Damla Dabis Özel’in sunduğu Gazedda’nın Gündemi Avrupa Parlamentosu Milletvekili Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek’i ağırladı.
20 Temmuz 1974’ün yıldönümünde hem 20 Temmuz’u, hem de 20 Temmuz’a gelinen süreci değerlendiren Kızılyürek, yeni kitabı Ulus Kaçağı’nı da anlattı.
20 Temmuz önemli duraklardan bir tanesi
20 Temmuz önemli duraklardan biri olduğunu belirten Kızılyürek, 20 Temmuz’a kadar giden süreçte de önemli duraklar olduğunu ve bunların içinde de her zaman kan olduğunu ifade etti.
Zaman zaman Kıbrıslıtürklerin, zaman zaman Kıbrısrumlar daha fazla ağladığını belirten Kızılyürek, 20 Temmuz 1974 müdahalesini Kıbrıslıtürklerin büyük çoğunluğunun sevinçle karşıladığını ancak, bu zaferde, uzun vadede yenildiklerini anladıklarını belirtti.
20 Temmuz’un 15 Temmuz’dan ayrı düşünülemeyeceğini de belirten Kızılyürek, sözlerine şöyle devam etti:
Yunan cuntasının Kıbrıs’ta yaptığı darbedir 15 Temmuz. Makarios hükümetini devirip adayı Yunanistan’la bağlamaya dönük bir hamleydi. Bu hem hukuki açıdan hem de demokrasi açısından kabul edilemez. Koyduğu hedef Enosis, bu Kıbrıs Anayasası’nın yasakladığı bir durum.
Garantörler, yükümlülüklerini yerine getirmedi
67’den itibaren, Türkiye sistematik olarak ülkede darbe olursa, mutlaka müdahale edeceğini ortaya koymuştu. 1968’den beri de özel kuvvetler yetiştiriliyordu. 1972’den itibaren, adada şu ya da bu biçimde darbe olacağı belliydi.
Garantör bir güç olarak, yükümlülüklerini yerine getirme söz konusuydu. Ama böyle olmadı. Nasıl ki Yunan cuntası anlaşmayı çiğnediyse, Türkiye’nin müdahalesi de anayasayı çiğneyerek planlandı. Kıbrıslırumlar yaşadığı yerlerden kovuldu. Ada, coğrafi olarak ikiye bölündü. Ülkenin adresi değişti. Artık kuzey ve güney var. Tam da garanti anlaşmasının, koruması gereği olarak yüklediği görevler; ikisi de Türkiye’nin müdahalesiyle çiğnendi.
Öyle bir plandı ki bu, ondan sonra çözüme gitmek de kolay olmadı. 162 bin Kıbrıslırum yerinden edildi. Karpaz’da kalan Kıbrıslırumlar da zamanla yerinden kovuldu ve ülke ikiye bölündü. Belki de savaştan hemen sonra, iki bölgeli coğrafi federasyon mümkündü ama, Türkiye’deki milli hükümetlerin öyle bir niyeti yoktu. Zaten Denktaş’ın böyle bir niyeti hiçbir zaman yoktu.
“1974’ün barışla hiçbir alakası yoktur”
Kıbrıslıtürk tarafı, 2004’e kadar hiçbir zaman masada federal devleti savunmadı. 1974’ten sonra hiçbir zeminde, federal devlet fikrini savunmadı. Her zaman konfederal bir çözümü savundu. Rum toplumundaki yansımalarına bakıldığı zaman, bu büyük bir travma ve acı. Yüzyıllarca yaşadıkları yerden kovulmuşlar. Zaman içinde, bir yandan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek taraflı yönetmekten ortaya çıkan çıkarlar, çözüm iradesini zayıflattı. Diğer yandan Türk tarafının tavrı da umut kırıcı oldu. Bu savaş, barışı neredeyse süresiz ertelemiş oldu.
20 Temmuz, Kıbrıs tarihinin çok acılı duraklarından biridir. Uzun yıllara yayılan etnik çatışmanın duraklarından biridir. Nasıl ki 64 bir barış ortamı yaratmadıysa, 67’de öyleyse, 74 de öyledir ve barışla hiçbir alakası yoktur.