Kıbrıs’ın kuzeyinde uluslararası kurumlara karşı garip bir karşıtlık ile kendini var edenler var. Özellikle COVID19 krizi başladığından beri, farklı çevrelerden bu sinik tutumu anlamak oldukça güç.
Mesela bugün Avrupa Birliği küçük işletmeleri hedefleyen toplamda 11 Milyon Euro’luk bir ekonomik destek paketinin hayata geçtiğini duyurdu. Daha önce de AB, 5 milyon Euro tutarında sağlık ekipmanları için bir katkı yapmıştı. Başka bir deyişle, COVID19 nedeniyle Kıbrıslı Türk toplumuna 16 milyon Euro yani 121,4 Milyon Türk Lirası destek verdi.
Aynı zamanda vergi ödediğimiz, kktc de bu süreçte etkilenen işletmelere yönelik belli başlı önlemler aldı. Benim bildiğim kadarıyla kktc bütçesinden 15 milyon TL onaylanmış toplamda 30 milyon TL civarında bir miktar COVID ile mücadele konusunda ayrıldı.
Bunun dışında yabancı işgücünden kesintilerle oluşturulan Yerel İşgücüne Destek fonunda, 90 milyon TL ayrıldığını biliyoruz. Bunun ne kadarının kullandırılacağını ise bilmiyoruz.
Yani, bir tek Annan Planına EVET dediğimiz ve bir kuruş katkı yapmadığımız, AB’den 121 milyon tutarında destek aldık. Bir siyasi parti ilçe örgüt başkanı açıklamasında bu katkıyı alanları “vatana ihanet” suçuna uygun görmüştü.
Diğer taraftan kurulduğundan beri vergi verdiğimiz kurumsal yapı olan kktc ise eş miktarda yardım yapmaya çalışıyor. Ancak, henüz gerçek rakamları bilemiyoruz.
Bir diğer unsur olan Türkiye Cumhuriyeti ise gelinen süreçte 76 milyon TL yardım yapacağını belirtmiş ancak bu paranın nerede kullandırıldığını bilmiyoruz. Gerektiğinde hükümet bozan, adanın kuzeyini bir garnizon olarak görmeyi tercih eden TC hükümetinin karşılıklı anlaşma ile katkı yapıp yapmayacağı ise hala daha bilinmezliğini koruyor. Unutmamak gerek, TC ile kktc arasında sadece COVID19 desteği dışında da mali protokoller yapılmıştır. Ancak bir ödeme uzun süredir gerçekleştirilmemektedir.
İfademdeki niyet herhangi bir kurumun sevicisi olun, onun bayrağını sallayın, fanteziler kurun demek değil. Niyetim, karşılıklı saygı ve iyi yönetim dahilinde konuyu ele alırken rakamları da ortaya koymaktır. Boş bir popülizm yapmak yerine doğruları ve yanlışları, olanları ve olmayanları tarafsızca görmek kanımca bu dönemde son derece önemlidir.