• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Pazartesi, Haziran 9, 2025
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazeddakıbrıs
20 °c
Nicosia
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör
Ana Sayfa YORUM GAZEDDABLOG DÜNYADAN YAZARLAR

Yaşar Kemal 🤍 Çıplak Deniz Çıplak Ada

Kendini düşünceye kaptırmış, düşüncesini inip kalkan küreklerin hızına uydurmuş, gittikçe hızını artırıyordu.

Gazedda Gazedda
19 Mart 2023
Okuma Süresi: 12 dk
A A
Yaşar Kemal 🤍 Çıplak Deniz Çıplak Ada
https://bsky.app/profile/gazeddakibris.bsky.socialhttps://www.threads.net/@gazeddakibris

Fotoğraf : Gazedda Kolektif / AI Art

Felaketin dilini en iyi çözen yazarlardan birisiydi Yaşar Kemal. Tıpkı bugün depremle yerlerinden edilen insanlar gibi Ege’de bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarının destansı öyküsünü anlatır. Bizi ihtimalleri sorgulamaya da götürüyor. Geçmişin yaraları kapanmaya yüz tutmuş ama izleri kalmıştır.

Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana romanı ile başlayan, Karıncanın Su İçtiği ve Tanyeri Horozları kitaplarıyla devam eden Bir ada Hikâyesi dörtlemesi, son kitabını Çıplak Deniz Çıplak Ada ile tamamlamıştı.

Sizlere özel bir bölümü sunmak istedik. Devamını okutması dileğiyle…

Karşı dağların başı ağarıyordu. Kerim kürekleri kaldırdı, dört bir yana baktı, geriye döndü: “Geç kaldık,” dedi, “dal gündüz adaya giremeyiz.” “Girsek ne olur, ada bizim de adamız değil mi, adada bizim de evimiz yok mu,” diye şaşkın sordu Peri. “Var,” dedi Kerim, “var ya, ben o adamdan korkuyorum. Adaya, konuştuğumuz gibi gizli girsek daha iyi olur.” “İyi olur,” dedi Peri, “ben de o adamdan korkuyorum.” “Herkesler de korkar o adamdan….” “Gözleri de,” dedi Peri. “Hele gözleri,” dedi Kerim. “İnsanın yüreğini, gelmişini geçmişini okuyor. Hele gözleri…” “Burada kalabilseydik ne güzel olurdu.” “Poyraz iyi adam, saf adam, o karıncayı bile incitmeyen bir adam.” “O, Sarıkamış’ta, savaşta bile düşman öldürmemiştir.” “Savaşlarda askerler çoğunlukla öldürdüklerini göremezlermiş.” Bir süre sustular.

“Gözleri, yemyeşil camdan düğme gibi,” dedi Kerim, “hele gözleri.” “Ona nişancı demişler, usta bir nişancıymış. Bir de gökteki kuşu ağ kanadından, daldaki arıyı da patlak gözünden vururmuş.” Kerim: “Tabancayı da belinden hiç eksik etmiyor. Kim bilir ne kadar çok insan öldürmüştür.” Peri: “Çok çok adam öldürmüştür o, çook adam… Kim bilir ne kadar. Gözleri de!” Kerim: “O çoktan beridir bir insan öldürmemiştir. Kanlar akıtmaya susamıştır. Biz ona iyi bir av oluruz. Bizi öldürünce rahatlar. Adanın karartısı gözüktü, bak.” “Geriye dönelim.” “Dönemeyiz,” dedi Kerim, “Kafkasya’ya gitsek bile, gidemeyiz ya, gidebilsek bile şeyh bizi orada bile buldurur da öldürtür. Ya Poyrazın canı ya da bizim canımız.” Bindikleri kayık yeni boyanmış mavi bir kayıktı.

