Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ, Adli Yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada yargı bağımsızlığının önemine vurgu yaptı.
Özerdağ, ülkenin gelişerek devletin daha güçlü hale gelebilmesi ve toplumsal refah için yargı bağımsızlığına saygı gösterilmesi ve yargı kararlarına uyulmasının koşulsuz bir şekilde sağlanması gerektiğini ifade etti.
Kişilerin adalete inancının güçlendirilmesi, kamu düzeninin daha iyi teşkil edebilmesi, devlete ve geleceğe daha güçlü umutlarla bakılabilmesi için kamusal alanda denetimin şart olduğuna işaret eden Özerdağ, denetim sonrasında da kurallara uymayanların yargı denetimine getirilmesinin zorunlu olduğuna işaret etti.
Son dönemde Kıbrıs sorununun bir parçası olan mülkiyet taleplerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında dostane yöntemlerle çözümünün önüne geçilmeye çalışıldığını dile getiren Özerdağ, AİHM kararlarında yer alan, Kıbrıs’ta yaşanan mülkiyet sorununun Kıbrıs sorununun bir uzantısı olduğu ve Kıbrıs’ta yaşanan gelişmelerin de dikkate alınarak bu sorunun ele alınması gerektiği görüşünün karşılık görmesi gerektiğini ifade etti.
“Yargı bağımsızlığı devletin olmazsa olmaz unsurları arasında yer alır”
Açık Öğretim Fakültesi salonundaki Adli Yıl Açılış Töreni’nde konuşan Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ,
Anayasanın kuvvetler ayrılığına dayandığına vurgu yaparak, yasama, yürütme ve yargı erklerinin iş birliği ve uyumlu çalışması kadar birbirlerinin görev alanlarına müdahale etmemeleri ve bağımsız olmalarının da önem arz ettiğini söyledi. Özerdağ, “Kuvvetler ayrılığının en temel özelliği yargı bağımsızlığı, yargının bağımsız olmasıdır.” dedi.
Özerdağ, yargı bağımsızlığıyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Yargı bağımsızlığı yargının görevlerini yürütürken devletin diğer iki erkini oluşturan yasama ve yürütme erklerine karşı bağımsız olmasını, diğer iki erkin yargı erkini görev alanında etkileme imkânına sahip olmamalarını, yargı erkinin, işlevini yerine getirirken, herhangi bir tarafın, herhangi bir nedenle doğrudan veya dolaylı kısıtlama, etki, teşvik, baskı, tehdit ve müdahalesine maruz bulunmamasını gerektirir. Yargı bağımsızlığı ve bağımsız yargının sağladığı yargıç güvenceleri, devletin yasama ve yürütme erklerinin denetimini yetkileri dahilinde yapılmasını gerektirir.”
Hukukun üstün olduğu hukuk devleti ilkesini benimseyen devlet yönetiminde demokrasilerin güçlenebilmesi, toplum ve devletin güçlenerek gelişebilmesi için yargı bağımsızlığının devletin olmazsa olmaz unsurları arasında yer aldığını dile getiren Özerdağ, ülke açısından yargı kararlarına uyularak gereğinin yapılmasının hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti açısından önemli bir gereklilik olduğunu vurguladı.
Özerdağ, ülkenin gelişerek devletin daha güçlü hale gelebilmesi ve toplumsal refah için yargı bağımsızlığına saygı gösterilmesi ve yargı bağımsızlığına saygı gösterilebilmesi için de en başta yargı kararlarına uyulmasının koşulsuz bir şekilde sağlanmasının gerektiğini ifade etti.
“Kamusal alanda denetim şart”
Kişilerin adalete olan inancının güçlendirilmesi, kamu düzeninin daha iyi teşkil edebilmesi ve kişilerin devlete ve geleceğe daha güçlü umutlarla bakabilmesi için kamusal alanda denetimin şart olduğuna işaret eden Özerdağ, denetim sonrasında da kurallara uymayanların yargı denetimine getirilmesinin zorunlu olduğuna işaret etti.
Eğitim sektörünün ekonominin en önemli kaynaklarının başında geldiğini söyleyen Özerdağ, son dönemde bu sektörde yaşanan sorunların temelinde kamu alanındaki denetimsizliğin yattığını belirtti.
Özerdağ, kamu alanındaki denetimin birçok suçun işlenmesinin önlenmesine de katkı koyarak vatandaşların refah ve esenlik içerisinde hayat sürmesini sağlayacağını kaydetti.
“ Tutukluluk süreleri masumiyet karinesi ilkesini ihlal edici nitelikte olmamalı”
Kişi hak ve özgürlüklerinin Anayasa tarafından güvence ve koruma altına alındığına işaret eden Özerdağ, son dönemde adli olayların soruşturulması süresince kişilerin özgürlüklerinin kısıtlanarak tutuklanmalarında birtakım tartışmaların yaşandığını söyledi.
“Öncelikle ifade etmek isterim ki delillere ve tanıklara müdahale edilmesinin önüne geçilebilmesi ve soruşturmanın salimen yürütülebilmesi için kişilerin tahkikat sürecinde tutuklu kalmaları gerekli bir durum olabilir” diyen Özerdağ, tutukluluk sürelerinin masumiyet karinesi ilkesini ihlal edici nitelikte olmamasına özen gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Bu nedenle adli olay soruşturulmalarında zanlıdan delile gidilmesi yerine, delilden zanlıya gidilmesi prensibine uyulması gerektiğine işaret eden Özerdağ, tutukluluk emrinin, soruşturma tamamlandıktan sonra aleyhine dava getirilen kişilerin yargılamada hazır olmasını sağlayabilmek için gerekli olduğu kanaatine varılması halinde verilebileceğini söyledi.
