Her bir adımında çantasının omuzlarında yarattığı ağırlığı hissederken, başını gökyüzüne doğru kaldırdı ve gökyüzüne uzanmak için birbiriyle yarış yapan ağaçları farkettiği anda, ağaçlar da onu ayni anda farketmişti. Sanki de fark edildiğini gizlemek istercesine, başını hemen aşağıya indirdi ve gözlerini sakladı. Bu durum, anı yavaşlatan bir hal yaratmıştı.
Ağaçların yapraklarının havada süzülüşü yavaşlamış, havanın sıcaklığı, sırt çantasının ağırlığı ve ayaklarındaki ağrılar, bu görkemli fark ediliş anı ile kendisini unutturmuştu. “Şimdi ne yapmalıyım acaba” diye içinden sordu, merakla. “Acaba onlarla konuşmalı mıyım, beni duyarlar mı? Aklımdaki soruları sorsam cevabını biliyorlar mıdır?” Sonra hiç beklenmedik bir anda hemen onun sağ tarafında duran ağaçlardan bir tanesinin yaprakları mosmor alacalı renklere büründü, yapraklarının üstündeki damarları ise hayatında gördüğü en güzel koyu yeşil renklere dönüşmüştü.
Gördüklerine inanamamıştı. Bu ağaç olduğu yerde renk değiştirmiş ve şimdi de gövdesi hareket ediyordu. “Sen “ dedi ona, seni gerçekliği görmeye davet ediyorum. Ağaç konuşurken, yapraklarının üstündeki yemyeşil damarlar hareket ediyordu. Bu ağacın sesi cinsiyetini belli etmiyor ve kafasının içinde duyuyordu bu ağacın sesini. Sen dünya alemini deneyimledin ve artık daha fazlasına hazırsın. Birden sırtındaki çantanın ağırlığı, havanın sıcaklığı ve ayaklarındaki ağrılar kayboldu. Bedenini daha önce hiç bu şekilde hafif hissetmemişti. Bedeni ilk defa ona ağır gelmiyordu. Hafifledi. Saçları beline kadar uzadı. Gözlerinin içindeki ışık tüm bedenini sakladı.
Göğsünün tam ortasında güneş sarısı renginde bir halka oluştu. Nefesi yavaşladı ve gittikçe nefes alış verişi durdu. Ama o hiç daha önce alamadığı kadar derin nefes alıyordu, ama bu kez kalbinden. Aniden ormanın içerisindeki tüm ağaçların yaprakları da mosmor renkleriyle bu anın şölenine katıldılar. Ona konuşan ağaç şimdi hiç hareket etmiyor ancak geriye kalan her bir ağaç, onu selamlıyordu. Yine derinlerden bir ses “ git ve şimdi diğerlerini çağır.
Onlara gördüklerini anlat. Yüzlerini tekrardan gökyüzüne çevirmeleri gerektiğini hatırlat. Sen de onlarla birlikte yüzünü hep gökyüzüne dönük tut. Bunu sakın unutma, yüzünü her daim gökyüzüne dönük tut. O zaman yolda asla kaybolmazsın” diye onu uyardı.
Aniden ormandaki tüm ağaçlar eski haline döndü. Bir anda sırtındaki çantanın ağırlığı ve ayaklarındaki belirgin ağrılar, bedeninin hayatı boyunca hissettiği ağırlığı hızla bedenine geri döndü. Hem de bu kez bedeni hiç olmadığı kadar ağır ve yorgundu.