Kerim kürekleri içeri almıştı. Kayık başıboş kalmış sağa sola sallanıyordu. Onlar sallandıklarının farkında bile değillerdi. Küpeşteye yapışmışlar, dalmış gitmişlerdi. “Nişancı, atıcı, attığını vuran kişi demek değilmiş. Bu nişancı denizlerdeki balık yuvalarına işaret koyup balıkların kaynaştığı yerleri bulan usta kişi demekmiş.” “Nasıl bilirmiş denizin içindeki balıkların nerede olduğunu?” “Kerteriz.” “Kerteriz ne demek?” Kayık bir akıntıya kapılmış, başını almış adaya doğru gidiyordu. “Adaya doğru gidiyoruz,” dedi Peri. Telaşlıydı. “Bak, bak iskelenin üstünde bir çocuk karartısı var.” Kerim birden kendine geldi, “Ne oldu, ne oldu,” diye sordu, “nereye gidiyoruz?” “Bak, adaya yaklaştık. İskelenin üstüne bak, bir çocuk karartısı. Oraya yumulmuş, orada öylece duruyor, bekliyor.” Kerim kürekleri aldı suya indirdi, bütün gücüyle çekmeye başladı.

Kendini düşünceye kaptırmış, düşüncesini inip kalkan küreklerin hızına uydurmuş, gittikçe hızını artırıyordu. Ortalık da yavaşça aydınlanıyordu. Yumulmuş delicesine kayığı uçuran Kerime Peri hayranlıkla, telaşla bakıyor, terler Kerimin alnından boynuna, boynundan göğsüne akıyordu. Yüzü de kıpkırmızı olmuştu. Onunla birlikte Periyi de oturduğu yerde ter basmış, suya girmiş çıkmış gibi olmuştu. Ne oldu ne olmadı birden Kerimin koluna yapıştı: “Dur Kerim, dur,” dedi, “bak ada karşımızda. Bizim adamız. Karınca Adası. Başını kaldır da bak.” Kerim kürekleri sudan aldı, adaya şaşkınlıkla baktı, suç üstünde yakalanmışların korkusuyla irkildi, birden küreklere yapıştı, kayık ileriye fırladı, başı havaya kalktı. Neredeyse Peri denize düşüyordu. “Kerim nereye gidiyoruz?” Kerim adadan uzaklaşmak için çılgınca kürek çekiyor, kayık denizi yarıyor, köpürtüyordu. Bir süre böyle gittikten sonra Kerim kürekleri sudan aldı, kayık sürüklendi. Ardından da dönmeye başladı. Soluğu taşmış Kerim soluk alıp alıp veriyordu.

Periyse elindeki havluyla onun terini siliyordu. Kerim, bir adaya, bir Periye baktı. Kayık daha dönüyordu. Bir şeyleri anımsar gibi oldu, küreklere baktı, terlemiş, kıpkırmızı olmuş yüzü bir tuhaf değişti, gözleri ardına kadar açıldı, kürekleri görmesiyle denize indirmesi bir oldu. Küreklere var gücüyle sarıldı, öne arkaya yatarak suları savurtuyor, kayık parçalanırcasına sarsılıyor, gıcırdıyordu. Peri Kerimin terlerini silmeyi bırakıp küpeşteye yapışmış, gerilmiş, korkudan donmuş kalmıştı. Bir süre böyle gitti. Peri gerildikçe geriliyor, dişleri birbirine geçmiş sesi çıkmıyordu. İkisi de küreklerin fışkırttığı suların içinde kalmışlar, denize girmiş çıkmış gibi olmuşlar, giyitleri üstlerine yapışmıştı. Karşıdan gelen yel onları azıcık kendilerine getirdi. Peri duyulur duyulmaz bir sesle “Kerim, dur, dur! Batıyoruz,” dedi, can havliyle Kerimin kolunu çekti. Kayık sağa sola sallanırken, denizin üstüne fırlamış yüzen kürekleri gördüler. Küreksiz kalan kayık habire dönüyordu. Uzaklaşıp giden kürekleri görünce Kerim çabucak kendine geldi, sol eliyle küpeşteye yapıştı, sağ elini kullanarak küreğe yaklaşmaya çalıştı. Kürekler yavaşta olsa uzaklaşıyorlar, Kerim eliyle kayığı çekemiyordu.

