11 Ekim 2020 Kıbrıs’ın, bu ada üzerinde yaşayan tüm toplumların ama özellikle Kıbrıslıtürkler açısından tarihi öneme sahip bir gün olacak. Türkiye en az son 50 yıldır sistematik olarak Kıbrıslıtürklerin iradesine müdahale ediyor. Bunun en büyük sebebi tarih boyunca Türkiye ile ortak çıkarlarımızın olmayışıdır. Tarihi ve özel ilişiklerimizin olması, hiçbir zaman ortak çıkarlarımız olduğu anlamına gelmedi, gelmeyecek de. Zaten eğer olsaydı bugün Kıbrıs ne bölünmüş olurdu, ne de kuzeyinde adını devlet koydukları kukla bir yapı olurdu.
Yıllarca “gizli” kapılar ardında bu müdahaleler yapılıyor, kamuoyuna ise “bağımsızlık” naraları atılıyordu. Artık iş çığrından çıktı. Vilayetleşme adım adım değil, son sürat ilerliyor. Tayyip Erdoğan bugün artık açık ve aleni bir şekilde meydan okuyor. Çok net ve sarih bir şekilde “oralarda benim sözüm geçe(r)/cek” diye haykırıyor. Dört bir tarftan toplumu kuşatarak, algı oyunları ve tehditlerle Mustafa Akıncı’nın seçilmemesi için mücadele ediyor. Altını çizmekte fayda var, Ersin Tatar’ın seçilmesi için değil, Akıncı’nın seçilmemesi için. Akıncı’nın söylediklerini Cumali da söylese ve Cumali de en güçlü aday olsa, onun da seçilmemesi için mücadele edeceği gibi. Ya Ankara’nın yolundan giderseniz ya da hedef olursunuz. Bu yüzdendir ki toplumun en omurgasız örgütlü yapısı UBP, tarih boyunca Ankara için biçilmiş kaftan olmuştur. Bu yüzdendir ki Ankara’nın AKP iktidarıyla birlikte CTP ile çok önemli bir sorunu olmamış, fakat Serdar’la olmuştur. (Bahsi açılmışken CTP ve bu seçimlerdeki tavrı hakkındaki fikrimi de soylemek isterdim. Fakat maalesef CTP’yi eleştirmek taşlanma sebebi olabiliyor. Ben bu riski almayacağım!) Bugün Serdar Denktaş’ın ortaya koyduğu tavır da bunun eseridir ve bence önemlidir. Serdar Denktaş’ın amacı her ne isterse olsun, Denktaş soyadını taşıyan ve sağ seçmene seslenen biri olarak söyledikleri, kendi inansa da inanmasa da, kktcnin ifşası için önemlidir.
Mustafa Akıncı beş yıl boyunca bir çok hata yaptı. Onu kişi olarak çok eleştirdim. Yazdıklarım buradadır, isteyen geriye gider ve bulur. Hatta onu desteklediğim için pişman da oldum. Bunu da açıkça yazdım. Halen daha çok hata yaptığına ve seçilmesi halinde yine yapacağına inanıyorum. Sonuç olarak kktc temelinde siyaset yapmanın, gidilecek köyün minarelerini gösterdiği tarihsel tecrübelerle sabittir. Fakat Mustafa Akıncı bugün görevde olan bir kişi olarak kimsenin söylemediği, toplumla paylaşmamak için kırk takla attığı şeyleri açıkça dillendiriyor. Elbette yine eksik söylüyor fakat bir şekilde söylüyor. Bunun çok önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Akıncı’nın bunu “seçim için, show için, strateji gereği, şu için, bu için” yapabilecek olma ihtimali zerre kadar umurumda değil. Erdoğan bize meydan okurken, her türlü haysiyet ve vicdan dışı söylem, eylem ve tehdit fütursuzca gözümüzün içine baka baka yapılırken cevap vermemiz için Mustafa Akıncı bize önemli bir fırsat veriyor. Ankara’ya “senin istediğin olmayacak” demek için tarihte yakaladığımız en önemli fırsatlardan biriyle karşı karşıyayız.
Ben olsam, o şansım olsa, Akıncı’nın yaptığı ve yapacağı tüm hatalarını bir kenara koyar, bu hesaplaşmaya taraf olurdum. “Tayyip Erdoğan Türkiye’de başardın fakat Kıbrıs’ta seni başkan yaptırmayacağız” demek için sandığa gider ve Akıncı’ya her şeye rağmen bir kez daha oy verirdim.
Keşke Mustafa Akıncı bu tavrını seçimden sonra da sürdürse. “Bizimle değil, bize konuş”, yani “aman kimseler duymasın, ister söv, ister döv ama yaşadıklarımız gizlin olsun” politikası yerine, keşke en azından bu kadarıyla olsa bile açıkça konuşmayı, kuzeydeki kukla yapıyı ve Ankara’yı seçimden sonra da, direk ya da dolaylı, ifşa etmeyi sürdürse. Ne diyelim, umut en son ölür…