Türkiye’nin 1990’da Kuzey Kıbrıs’ta seçimlere yaptığı müdahalenin tekrarı mı yaşanıyor?
Kıbrıslı Türklerin iradesine bitmek bilmeyen müdahaleler devam mı ediyor sorusunun cevabı çok net aslında. Kıbrıslı Türklerin siyasi bir antite olduğu yıllardan bu yana devam eden müdaheleler benim hatırladığım dönemler içinde ilk kez 1973 yılında ete kemiğe bürünmüştü. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm makamları ve Temsilciler Meclisi terkedildiği halde Cumhurbaşkan Muavinliği için Türkiye, Denktaş lehine müdahele ediyordu. CB Muavini Dr. Fazıl Küçük Ankara’dan, AİHM Hakimi Zeka Bey ile CTP Genel Başkanı Ahmet Mithat Berberoğlu Lefkoşa TC Elçiliği tarafından baskı ve ölüm tehdidi ile adaylıkları geri çektiriliyordu.
Bunu izleyen dönemde 1981 seçimlerinden sonra liderliğini Denktaş’ın yaptığı UBP seçimleri kaybetmişti. Yerine kurulacak koalisyona yapılan müdaheleyle UBP tekrar iktidar yapılıyordu.
1990 seçimlerinde ise iş artık ayyuka çıkmıştı. İktidarlarını kaybedecek olan Denktaş-UBP ikilisi adadaki Güvenlik güçleri, Asil Nadir ve Ankara’nın aktif müdahalesiyle iktidara getiriliyordu. Bu müdahale bugüne kadar olanların en açık ve seçik olanıydı. Kabul edilmeyeni idi. Nitekim bu müdahalenin ertesinde meclis boykot edilmiş, UBP parçalanmış, erken seçime gidilmiş ve 20 yıllık UBP iktidar 1994 yılının ilk günü son bulmuştu!
İşte bu müdahaleyi kabul etmeyen ve içine sindiremeyen yeni mecliste bir araştırma komitesi kurulmuş ve o müdahale meclisteki tüm partilerin onayı ile araştırılmış, ve kayıt altına alınmıştı.
KKTC Cumhuriyet Meclisi’nin 1990 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilleri seçim suçlarını araştırmak üzere kurulan meclis araştırma komitesi, konu hakkındaki raporunu seçimlerden tam 7 yıl sonra 4 Haziran 1997 tarihinde tamamlamıştır. Mecliste gurubu bulunan UBP, DP, CTP ve TKP milletvekillerinin katıldığı komite çalışmalarında genel kurula sunulup onaylanan rapordaki tespitler şunlardır:
“1-Seçime çok az bir süre kala Seçim ve Halkoylaması yasası, ülkemiz demokrasisi ile bağdaşmayacak şekilde ve demokratik çoğulculuğun engel teşkil eden içerikte değiştirilmiştir.
2-Seçim yasakları süresince BRT’den ve TRT’den yasak yayınlar yapılmıştır.
3-Yüksek Seçim Kurulu’nun belirlediği saatlerde ve konuşma metni denetlendikten sonra yayın yapılması gerekirken, 1990 seçimlerinde Devletin radyo ve televizyon kurumu verici ve yansıtıcıları kullanılarak, seçim sonuçlarını etkileyici yayınlar yapılmıştır.
4-Yerli ve yabancı gazetelerde, seçim günü seçime müdahale sayılan yayınlar yapılmıştır.
5-Kamu çalışanlarına, seçime bir hafta kala yasal düzenleme bile yapılmadan, seçimde avantaj sağlamak amacı ile peşin maaş ödenmiştir.
6-Seçime iç ve dış müdahale ile seçimin kaderi ile oynanmıştır.
7-Seçim gününden önce ve seçim günü Muhaceret dairesi açılarak vatandaşlık ve kimlik kartı verilmesi yönündeki hareketler seçime müdahale olarak değerlendirilmiştir.
8-Güvenlik Güçleri görevleri dışında hareket ederek, afiş ve pankart indirme olaylarına karışmışlardır.
9-Vatani görevlerini yapan vatandaşlar, görev yaptıkları yere en yakın sandıklarda oy kullanma hakkına sahiptirler ve oylarını bu sandıkta kullandılar. Ama bu kişilerin normal olarak esas bulundukları seçmen kütükleri ve hangi seçmen listelerine kayıtlı oldukları istendiğinde siyasal partileri verilmediğinden bu seçmenlerin çift oy kullandıkları iddiası toplumda yayılmasına, huzursuzluk yaratmasına ve olumsuzluklara neden olmuştur.
10-bazı adaylar saldırıya uğramış, darp edilmiş ve arabalarına hasar verilmiştir.
11-Daimi Seçmen Kütükleri Bürosunun sürekli çalışmaması nedeniyle vatandaş ve seçmen olmayan bazı kişiler seçmen listelerine alınmışlar ve oy kullanmışlardır.
12-Dışarıda yetkili şahıslar, ülkemize gelerek ve köy köy dolaşarak, yurttaşlara telkinde bulunarak seçime müdahale etmişlerdir .”
Ayni raporda bu konularla ilgili öneriler de sıralanmış ve rapor Meclis Genel Kurulunda oylanarak onaylanmıştır. Yani Türkiye’nin ve Güvenlik Güçleri’nin müdahalesi ile irademize nasıl ve hangi yöntemler kullanılarak müdahale edildiği tescil edilmiştir. Müdahale aslında bu yazılan raporla da sınırlı değildi elbette… Ayrıca o yıllarda Polly Peck ile dünya ticaretine damgasını vuran Asil Nadir, gerek sermayesi gerekse Türkiye ve Kıbrıs’ta sahip olduğu medya ile bilfiil seçimlere müdahale etmiştir. Türkiye’de sahip olduğu Güneş ve Günaydın, Kıbrıs’ta Kıbrıs, Bozkurt v.b gibi gazeteler aracılığı ile kamuoyunu yalan yanlış birçok haberle bombardımana tutmuş, dezenformasyona neden olmuştur.
2. maddede yer alan BRT ve TRT müdahaleleri o günlerde özel radyo ve televizyonculuğun olmadığı düşünüldüğünde, izlenen tek radyo ve televizyonun bu kanallar olduğundan hareketle müdahalenin ne denli büyük olduğunu algılayabiliriz.
Bugünlerde izlediğimiz senaryo, Türkiye’nin zirvesinde yapılan toplantılar, alınan kararlar bize maalesef 1990 müdahalesini hatırlatıyor. Belleğimizi canlı tutmak açısından yapılanları hatırlatmak ve irademize sahip çıkmak için tüm partilere çağrı yapmak sivil toplumun görevi olmalıdır.