusu.
Paranın geldiği doğrulandı. Tutarı AB’nin sağladığının neredeyse 2 katı. Ankara ile olan limoni ilişkilerimizi bir kenara koyalım.
Zaten gelmesi gereken ama gelmeyen mali desteği de unutalım.
Dörtlü koalisyon hükümetin kaynağa erişmesi için hükümetin bozulup kurulduğunu da unutalım.
Hatta bugüne kadar Ankara’nın paket yoluyla Kıbrıs’ın kuzeyinde uyguladığı ve ada insanı tarafından hoş karşılanmayan her şeyin de suçlusunun biz olduğunu kabul edelim. Ankara ile yeni bir sayfa açalım.
Ancak biri bu topluma açıklasın, Ankara’dan gelen 72 milyon nereye harcanmıştır?
Sağlık harcaması da olabilir Cari harcamada da olabilir. Bunu anlayabilirim. Ancak, tutarın nasıl dağıtıldığı şeffaf bir şekilde bu rakam açıklanmalıdır.
Açıklanmalıdır ki, kaynakların amaca yönelik olduğu bilinsin. Herkes bu süreçte yara almışken hesabı verilebilsin. Güven teşkil edilsin.
Hiçbir kuruş ucuz hesaplara gitmesin.