Daha partileşmeden, 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimleri adaylığının çok öncesinden beridir 5 yıldır bağırırken sesimizi duysaydınız, şimdi birileri çıkıp size yüzsüzce “statükocu” demezdi. Türkiye ile “kurulan” şahsi ilişkilerle de başımıza daha saracakları da bitmedi.
Farkında değilsiniz belki diye hatırlatmakta fayda var: Reddediyoruz’a imza atamadılar; 22 Ocak Afrika Gazetesi saldırılarında ses çıkaramadılar, sonrasındaki ifade özgürlüğü yürüyüşüne son anda katılım gösterdiler; yeni yaşanan sansür konusunda pişkin pişkin halkın gazını almaktan başka bir şey yapmadılar. Bu saydıklarım HP içindi. Şimdi, tüm bunların yanında LTB Tiyatrosu’nu da koyun. İleride neyi nasıl ifade edemeyeceğinizi, nasıl yönetileceğinizi, sesinizin sessizce nasıl kısılacağını anlayın.
Yarım asırlık bir yalanı yaşıyorsunuz, bir bölgeyi tamamen insanlıktan ayrı tutarak, askerle, güçle kapalı tutuyorsunuz, pazarlık gücü olarak kullanıyorsunuz, ranta ses çıkarana vatan hainliği basıyorsunuz. Ben ve arkadaşlarım, sözünü tutmadı diye öncesinde (ve şimdi de) desteklediğimiz Akıncı’nın bile sarayında, resepsiyonunu protesto etmiş insanlarız. Biz, tüm çıplaklığı ile doğa talanını gün yüzüne çıkarmış insanlarız. Biz, sizin hala daha askere bağlı polisinizle koruyamadığınız gazete binasını o gün, sonrasında ve her zaman içten ve dıştan çeper olmuş, ve yürekten korumuş insanlarız.
Önereceğiniz başkanlık sisteminize de, statükonuzu da, başımıza saracaklarınıza karşı sokakta en sert şekilde karşı durmayandır vatan haini. Dik duruş koltuk aşkıyla olmaz, protokol imzalamakla da olmaz. Dik duruş, bizi statükocu ile suçlama terbiyesizliği ile de gelmez. Ama çok şey götürür. Federasyonun en iyi çözüm olmadığını biliyoruz; bütünlüklü çözümde inadın da maddenin doğasına ters olduğunu biliyoruz. Birini diğerinden ayırmıyoruz, hepsini istiyoruz. Bir statükocu varsa, sizin temsil ettiğiniz ideolojidir efendim!