Peri de ona yardım etmek için bir eliyle küpeşteye yapıştı, ne yazık ki öteki eli denize yetişmedi. Denize yetişmek için çabalıyor, bir türlü ulaşamıyordu. Kerim: “Kayık devrilecek Peri,” dedi. “Baksana, elin ulaşmıyor. Çekil oradan, çabalama, kayık devrilecek Doğrul Peri, batıyoruz doğrul.” Peri elini sudan çekti, doğruldu. Kerim de doğruldu, eliyle alnındaki terleri sildi ya her yanından ter fışkırıyordu, döndü küreklere baktı, düşüncelere daldı, bu beladan nasıl kurtulacaklardı. Peri de geldi onun yanına oturdu. Uzun bir süre konuşmadılar. Gözlerini denizin üstünde yüzen küreklerden alamıyorlardı. Kerim birden canlandı, sol eliyle küpeşteye yapıştı, sağ elini de denize daldırdı, kayığı yakındaki küreğe çekmeye çalıştı. Tek elle çalıştığı için kayık çok yavaş gidiyordu. Kürek de gittikçe, belli belirsiz de olsa, onlardan uzaklaşıyordu. Gün geldi tepeye oturdu. Kerim tepeden tırnağa tere, suya batmış, küreğe hiç olmazsa biraz yaklaşmak için umutsuzca uğraşıyor, terden gözleri yanıyordu.

Gözlerini de bir türlü silmek aklına gelmiyordu. Neredeyse hiçbir yeri göremeyecekti. Peri gözlerini küreklerden aldı ötelere baktı, ölüyoruz, diye düşündü. Keşki seni buralara getirmeseydim, ölüyoruz işte. Bir yel eser de dalgalar patlarsa kim bilir deniz bizi nerelere götürüp atar, ölüyoruz işte. Göz göre göre ölüyoruz. Adamıza varmışken dönmeseydik, şimdi evimizdeydik. Orada yaşamanın, o yemyeşil, düğme gözlü adamın elinden kurtulmanın bir yolunu nasıl olsa bulurduk Her insanın bir yumuşak yeri vardır. İşte şimdi balıklara yem oluyoruz. Gözlerini Kerime dikmiş, güzel bakır rengi yüzüne hayranlıkla bakıyordu. Küreklerin ellerinden kayıp gittiğini, her şeyi, her şeyi unutmuş, Kerimin yüzüne bakmaya doyamıyordu. Kerim birdenbire küpeşteye yapıştı, suya ulaştı, eliyle kayığı çekmeye çalıştı. Peri de onun gibi yaptı. Onun eli küpeşteye, göbeğine kadar yatmasına karşın suya ulaşamadı. İkisinin ağırlığı altında kayık az daha yatsa suyla dolacak, batacaklardı.

Peri, ayıldı kendisini soldaki küpeşteye attı, kayık dengelenir gibi oldu. Kerim iki elini birden denize daldırdı, çekmeğe başladı. Kayık yerinden kıpırdamıyor, küreklerse uzaklaşıyorlardı. “Devriliyoruz, batıyoruz,” diye bağırdı Peri. “Batıyoruz, batıyoruz.” Kerim duymuyordu. Onu var gücüyle omuzlarından tuttu. Kayığın içine çekti. Kerimin elleri daha denizin içindeydi, suları gücü yettiğince dört bir yana savuruyordu. “Kerim, Kerim, Kerim,” diye bağırdı Peri, Kerimin elleri suyun içinde öyle kalakaldı. Biraz sonra da doğruldu oturak tahtasının üstüne oturdu, sağına soluna umutsuzca bakındı. Başı önüne düştü, öylece kaldı, konuşmuyorlardı. Kayık dönüyordu. Peri de geldi Kerimin ll yanına oturdu. Gözlerini uzaklara dikti bakmaya başladı, kürekler denizin üstünde yüzüyor, gittikçe de uzaklaşıyorlardı.

Kerim ayağa kalktı, soyundu, soyunmasıyla denize atlaması bir oldu, sağdaki küreğe yüzdü. Yüzmeyi Fırat-ta öğrenmişti. Uzaklaşmış gitmiş küreğe çabucak ulaştı getirdi, kayığın içine attı. Peri olduğu yerde kalakalmış, kıpır kıpır ediyor koskocaman açılmış gözlerle Kerime bakıyordu ya belki de ne olup bittiğinin farkında değildi. Kerim öteki küreği de aldı, kayığın içine koydu. Yanlardan kayığa binemeyecekti, kayık devrilebilirdi. O zamanda arkadan denemeliydi. Ne olursa olsun kayığa binmekten başka bir umarı yoktu. Kayığın arkasında bir süre durdu, kendini hazırladı. Peri gözlerini dikmiş ona öylece bakıyordu. Tepeden tırnağa hayranlığa kesmişti. Onu böyle çırılçıplak gün ışığında hiç görmemişti. Kerim bir süre durdu, kayığı tuttu, tutmasıyla uçması bir oldu, kendisini kayığın içinde buldu. Çarçabuk da kurundu, kürekleri okşadı ıskarmozlara baktı, kürekleri suya indirdi, oturdu kürekleri çekmeye başladı. Peri şaşkındı.

