Adanın güneyinde siyaset karmakarışık.
Geleneksel olarak iki büyük parti (DISY ve AKEL) öncülüğünde şekillenen ana akım siyaset, önce Hristodoulides’in sonra da AP seçimlerinde Fideas’ın seçilmesiyle alt üst olmuştu. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kyprianou’dan sonra ilk kez her iki ana akım partinin de desteklemediği bir aday seçilmişti. Dahası AKEL adayını ikinci tura taşıyabilirken, DISY tarihi bir hezimet yaşayarak ilk kez ikinci tura bile kalamadı. Üstelik sandık çıkış anketlerine göre kendi seçmeninin yüzde 30’u daha ilk turdan “partilerüstü aday” Hristodoulides’i desteklemişti.
Mayıs 2026’da parlamento, 2028 başında da başkanlık seçimleri var.
DISY
Burada anahtar parti DISY. Geleneksel olarak AB ve çözüm yanlısı sağ liberal kanat ile ELAM’a kaymaya eğilimli sağ muhafazakar milliyetçi tabanı bir arada tutmak için büyük çaba sarfediyorlar. Nikos Hristodulides yeniden seçilmek isterse, DISY’den oy devşirmek zorunda. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir yandan eski liderleri Anastasiades ve büyük bir ihanete uğradığını hisseden Averof Neofitou, diğer yandan henüz seçimlerde kendini kanıtlamamış şimdiki başkan Annita Dimitriou partide etki alanlarını konsolide etmeye çalışıyorlar.
DISY ise son seçimlerde yaşadığı travmayı yeniden yaşamak istemiyor.
AKEL
AKEL iktidardayken önce 2011 yılında Mari’de yaşanan büyük patlama ve ardından gelen elektrik krizinin; sonra da finansal kriz ve birikimlerin traşlanmasının kötü hatıralarını unutturabilmiş değil. Sistemik bir sorunun tüm bedelini tek bir partiye ödettirmek adil olmasa da, rakipleri bunu AKEL’e karşı kullanmaya devam ediyorlar. Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayını ikinci tura taşıyabilmiş olsa da, aday olarak 2017 yılında Anastasiades’in başkanlığındaki Crans Montana çöküşünde görüşmeci olan Mavroyiannis’i belirlemiş olmaları çözüm cephesinde hayal kırıklığı yaşatmıştı. Son AP seçimlerinde bekledikleri oyun çok gerisinde kalmaları da buna tuz biber ekti. Kişisel gözlemim AKEL’in hala daha yeni bir hikayeye ve kitleleri mobilize etme kapasitesine sakip bir lidere ihtiyacı olduğudur. Ekonomik krizlerin, yolsuzlukların, yabancı düşmanlığındaki artışın ve Kıbrıs sorununda dibi bulmuş olmanın hiçbiri AKEL’e oy olarak dönebilmiş değil.
ELAM
Anketlerde uzun süre üçüncü sırayı alan ELAM’ın son yapılan anketlerin birinde AKEL’in önünde ikinci çıktığı da kulislerde konuşuluyor. Tüm dünyada ve Avrupa’da aşırı sağın yükselişi ELAM’ın yükselişini de normalleştirdi. ELAM’a her parti tabanından ama özellikle de DISY’den kayma olduğu biliniyor.
DİĞERLERİ
Son olarak sahneyi ve neredeyse tüm parti tabanını Hirstodulides’e kaptırmış DIKO lideri Papadopulos, iyice yok olma aşamasına gelmiş EDEK ve Yeşiller ve diğer sistem partileri de siyasi yelpazede kendilerine anlam ve yer arıyorlar.
Tam burada Volt Kıbrıs’a ayrıca değinmek isterim. Kendileriyle gönül bağım olduğu açık. Son AP seçimlerinde ELAM’ın ayni sahneyi paylaşmak istemediği tek parti olması bile duruşları hakkında çok şey anlatıyor. Avrupa bütünleşmesi yanlısı, Kıbrıs’ta federal çözüme gönülden bağlı, kadrolarında Kıbrıslı Türklere de yer veren, ekolojiye ve çoğulculuğa gönülden inanan Volt, uzun süredir Avrupa’nın kendi güvenlik mekanizmalarını geliştirmesini savunmaktaydı. Son yaşanan gelişmeler bu pozisyonlarında ne kadar haklı olduklarını gösterdi. Canla başla çalışan gönüllüleri sayesinde 2026 yılında yapılacak seçimlerde barajı geçip parlamentoya temsilci gönderecekleri görülüyor.
