1900’lerin başında, dönemin Kavanin Meclisi tutanaklarında o dönemin müslüman ahalisini temsil eden üyeler, “yok olacaklarından” müzdarip olduklarını söyleyip, Kraliçeye bağlılıklarını ifade ediyordu. Onun adaletine güvendiklerini hatırlatıyorlardı.
Söz konusu meselenin üstünden 120 yıl geçti, hala yok olma kaygısından muzdaribiz.
Bugün, yüzyılı aşkın bir süredir “varoluş mücadelesi” verdiğini iddia eden toplumun elinde kalan tek uluslararası meşru mevkisine yönelik yapılan demokratik seçimin, demokrasi dışı müdahaleler ile kazanıldığına dair bir rapor ortaya çıkıyor.
Rapor işittiğimiz birçok şeyi etraflı bir biçimde ortaya koyuyor. Bunun dışında, mesela daha önce denk gelmediğim bir bilgiyi Serdar Denktaş’ın mülakatından okuyorum. Buna göre Merkez Bankası’ndan para alınıp, seçim rüşveti olarak dağıtılmış.
Daha birkaç hafta önce, siyaset ile mafya ilişkisi gündeme gelmişti. 10. madde olduğu sürece hesap vermeyen odakların işlediği suçları konuşmuştuk.
Uyuşturucu baronlarının, demokrasinin nasıl altını oyduğunu konuşmuştuk.
Şimdi de TC tarafından gayri demokratik biçimde atanan başkana sahip merkez bankasının, gayri demokratik bir süreçte kullanıldığını öğrendik.
Gayri demokratik ülkenin, “demokrat” olduğu iddiasındaki unsurlarının yaşananları gözlemleyip hiçbir şey yapmadığını gözlemledik.
Özellikle, söz konusu iddialar gündeme getirilirken, temsili demokrasinin pek değerli meclis gündeminde bu konu yer almadı. Tıpkı organize suçtan arandığı iddia edilenlerin kirli ilişkilerinin konuşulmadığı gibi.
Moğolistan’da kuş ötse haber yapan bazı haber sayfaları, bu gelişmeleri görmezden geldi.
Özgür basının, en önemli görevi ne diye sorsalar, heralde bu gelenekten gelenler, ülkenin kaderini ilgilendiren konularda seçici bir anlayışla, ilgisiz konularla gündemi meşgul tutabilme özgürlüğü diye cevap verirlerdi heralde…
Nihayetinde, bir rapor gündeme geldi.
Bu rapor, bana göre, yazının başında adadaki müslüman cemaatin 1900’lü yılların başında dile getirdiği “varoluş meselesinin” muhtemelen son perdesini temsil ediyor.
Son perdedeki tepkisizlik, bazı kesimlerin parmaklarının arkasına saklanması ve olan biteni yok saymasına şahit oluyoruz şimdilerde…
Böyle giderse, perde kapanacak.
Bu açıdan bakınca kara mizah öğeleriyle süslenmiş bir oyunun sonundayız…
Bu açıdan bakınca, senaristin oyuncuların olduğu ancak hiç bir oyuncunun bunun farkında olmamasından ötürü, başrol oynama yarışında tümünün figürana talim oldukları sahnenin tozunu yutanların, bundan sonra saklı tuttukları imzalarını kullanacakları pek de bir alan kalmamış gibi…