Uzun uzun, döne döne uzaklara baktı, sonra gülümseyerek Kerimi kucakladı. “Kurtulduk,” dedi. Kerim de gülümseyerek sevgi dolu gözlerle onu okşadı, “kurtulduk,” dedi Birbirlerine sarıldılar. İnceden bir yel esti, denizden kokular getirdi. Kayık ne sallandı ne de döndü, gün batıya doğru akmaya başladı. Yel gittikçe güçleniyordu: “Bunun sonu yıldız, karayel olmasın.” “O da ne,” diye sordu Peri. “Sert bir yel.” “Çok mu sert?” “Çok.” Birbirlerinden ayrıldılar. “Yel çok, çok kara kokusu getiriyor, biçilmiş ot kokusu gibi bir koku geldi.” Kerim kayığı çevirdi, var gücüyle küreklere asıldı, kayık uçuyordu. “Ot kokusu, yaprak kokusu, çiçek kokusu, toprak kokusu.” “Lodos kokusu, yıldız poyraz yeli kokusu.” “Yakında bir ada olsa gerek.

Bence bu koku Hayırsız Ada kokusudur.” “Hayırsız Ada kokusu/’ dedi Peri. Kerim gülümsedi, başını uzattı onu öptü. “Yıldız karayel bize ulaşmadan, biz adaya ulaşırız.” “Yıldızların kokusu,” dedi Peri. Kerim ter içinde kalmış, küreği öylesine bir çekiyordu ki karşıdan esen yel daha da güçleniyordu. Bu da Kerime yarıyordu. Kerim ellerini gözlerine siper etti. Peri ayağa kalktı, ayağa kalmasıyla oturması bir oldu. Karşılarda bir şeyler görür gibi olmuştu. Birkaç kez daha ayağa kalktı oturdu. Esen yel gittikçe azıtıyordu. Kerim yumulmuş, kürekler uğunuyordu. Peri bir daha ayağa kalktı: “Görünüyor,” dedi, Kerimin yanına düşercesine oturdu. Kerim hiçbir şeyin farkında değildi, kayığın burnu inip inip kalkıyor, köpükler savruluyordu.

Peri iki eliyle birden Kerimin koluna yapışarak ba ğırdı . “Kerim, dur!” Kayık gittikçe hızlanıyordu. “Kerim, dur dur, Kerim dur.” Kerim onu duymuyordu. Peri yoruldu. “Kerim, dur, dur!” Artık sesi çıkmıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Kerim tepeden tırnağa tere batmış çıkmıştı. Peri yavaşçacık: “Kerim dur!” Kerim durdu, başını Periye döndürüp baktı, öyle kaldı. Sanki Periyi ilk görüyordu. Peri de ona öyle baktı. Bir süre böyle bakıştılar. Peri: “Bak, orada.” “Orada,” dedi Kerim. “Ot kokusu, çiçek kokusu, bulut kokusu geliyor,” dedi Perihan. “Bulut kokusu, yıldız kokusu geliyor,” dedi Kerim, ayağa kalktı gerindi, ayakta duramadı yavaşça oturdu, “Peri, Peri, Perihan,” diye bağırdı.

Sevinç içindeydi. Peri havluyu kaptı onun terini silmeye koyuldu. Ellerini, yüzünü, göğsünü durmadan siliyordu. Kerim ayağa fırladı. “Geldik,” dedi, “yıldız karayel de denizde kaldı. Peri, Peri, Perihan.” “Geldik,” dedi Peri. “Hayırsız da işte bu,” dedi Kerim. İkisi de yerlerinde kalakalmışlardı yorgun bitkin. Kayık gene başıboş kalmış sallanıyor, dönüyordu. Burası Hayırsız Adaydı. Karınca Adasında kaldıkları sürece yöredeki adaları, kıyıları, balıkçıların tekneleriyle, birkaç kez de Kaptan Kadriyle dolaşmıştı Kerim. Kayık sallanıp dönerken neden sonra kendilerine geldiler ikisi de iki yerden gülmeye başladılar. “Burası Hayırsız Ada olacak.” “Hayırsız.

