Erdoğan Türkiye’sinde yurttaşlar ne bedeller ödeyerek heba oldular hep birlikte rakamlara bakalım. İnsan her ne kadar rakamlarla anlatılmayacak kadar kıymetli olsa da, önümüze serilen korkunç tablo bize ayna tutacaktır.
Türkiye uzun yıllar askerleri denedi olmadı, son yirmibir yıldır da dincileri deniyor. Zaten yurttaşlar son yüz yılda kışlacı ve camicinin kavgası arasında pinpon topu gibi gidip geldi. Tek çarenin kendi kabuğunu dıştan kırmak yerine içten kırmayı öğrenmesi olabilir. Seçime baktığımız vakit, Erdoğan yerine neo liberal askeri ve milliyetçi bir alternatife yöneliyormuş gibi görülüyor. Elbet bir zaman ikisinden öte başka bir Akdeniz Anadolu’su olduğunu anlayacaklar.
Tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi modern Türkiye’nin silahlı kuvvetleri ne yazık ki, köylü taburlarından oluşur. Köylüler açlık, sefalet, yokluk, kışları yolların kapanmasıyla boğuşarak yaşarken bir de yetmezmiş gibi üstüne üstlük canlarıyla bedel ödeyerek heba olurlar. Osmanlı’dan bu yana Türklerin ordusunda her zaman kahraman ihtiyacı köylülerin canını feda etmesini sağlamak için bulunmuş bir formüldür. Haberi hazırlayan bizler savaşa ve silaha karşı olmamızın yanında, kahramanlık formülünün sebebi Türklerin ordusunda silah üretilmediği için, en ucuz şeyin insan canı olması sebebiyle ortaya çıkmıştır. Türklerin ordusunda birkaç komutan hariç diğer komutanlar da beceriksiz olduğu için genelde siyasete soyunmak istemiştir. Çünkü dünya Ordular tarihinde yetenekli komutanlar mutlaka bir savaş taktiği ortaya koymuştur.
2002-2019 yılları arasında yaşanan çatışmalarda 5 bin 555 insan öldü veya öldürüldü.
Sadece 2015-2017 yılları arasında yaşanan çatışmalarda 1.000 sivil öldürüldü.
Türklerin politikacıları tıpkı Erdoğan gibi denetlenmeyi, hesap vermeyi sevmediği için her zaman dış gözlerden nefret etmiştir.
2021 yılı itibariyle Türkiye’deki cezaevlerinde 300.000 tutuklu bulunuyor.
Gelir adaletsizliği Erdoğan ile birlikte o kadar derinleşti ki, bütün ekonomik zorlukların üzerinden sadece ilgiyle gelinebilecekken, ekonominin bir bilim olmasını inkar ederek kendine göre ekonomi anlayışı yaratmaya çalıştığı, hukuksuzluk, anti demokratik uygulamalar yaratarak paranın Türkiye’ye gelmesini engelledi. Unutmayalım ki, para güvenmediği yere gitmez.
Türkiye’de 2020 yılında yaklaşık 21 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşamaya başladı. Bu korkunç rakam Türkiye’deki her dört kişiden birinin yoksulluk sınırının altında yaşamaya başladığını ortaya koyuyor.
Kadınsız toplumda ne denetleme ne de refah olmayacağı gibi, kadınsız ve kahkahasız Türkiye yurttaşları, kadın cinayetlerini engelleyecek İstanbul sözleşmesine de bugün halen daha aykırı davranarak, aynı zamanda kadın cinayetlerinin, kadın şiddeti, tecavüzcüsü, tacizi faillerini korumaya devam ediyor.
2020 yılında Türkiye’de kadın cinayetlerinde 301 kadın yaşamını yitirdi. 2019’da ise 416 kadın cinayete kurban gitmişti.
Sadece 2020 yılında Türkiye’de 1.686 çocuk ölümü yaşandı.
Türkiye’deki teknoloji ve enerji kaynakları yatırımlarının önündeki en büyük engel olan Erdoğan ve kendi patronları, işçinin kol gücüne dayalı emeğini sömürmek daha ucuz olduğu için işçi cinayetlerine zemin hazırlıyorlar.
Türkiye’de 2018 yılında 1.830 işçi, 2019 yılında 1.429 insan iş cinayeti sebebiyle öldü.
Bugün Türkiye’de yolsuzluk ve rüşvet almış başını gidiyor.
2002 yılında yolsuzluk endeksinde 90 ülke arasında 77. sırada olan Türkiye, 2021 yılına gelindiğinde 180 ülke arasında 115. sıraya geriledi.
Halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlayan Erdoğan, sadece basın yayın organlarını ele geçirmekle kalmayıp, gazetecileri de hapse atarak hukuksuzluğun yanında bu durumun ekonomiye etkilerinin de bizzat sebebi.
2020 yılı itibariyle cezaevindeki gazeteci sayısı 120’ye yükseldi.
Türkiye bugün beton dökerek vatandaşlık satıyor. Ağaç keserek, doğayı katlederek vatandaşlık satıyor. Bugün yurttaşların vatandaşlığı beş para etmezken, Erdoğan aynı vatandaşlık belgesini insan başına iki milyona satarak ekonomiye gelir kazandıracağını zannediyor. Yurttaşlar çocuklarına miras bırakamazken, gençlerin tek bir ev alması hayalken, devlet yurttaşlarından yeri geldiği zaman cebindeki son beş kuruşu, gerekirse canını devlete vermesini istiyor.
2002 ile 2021 yılları arasında 2.7 milyon insan Türkiye’den başka ülkelere göç etti. 2021 yılı itibariyle başka ülkelerden Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan insan sayısı 4.8 milyon iken, Suriye’de yaşanan savaş sebebiyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan insan sayısı 3.7 milyona yükseldi. Şu an Türkiye’de sürekli ikamet eden yabancı insan sayısı 8.5 milyona yükseldi. Ve hepsi birden savaş veya diğer sebepler yetmezmiş gibi ırkçılığın, ötekileştirmenin mağduru.
Türkiye’deki yurttaşlar Erdoğan iktidarının yarattığı bedeller sebebiyle göç etmek zorunda. Ve günün sonunda seçim öncesi yaşanan bütün sessizliğin sebebi, yurttaşların seçim sonrası geleceklerine karar verecek oluşundan kaynaklanıyor.
Türkiye’de 2.4 milyon insan okuma yazma bilmiyor. İlkokula gidemeyen çocuk sayısı 350 bin.