Bazen dışarısıyla içerisi uyuşmasa bile, kendini kurtaramıyorsun içerideki duyguların seni ele geçirmesinden. Başlıyor bir diyalog, paralize oluyorsun kendi kendine. Yeterince anlaşılamamış duygu, ben buradayım der elbet. O duygunun derinlere inen bir kökü vardır mutlaka. Dönüp bakmak zorunda kalırsın, o kadar tekrar eder durur ki bedeninde, zihninde.
‘Sen arkada bırakılacaksın’ cümlesinin türevleridir benim tekrarım. Bu cümlelerin yarattığı duyguları baskılayamazsın, hep galip gelen duygular olur. Ben buradayım diye haykırmak istemene sebep olur bu duygunun gücü. Ama sonra fark edersin ki bunu yapmak isteyen aslında içindeki küçük kız. O üzülmüş bir şeylere zamanında. Kimse onu üzmek için uğraşmamış ama o küçücük kontrol edemediği algısıyla üzülmüş için için küçücükken. O zaman öğrenmiş unutulmak ne demektir algısında. O zaman öğrenmiş başkasının gölgesinde kalmanın ne demek olduğunu. Duyulamamayı, görülememeyi. Kimsenin suçu değil bu, sadece minicik dünyasında böyle inanmış bakan gözlerinden. İnanmış ki o sevilmez olandır. Tüm inanmaması gereken her şeye yetişip inanmış. Olan olmuş. Tüm hayatını gözlemleyeceği gözlerini böyle şekillendirmiş durmuş bilmeyerekten. Sonra büyümüş, tüm bu inandıklarının korkusunda yaşamayı öğrenmiş. Başarısız olmamak, yanlış yapmamak, kötü biri olmamak, yetersiz olmamak vesaire gibi şeylerden kaçınmak için çabaladığı aşırı kontrollü bir hayat yaşamayı öğrenmiş. Olduğu kişiyi kabullenemeden, sevemeden inanmış bir yalana.
Bu yalan onu öyle bir ele geçirmiş ki, bu yalandan sıyrılmak için çok çalışmış durmuş tüm varoluşunda. Çünkü bu yalanın farkında bile olsa içindeki küçük kızı bunun bir yalan olduğuna ikna etmek mümkün olamamış. Ne yaparsa yapsın çok inatçı çıkmış bu küçük kız bu yalana tutunma konusunda. O da içindeki bu küçük kızı bu yalandan vazgeçirmek yerine izin vermiş bu yalana tutunmasına sadece karar vermiş ki onu sevecek her daim her korktuğunda ve her bu yalana inandığında. Bir de bakmış ki o onu değiştirmeye çalışmadığında ve korkularına rağmen sevmeyi seçtiğinde, o sakinlemiş rahatlamış.
O değiştirilmek değil, sadece her şeyiyle kabullenilmek istiyormuş meğer. O artık güvende hissettiği için, duyguları salmıyormuş bedene zihne. Tek istediği güvende ve kabullenilmiş hissetmekmiş meğer. O korkusuyla, tüm algısıyla, tüm yanlışlarıyla tüm doğrularıyla sadece görülmek ve kabullenilmek istiyormuş meğer. Böylelikle o içerde çığlık atmak yerine sakince izlemeye devam edebilirmiş artık dünyayı korunaklı yuvasından. Çünkü ben sonunda ‘Ben’ i kabul etmiş. Kabulleniş ve huzur buluşmuş. Bu küçük kız çocuğu artık huzurlu bir uykuya dalabilirmiş ve de öyle yapmış.