” Gülüşleri uzun sürdü, gülüşleri durmuyordu. Gülmekten yorulmuş olacaklardı ki durdular, şaşkın şaşkın bakıştılar. Kerim küreklere yapıştı, var hızıyla karşıdaki kumsala çekti, kayık çakıl taşlarında durdu. Acıkmışlardı, kayıktan yiyeceklerini, çam bardağını aldılar. Bardaktaki suları az kalmıştı ya şimdilik yeterdi. Çınarın altına gittiler, halılarını çimenlerin üstüne serdiler. İşlemeli bakır taslarını yanlarına almışlardı, önce sularını içtiler. Bardaktaki su daha ılımamıştı. Yeni oyulmuş çam bardaktaki sular sakız kokar. Suyu içince biraz daha kendilerine geldiler. Kerimin terleri daha kurumamıştı, Peri kayığa koştu büyük havluyu aldı, Kerimi okşayarak çırılçıplak soydu. Kerimin bedeni ona çok daha güzel göründü. Bu güzel bedeni ağır ağır, tadına vararak kuruladı. Menekşe işlemeli yeni örtüyü halının üstüne serdi. Peynir ekmek, katı yumurta, küçük bir kavanozda da apak petek balı… Çok acıkmışlardı buna karşın yemeklerini yavaş yavaş, konuşmadan, başları önlerinde, birbirlerine bakmadan yediler kalktılar.

Peri sofrayı kaldırdı kayığa götürdü geldi, “uyuma zamanıdır,” dedi Kerime. “Sen yılandan korkar mısın?” “Korkuyorum,” dedi Kerim, “Fırat kıyılarının yılanı çok ağulu olur. Sokunca insanı yaşatmaz hemen öldürüverir.” “Ben hiç yılan görmedim,” dedi Peri. “Babam dağlarda askerlerle çarpışırken çok yılan görmüş.” “Benim babam da çok görmüş Cizre’de, Cudi dağında, Cizre ovasında.” Ormanın içinde yürüyorlardı. Ağaçlar hep tomurcuktaydı. “Çardağın yolunu doğrulttuk,” dedi Kerim, “çardaktan deniz de gözükür. Çardağın yanında da bir çiçek açar kocaman kocaman, koskocaman bir çiçek. Mosmor. İçinden ışık fışkırıyor bir yerde, böyle büyük bir çiçek görmedim, Bağdat’ta bile” “Kokuyor mu?” “Buralarda çiçekler hep hoş kokar,” dedi Kerim. “Buralarda, bahar da, denizler de çiçek kokar. Ya Karınca Adasının toprağı taşı, suyu bile çiçek kokuyor. Bulutları, yağmuru da çiçek kokar.

Üstümüzden geçen kelebekleri, kuşları, arıları da hep çiçek kokar.” “İşte çardak,” dedi Kerim, çardağa koştu, gitti önün- . de durdu. “Bak,” dedi, “bak çardağın direklerine mor salkım dikmiş balıkçılar. Mor salkım bir hafta sonra açar, orman maviye keser.” Peri koşarak geldi. Çardağı çubuklarla örmüşler, merdiveni de içeriye yapmışlar, tabanı da çam tahtalarıyla döşemişlerdi. Döşeme daha sakız kokuyordu. Merdivenler pırıl pırıldı. Belki onlar ilk olaraktan bu merdivenlerden böyle sevinç içinde çıkıyorlardı. Döşeme de pırıl pırıldı. En küçük bir toz bile yoktu. Çardağın önüne dümdüz serilmiş deniz mavi ışıktandı. Denizi seyrettiler. Birbirlerine sarıldılar.

