Korku onu yıllardır paramize etmiş ve onu olduğu yere zincirlemişti. Ama artık bu zincirlerin ağırlığı dayanılmaz bir noktaya ulaşmış ve bu zincirlerin üstünde bıraktığı izleri taşıyamaz bir noktaya gelmişti. Durmadan çırpınıyor ve bu çırpınışla birlikte daha da yorgun hissediyordu. Ancak hayatın böyle gitmeyeceğinin farkındaydı. Bu yaşamak değil, her gün ölmekti.
En sonunda bulunduğu duruma isyan etti. Ayağa kalkmalıydı. Korkularına rağmen yürümeliydi. Aslında korkularının neden ve nereden kaynaklandığını anladıkça, daha kolay bir şekilde durumun üstüne gitmeye başlamıştı. O aslında hayatın tehlikeli bir yer olduğunu öğrenmişti küçükken. Hayattan ve insanlardan kendisini koruması gerektiğini ve her daim kontrolde kalması gerektiğini öğrenmişti. Eğer kendisi gibi olursa, özgürce kendini ifade ederse yine zarar göreceğini ve hiç bir şekilde kendisini kimsenin korumayacağını öğrenmişti. Aslında tam olarak yaşadığı gerçeklik böyle olmayabilirdi. Ancak onun küçücük dünyasında, her şey bu şekilde yorumlanmıştı; ‘Kendin olma, eğer kendin olursan zarar görürsün ve çok acı çekersin’ ve buradan çıkardığı sonuç artık kendini her daim korumalı, kendisini kontrol edip mümkün olduğunca gerçek kimliğini baskılamalı ve bu şekilde kendisini hayattan ve insanlardan gelecek tehditlere karşı korumada tutmayı başarabilmeliydi. Onun artık yaşadığı gerçeklik bu olmuştu. Bu onun algıladığı ve hayatı deneyimlediği tüm gerçekliğini oluşturmuştu. Dolayısı ile deneyimlediği olayları da bu inanç sistemleri üzerinden deneyimlediğinin farkında değildi. Herkes ve her şey korkunçtu. Dışında mutlu ve özgüvenli bir kişilik gibi görünürken, içinde tamamen korkularla dolu ve çok ürkmüş bir durumda hayatına devam ediyordu.
Dayanılmaz noktaya gelen aslında kendi olamayışıydı. Artık bu baskılama işe yaramamaya ve gün geçtikçe daha da ağır bir hal almaya başlamıştı. Tekrardan kendisine öğretmeliydi. Aslında yaşamın ve etrafındaki insanların güvenilir olabileceğini tekrardan öğrenmeye başlamalıydı. Çünkü artık farkındaydı kendine yarattığı zindanın ve bu zindanı değiştirebilecek gücün de kendisinde olduğunun. Bu içinde çok ürkmüş ve korkmuş çocuğa tekrardan kendisi olabilmenin güvenli olduğunu öğretmeliydi. Böylelikle tüm öğrendiklerini bırakabilmeyi ve kendisine yeni bir gerçeklik yaratabilme yoluna girmeyi seçti. Çok kolay bir yol olmadığını biliyordu. Ancak bunu başarabileceğini ve bunu başarabilmenin de kendisi için çok önemli olduğunu biliyordu.
Bu yolda yürürken ihtiyaç duyduğu tüm yardımı da bulabileceğini bilerek ve doğru zamanda doğru şekilde tüm ihtiyacının karşılanacağına güvenmeyi seçerek bu yola çıktı. Bu onun henüz nelere sebep olacağını bilmediği mucizevi yolculuğunun başlangıcıydı. O artık kendisine duyduğu özlemin bitişiyle yepyeni bir hayata adım atıyordu.