20 Temmuz’da ‘Barış ve Özgürlük Bayramı’ adı altında postallar, tanklar, bayraklar ve bir dolu şovenist söylem her sene olduğu gibi yine üzerimize geliyor.
20 Temmuz 1974’te kalıcı bölünmüşlüğün ilk adımları atılırken, öncesinde olduğu gibi devamında da işlenen savaş suçları ile adamız üzerinde yaşayan insanlar zorla yerlerinden edildi, öldürüldü, tecavüze uğradı ve toplumlar birbirinden koparıldı. Kayıp yurttaşlarımız ise halen aranıyor.
Kıbrıs’ta yaşayan toplumların tamamı bu karanlık yıllarda acılar çekti, sonrasında ise ne bu suçlar kabul edildi, ne de tazmini için gereği yapıldı.
İnsanların acıları görmezden gelindi, yaşananlar yok sayıldı ve geçmişle hesaplaşma sürecine girilmeden karşılıklı bir suçlama oyunu ile adanın dört bir yanı milliyetçilik ile beslendi.
İşte 20 Temmuz gününü ‘Barış ve Özgürlük Bayramı’ adı altında bizlere dayatanlar da bu oyunun bir parçasıdır. Bu adayı paylaşmakta olduğumuz Kıbrıslırumların, acı ve keder ile anımsadıkları bugün, bize bir bayram havasında sunuluyor.
Barış inşası yıllardır bayatlamış yöntemlerle yıkılıp yıkılıp yeniden kurulan çürümüş çözüm masalarında ve kapalı odalar arkasında değil, birbirimizi anladığımız ve acılarımıza saygı duyduğumuz gün başlayacak.