“Haydi kayığa gidelim de çam bardağını alalım da pınarı arayalım. Çardağı nasıl bulmuşsam pınarı da öyle bulurum.” Önce çiğiri bulmalıydı. Çiğir, ağaçsız, çimensiz, çırılçıplak kırmızı bir alana çıkacaktı. Alanı geçince yoğun bir yarpuz kokusu çarpacaktı yüzlerine. Biraz yürüdükten sonra da karşılarına yüksek sarı damadı, yanındaki ulu çınardan da yüksek bir kaya çıkacaktı. Bu küçücük adada önlerine çıkan mor kayalığın dibinden de kaynayan ışıklı bir pınar göreceklerdi. Yöresine sarıçiçek sarvan kurmuş oturmuş bir pınar. Pınarın oluğunun başında durdular. Suyun dibine, çakıl taşlarının üstüne ışık çökmüştü. Suyun altında kayalığın üstünde ışıklar oynaşıyor, titreşiyordu. Pınarın üstünden gölgesi çakıl taşlarına düşerek, büyük bir mavi kelebek, mavisini ışıklara yayarak geldi geçti. Periyle Kerim oluğun başında durmuş, gözlerini pınara dikmişler öyle kalakalmışlardı. Neden sonra bakıştılar, gülümsediler, sarıldılar. “Kurtulduk,” dedi Peri.

“Kurtulduk,” dedi Kerim. Susamışlardı. Peri Kerimin elinden tuttu, eğildi çam oluğuna ağzını dayadı, oluk çam ağacından yeni oyulmuş bir oluktu. Suyu içtikten sonra Peri doğruldu: “Sakız kokuyor,” dedi. Kerim de diz çöktü, eli Perinin elinde ağzını oluğa dayadı, suyu içti kalktı. “Sakız kokuyor, yarpuz kokuyor,” dedi Kerim de. “Çiçek kokuyor,” dedi Peri gülümseyerek. Çam bardağını doldurdular, sarvan kurmuş sarı çiçeklerin yanına koydular, karşı çınara arka verip oturdular gözlerini suyun dibine çökmüş, kayalıklara vurmuş oynaşan ışığa diktiler. Gün, karşı dağların üstüne ininceye kadar öyle kaldılar. Kalktılar, Kerim bardağı aldı, el ele tutuştular, kumluğa kadar geldiler. Kayıktan yiyeceklerini aldılar, ulu çınarın altına vardılar, çimenliğe oturdular. Karşı dağların yamaçlarına gün vurmuştu, yemeklerini yediler, gün kavuşmadan halılarını aldılar çardağa çıktılar halıyı serdiler, yastık yerine halının altına otları koydular. Çok çok gerilmiş, çok yorulmuşlar, bir türlü uyuyamıyorlar, akıllarından Karınca Adasını, Bağdadı, Diyarbakır’ı, Cudi dağını, Fırat’ı, Dicley’i geçiriyorlardı. Halının üstüne ağzı yukarı uzanmışlar, düşünüyorlardı. Şimdi bizi arıyorlar adada diye düşündü Kerim.

O iskelenin üstündeki çocuk karartısı da Nişancı Velinin kendisiydi. O balıkçı Nişancı değil, o, atıcı Nişancı Velidir. Nişancı Veli nereden, kimden öğrenmişti böyle bir atıcılığı? Kerim kendi kendine söyleniyordu, o nereden almıştı böyle bir atıcılığı? Oysa Kerimin büyük babası, hem de öteki öteki Çerkezler nice savaşlardan geriye kalmış birer keskin nişancıydı. Son savaşta Ruslara yenilmiş, Osmanlıya sığınmışlar, Osmanlı da onları Anadolu’ya, Balkanlara, Arabistan’a küçük küçük toplumlar olarak dağıtmıştı. Arap şeyhleri, emirleri bu sürgün, işsiz güçsüz, aç sefil, savaşlardan geriye kalmış Çerkezlerin attığını vuran kişiler olduklarını duyunca, genç yaşlı dememişler, onları silahşör olarak yanlarına almışlar, böylelikle de aç susuz Çerkezlerin karınları doymuş yüzü gülmüştü. Yaşlı silahşörler Arap gençlerine atıcılık öğretiyor, gençlerse şeyhin, emirin askerleri arasına katılıyorlardı. Şeyhler, Emirler onların hünerlerinden, canlarını verecek kadar bağlılıklarından çok memnundular. Kısa bir sürede bu Çerkezler Arabistan’da dillere destan oldular.

Gazedda

Gazedda

Gazeddakıbrıs yurttaş gazeteciliği anlayışı ile yayın yapan, yurttaştan yana taraf olan ve gazetecilikte meslek etiği ilkelerine inanan bir yayın organıdır. Gazeddakıbrıs her koşulda barıştan yanadır.

