“Doğu Anadolu’da koyun sürülerine, koyun damlarına kışın acıkan kurtlar girer, koyunlara saldırırlar, bir koyunu alıp götürmezler, bütün bir sürüyü ısırırlar, yaralarlar, parçalarlar kaçarlar. Kurdun dişlerince yaralanmış koyunlar iflah olmaz, ölürlermiş eninde sonunda. İşte böyle köye kurt girdiğinin sabahı köylüler atlanırlar, kurtların ardına düşerlermiş. Kurdu, kurtları yakalayınca fiske bile vurmazlar sağlam bir zincirle, kopmaz kirişle kurtların boğazına birer zil takar onları bırakırlarmış. Kurtlar kurda kuşa, hiçbir canlıya, koyuna keçiye, eşeğe, danaya, hiçbir yaratığa yaklaşamazlar açlarından ölürlermiş.
İşte Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri de bu kurt metodunu köylülerden öğrenmiş her hoşuna gitmeyen insanın boynuna bir zil takıp bırakıyordu bozkıra.”
Ali Bizden ve hepimize yapmak istediklerini Yaşar Kemal’in Zilli Kurt hikâyesi iyice anlatıyor.
Oyun kurucu olmak isteyen Türkiye: Kurdukları oyun insanları insanlardan korkutarak uzaklaştırmak, bu insanlara yaklaşmayın siz de zarar görürsünüz, bu insanlar para kazanamasın, korkutalım ki, örgütlenemesinler, uzak durulsun o partilerden, sivil toplum örgütlerinden, kimse katılmasın aralarına, teker teker kapalım onları, hareketlerini sınırlayalım üzerine kurmak istiyorlar bu oyunu.
Bu oyunu bozmak için birbirimize eskisinden daha fazla sahip çıkmamız lazım. Herkesin tek bir çatı altında hareket etmesi yerine ayrı ayrı hareket etmesi gerekir ki, kimse hareket tarzını bilemesin, kapamasın, hareketini kısıtlayamasın. İhtiyacımız olan birlik yerine çokluktur. Birlik zaten kolayca yaratılabiliyor. Birçok konuda birlik olabiliyoruz zaten. Birliğin hamleleri satrancın at, kale gibi karakterleri gibi adımları belliyken, oysa go oyununda taşların birebir karakteri sezilemeyen, hareket tarzları bilinemeyen taşların oyunudur go.
Eğer iyicil, sevgi dolu hisler yerine, Ali Bizden bizim başımıza gelse bize sahip çıkar mı, onu ünlü mü edeceğiz, altında vardır bir şey gibi insanın kötücül fesat hislerine kapılırsak eğer, hepimizi teker teker kaparlar, ham yaparlar, hareketimizi kolayca kısıtlar, ağzımızı açamayacak kadar tutsak hale geliriz.