Tüm bu özetin ardından hala daha okumaya devam edenler için nihayet asıl anlatmak istediğime gelmek isterim.
RUM SİYASETİ OLASI AÇILIMA HAZIR DEĞİL
Değişen dengeler Türkiye ve Yunanistan arasında ve Avrupa’nın güneyinde bir işbirliğini gerekli kılıyor. Bu işin olumlu tarafı.
Ama Kıbrıs sorunu, Kıbrıs Rum siyasetinin gündeminde değil. Zaten “iki devletli çözüm” diyen Türk tarafının arkasına saklanarak konfor alanlarını bozmayan bir siyaset sağdan sola tüm partileri rahatlatıyor. Hristodulides de seçildiği günden beri “biz BM kararları çerçevesinde iki toplumlu, bölgeli bir federasyon istiyoruz” ve “Crans Montana’da kaldığımız yerden devam edelim” derken hiçbir milliyetçi refleksle karşılaşmıyor.
Rum siyaseti bir süredir sırtını Amerika’ya yaslandırmış durumda. AB içinde 2014 yılında başlayan Rusya’ya karşı tavır alma süreci doğrultusunda Rusya ile bağlarını iyice seyrelten Hristodulides, ABD ve AB arasında yaşanan gerilimden en mutsuz olan AB ülkesi lideri olabilir. Yunanistan’ı saymazsak tabii.
Avrupa-ABD ekseninde yaşanan son gelişmelerden sonra Türkiye’nin kendini daha güçlü hissetmesi, ve bir al-ver karşılığında beklenmedik açılımlarda bulunması kimseyi şaşırtmayacaktır. Desentralize federasyonun binbir tonu, aşamalı güç paylaşımını içerecek adımlar, AB-Türkiye-İngiltere eksenli bir güvenlik mekanizması gibi sayısız farklı senaryo gündeme gelebilir.
Sorun şu ki, böyle bir durumda, Rum siyaseti olası herhangi bir açılıma yanıt verebilecek durumda gözükmüyor. Diplomaside al-ver konusuna yatkın bir Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs’taki seçimlerden sonra yapabileceği ve uluslararası camia tarafından da desteklenebilecek bir açılıma “biz sadece Guterres çerçevesini görüşürüz” derse, dahası destekler gibi yapıp, gizlice altını oymaya çabalarsa, bildiğimiz anlamda yeniden birleşmiş bir Kıbrıs siyasetine reset çekilebilir.
Hristodulides yeniden seçilmek isterse olası bir plana son dakika bir kulp bulup, hayır kampanyasınnı başına geçebilir. Annan Planı gibi benzeri bir kutuplaşma ortamında DISY’nin de yarısını kendi yanına çekecektir.
Batı bu bölgede artık bir donmuş kriz istemiyor. Sözde tüm “donmuş krizlerin” birbiri ardına nasıl patladığını hepimiz gözlemledik.
Dolayısıyla bence Kıbrıs’ı bekleyen en büyük tehlike, Kıbrıs Rum liderliğinin değişen dinamikleri gözden kaçırıp, eski alışkanlıklarını tekrar etmesi ihtimalidir. Parçalı iç siyaset, ELAM’ın ve popülizmin yükselişi, ana akım partilerin içinde bulunduğu kriz ve Hristodulides’in vizyoner kapasitesizliği bu karamsar tablonun iç karartan parçalarıdır. Dahası, dünyadaki referandumların genellikle olumsuz sonuçlandığı düşünülürse, Kıbrıs Rum toplumundan çıkacak bir hayır, Kıbrıs’ın tamamen bölünmesinin yolunu açacaktır. Üstelik bu kez uluslararası camia da bu sürecin arkasında olacaktır.
(devam edecek)