ABD-Türkiye Krizi | Halil Savda
DÜNYADAN YAZARLAR

Erdoğan Trump İle Yeni Bir Dostluk Kurabilir Mi? | Paul Taylor | The Guardian

Gazedda
29 Ocak 2025

Paul Taylor yazdı: ABD-Türkiye ilişkileri açısından belki de en büyük risk, Esad sonrası güvenlik boşluğunda fiilen komşu haline gelen Türkiye ve İsrail'in Suriye'de doğrudan karşı karşıya gelme ihtimalidir.

Devamı içinDetails
Doların Küba’ya Dönüşü: Uzun Bir El Sürgündekilerin Cebine Dalıyor | Carla Gloria Colomé | EL PAÍS 
DÜNYADAN YAZARLAR

Doların Küba’ya Dönüşü: Uzun Bir El Sürgündekilerin Cebine Dalıyor | Carla Gloria Colomé | EL PAÍS 

Gazedda
27 Ocak 2025

Kübalılar 2025'e uyandıklarında ülke aynıydı, ancak liderleri onlara her şeyin farklı olacağına dair güvence vermişti.

Devamı içinDetails
Cinsiyet konusundaki kararnamesinden sonra Trump yasal olarak ilk kadın başkan mı? | Arwa Mahdawi | The Guardian
DÜNYADAN YAZARLAR

Cinsiyet konusundaki kararnamesinden sonra Trump yasal olarak ilk kadın başkan mı? | Arwa Mahdawi | The Guardian

Gazedda
26 Ocak 2025

Trump ikinci dönemine, aralarında cinsiyetin gebe kalındığı anda başladığını belirten bir kararnamenin de bulunduğu bir dizi kararnameyi imzalayarak başladı

Devamı içinDetails
İsrail Suriye’de ilerliyor: ‘Bir sorundan kurtulduk ve başka bir sorunla uyandık’ | Antonio Pita | El Pais
DÜNYADAN YAZARLAR

İsrail Suriye’de ilerliyor: ‘Bir sorundan kurtulduk ve başka bir sorunla uyandık’ | Antonio Pita | El Pais

Gazedda
12 Aralık 2024

Ahmed titreyen eliyle sigara içiyor ve gergin bir şekilde ayağını hareket ettiriyor. 27 yaşında ve Pazar günü diktatör Beşar Esad'ın devrilmesinin ardından yaşanan karışıklığı fırsat bilen İsrail ordusunun son yarım...

Devamı içinDetails
Amerikan aşırı sağı Donald Trump’ın dönüşüyle cesaretlendi | Nicholas Dale Leal | El Pais
DÜNYADAN YAZARLAR

Amerikan aşırı sağı Donald Trump’ın dönüşüyle cesaretlendi | Nicholas Dale Leal | El Pais

Gazedda
12 Aralık 2024

Cumhuriyetçilerin zaferinin ardından neo-Nazilerin ve beyaz ırkın üstünlüğünü savunanların faaliyetlerinde bir artış yaşandı, ancak birçoğu kendilerini Trumpist hareketin bir parçası olarak görmüyor Bu sadece bir halk tiyatrosu grubunun Anne Frank'ın...

Devamı içinDetails

YAZARLAR

Ortaokullarda Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının Düşündürdükleri
Umut Bozkurt

Ortaokullarda Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının Düşündürdükleri

Umut Bozkurt
23 Mart 2025
Sizin Bu Suskunluğunuz Bizi Sağır Ediyor
Konuk Yazar

Sizin Bu Suskunluğunuz Bizi Sağır Ediyor

Konuk Yazar
22 Mart 2025
Kırılgan Ahlaklar, Kamusal Sorumluluklar
Engin Kara

Kırılgan Ahlaklar, Kamusal Sorumluluklar

Engin Kara
22 Mart 2025
Çalıyor

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

KIBRIS
Romanya’da Rusya Yanlısı Aday Yeniden Reddedildi, Aşırı Sağcılar Polisle Çatıştı

Romanya’da Rusya Yanlısı Aday Yeniden Reddedildi, Aşırı Sağcılar Polisle Çatıştı

DÜNYA
“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”: Edip Akbayram Hayata Veda Etti

“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”: Edip Akbayram Hayata Veda Etti

SANAT
Zelenski’yi Kameralar Önünde Aşağıladılar

Zelenski’yi Kameralar Önünde Aşağıladılar

DÜNYA
“Emekli” Tavuklar Kıbrıs Zeytinliklerinde “Çalışıyor”

“Emekli” Tavuklar Kıbrıs Zeytinliklerinde “Çalışıyor”

İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
Cyprus Mail Yurttaşlara Sordu: Kıbrıs’ı Yabancılara Mı Satıyoruz?

