Bir deniz kadar gizemli, uçsuz bucaksız, bilinmeyen ve değişkendir insanın iç dünyası. Bazen uzunca bir süre denize baktığında kendi özünün gerçekliğini hissetme şansı bulur. Bazen durağan, bazen dalgalar gibi kontrol edilemez bir haldir iç dünyası. Hem güzelliği, hem de zorluğudur insan olmanın bir deniz gibi olması; hiçbir zaman ayni değildir, her an ve her daim değişim içerisindedir.
İnsan olmanın zorluğuyla birlikte gelen beliren acı hissi kaplar bazen içini. İnsan neden derinlerinde acı hisseder ki? Ona acı duygusunu hissettiren neyin özlemidir? Belki de hayatı kontrol edemeyeceğinin farkındalığıdır içten içe acı hissetmesi. Yoksa bir bütünden kopmuş gibi hissetmesine sebep olan ayrılık illüzyonunun acısı mıdır dayanamadığı? Belki de daha kendisinin bile ne olduğunu, neden burada dünyada olduğunu bilememektir ona bu yoğun duyguları yaşatan. Onu bu duygulardan kurtaracak belki de sadece tek bir çözüm yolu vardır. O da kendi hayatını kendisi için anlamlandırabilmek. Bu kadar bilinmeyenin içinde, bu kadar anlaşılmazlığın ve hiç cevaplanamayacak soruların içerisinde tek çaresi; kendi hayatını anlamlandırabilmek.
Bu anlamlandırma süreci kolay bir yolculuk değildir. Kendi içinde inişleri çıkışları olan sancılı bir süreçtir. Ama sormak isterim sizlere, sizce kendimiz için anlamını bilmediğimiz, her gün yönünü bilmeden savrulduğumuz günlere mi uyanmak daha sancılıdır yoksa hayatı anlamlandırmaya çalıştığımız macera ve serüven dolu sancıları göğüslemek mi daha sancılı?
Bu yolculuk bazen mutlulukla dolu, bazen gözyaşları, bazen sevinç ve bazen de hüzün yoludur. Ancak kişi kendisini yeni baştan tanırken hayata dair duruşu değişirken macera dolu bir hayatın içerisinde bulur kendisini. Hayat, onun merağına ve çabalarına cevap vermek ister, ona aradığı anlamı bulabilmesine yardım edecek serüvenler çıkarmaya başlar önüne. Adeta bir labirentin içerisine girer ve bu labirent ipuçlarıyla doludur. Kişi kendi yolunu yaratmaya başlar ve bazen bu labirenti içerisinde yanlış yola girmiş gibi bile görünse, bu yanlış yol kişiyi doğru yola götüren sadece başka bir yoldur günün sonunda.
Kişinin aradığı aslında kendisidir. Farkında olmayabilir ama kendini bulma yolunu seçmiştir. Tabi ki burada genelde yapılan hata varılacak bir nokta olmadığıdır. Kişi yolda ilerledikçe, özüne doğru yaklaşır ve bununla birlikte tatmin duygusu da ayni oranda güçlenir. Tatminle birlikte başarı, mutluluk, neşe, sevgi ve dopdolu bir hayat yolculuğu bu kişinin en büyük armağanı olur.