Cyprus Mail Yurttaşlara Sordu: Kıbrıs’ı Yabancılara Mı Satıyoruz?

KIBRIS

İzel Seylani: Birlikte hayal etmeyi başardığımızda… | Video

SANAT
İsrail’in yerle bir ettiği Gazze havadan görüntülendi | Video

İsrail’in yerle bir ettiği Gazze havadan görüntülendi | Video

DÜNYA
Yunanistan’da ABD tanklarına barikat: Katiller evinize dönün

Yunanistan’da ABD tanklarına barikat: Katiller evinize dönün

DÜNYA
Scholz’un konuşması kesildi: “Filistinlilerin kanı sizin ellerinizde” | Video

Scholz’un konuşması kesildi: “Filistinlilerin kanı sizin ellerinizde” | Video

DÜNYA

Instagram

Takip et

  • Bekir Paşa Lisesi öğretmenleri Eğitim Bakanlığı
  • Tutuklanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu paylaşımında TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak “Korkunun ecele faydası yok! Öyle de yenileceksin! Böyle de yenileceksin. Haklılığımıza, cesaretimize, tevazumuza, güler yüzümüze yenileceksin!” dedi.

https://gazeddakibris.com/imamoglu-demokrasi-meydanlarinda-sesinizi-yukseltin/
  • Tel Aviv’de toplanan onbinlerce kişi, Netanyahu
  • Güney Kore, Japonya ve Çin dışişleri bakanları, Kore Yarımadası
  • 21 Mart Dünya Irkçılık Karşıtı Gün nedeniyle Kıbrıs
  • "AKP’nin Kuzey Kıbrıs’a yaptığı müdahaleleri beni de herkes gibi rahatsız ediyor. Ancak o rejimin buraya dayattığı politikaların hıncını başını örten orta okul öğrencilerinden çıkarmamalıyız."

https://gazeddakibris.com/ortaokullarda-basortusu-yasaginin-kaldirilmasinin-dusundurdukleri/?utm_source=instagram-business&utm_medium=jetpack_social
  • Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve beraberindekiler, CHP
  • Gençlik Federasyonu açıklamasında 22 Mart Cumartesi akşamı, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) kampüsünde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan olayların demokratik değerler ve ifade özgürlüğü açısından endişe verici olduğu belirtildi.

https://gazeddakibris.com/genclik-federasyonundan-polise-daudeki-garabet-tutumdan-donun/?utm_source=instagram-business&utm_medium=jetpack_social

Gazedda Sosyal Medya

SON EKLENENLER

Gençlik Federasyonu’ndan Polise: DAÜ’deki Garabet Tutumdan Dönün

Gençlik Federasyonu’ndan Polise: DAÜ’deki Garabet Tutumdan Dönün

3 ay önce
KTOEÖS: Öğretmenlere Yönelik Sahte Hesaplar Üzerinden Sosyal Medyada İtibarsızlaştırma Kampanyası Ve Provokasyonlar Yapılıyor

KTOEÖS: Öğretmenlere Yönelik Sahte Hesaplar Üzerinden Sosyal Medyada İtibarsızlaştırma Kampanyası Ve Provokasyonlar Yapılıyor

3 ay önce
İmamoğlu: Demokrasi Meydanlarında Sesinizi Yükseltin

İmamoğlu: Demokrasi Meydanlarında Sesinizi Yükseltin

3 ay önce
Siyaset Bilimci Şebnem Oğuz: Erdoğan Muhalefeti Bölmeye ve Uysal Bir Muhalefet Yaratmaya Çalışıyor

Siyaset Bilimci Şebnem Oğuz: Erdoğan Muhalefeti Bölmeye ve Uysal Bir Muhalefet Yaratmaya Çalışıyor

3 ay önce
Barolar Birliği: Yargının Tarafsızlığına Yönelik Bir Darbe

Barolar Birliği: Yargının Tarafsızlığına Yönelik Bir Darbe

3 ay önce

Gazedda Facebook

Gazedda Facebook
Gazedda

© 2025 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2025 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.