“Hükümsüz tutukluların tahkikatları erken sonuçlanmalı”
Özerdağ, şunları kaydetti:
“Davasını bilhassa hükümsüz tutuklu olarak bekleyen bir sanığın hükümsüz tutuklu kaldığı sürenin uzamaması için tahkikatların erkenden sonuçlandırılarak en kısa zamanda aleyhlerine dava ikame edilmesi gerektiği gibi, sanıkların davaları da erken zamanda gündeme alınarak neticelendirilmelidir. Bu konuda mahkemeler dahil tüm ilgili tarafların bu adli yıl içerisinde tutukluluk sürelerinin uzamamasına daha fazla özen göstermeleri gerektiğini buradan belirtmek isterim.”
Mahkeme huzuruna henüz getirilmemiş veya hiç getirilmeyen bir konuda toplumda oluşan hoşnutsuzluğun veya adaletsizlik kanaatinin sorumlusunun mahkemeler olmadığını söyleyen Özerdağ, spekülatif ve mesnetsiz eleştirilerin yargı sistemine bir faydası olmayacağını, kurumların gereksiz ve asılsız beyanlarla yıpratılmasına hizmet edeceğini ifade etti.
“Davalarla ilgili yorum, eleştiri, tenkit ve spekülatif haberler yasaya aykırı”
Mahkeme huzurunda henüz görüşülmekte olan davalar hakkında yorum ve eleştiri, tenkit ve spekülatif haberler yapılmasının 9/76 sayılı Mahkemeler Yasası’na aykırı olduğunu söyleyen Özerdağ, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkeleri gereğince mahkemelerin verecekleri kararlarda onları etkilemeye, baskı altına almaya, görevlerini bu güvence altında yapmalarına men olunmasına yönelik davranışlardan kaçınılması gerektiğini vurguladı.
“İfade ve basın özgürlüğü en temel öğelerden biri”
İfade ve basın özgürlüğünün Kıbrıs Türk halkının en temel öğelerinden biri olduğunu söyleyen Özerdağ, şunları söyledi:
“Basın ve ifade özgürlüğü yanında, bireylerin hak ve özgürlükleri ile yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakları da güvence altına alınan temel haklar arasındadır. Bu nedenle toplumun haber alma özgürlüğü ve bireylerin ifade özgürlüğü ile kişilerin adil yargılanma ve yargılanan kişilerin kişilik hakları arasındaki denge, hakkın özü korunarak, sağlıklı bir şekilde kurulmalıdır. Kişilerin, adil yargılanma hakkı ile kişilik hakları ve onuru, toplumdaki her bireyin hayat yolculuğunda tutunacak en önemli dallardan biri olarak kabul edilmeli ve yargılama süreçlerinde bu hakka her kesim tarafından saygı gösterilmelidir”
“Taşınmaz Mal Komisyonu ve KKTC mahkemeleri etkin bir iç hukuk yoludur”
Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’ta iki toplum arasında yaşanan siyasi sorunların hiçbir zaman sorumlusu olmadığını, her zaman mağduru olduğunu söyleyen Özerdağ, “Kıbrıs Türk halkı uluslararası hukuk ve tarihten gelen kendi kendini yönetme, kendi idaresini kurma ve toplumsal haklarını elde edebilmek adına yıllardır Kıbrıs sorununun çözümünde büyük mücadele vermektedir” dedi.
Son dönemde Kıbrıs sorununun bir parçası olan mülkiyet taleplerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında dostane yöntemlerle çözümünün önüne geçilmeye çalışıldığını dile getiren Özerdağ, AİHM kararlarında yer alan, Kıbrıs’ta yaşanan mülkiyet sorununun Kıbrıs sorununun bir uzantısı olduğu ve Kıbrıs’taki gelişmelerin de dikkate alınarak bu sorunun ele alınması gerektiği görüşünün karşılık görmesi gerektiğini ifade etti.
Taşınmaz Mal Komisyonu’na değinen Özerdağ, şunları söyledi:
“67/2005 sayılı Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası ve bu yasa altında oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonu ile mülkiyet hak taleplerinin etkili bir şekilde iade, takas ve tazmin edilmesinin güvenceye alındığı kabul edilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlarla mülkiyet hak talepleri için gerek Taşınmaz Mal Komisyonu ve gerekse KKTC mahkemeleri etkin bir iç hukuk yoludur. Bu çözüm yolunun hak sahibinin talep ve rızasıyla komisyon tarafından sonuçlandırıldığı etkin ve dostane bir çözüm yöntemi olduğu göz ardı edilmemelidir.”
“Yapay zeka uygulamasını ilk kez kullanan kurumuz”
Geciken adaletin adalet olmadığı tümcesinin bütün dünyada geçerli bir yargı özdeyişi olduğuna işaret eden Özerdağ, adalete en erken ve en az masrafla ulaşmasını sağlamanın en önemli yöntemlerinden birinin teknolojinin en verimli şekilde kullanılması olduğunu kaydetti.
Teknolojinin adalet hizmet ve uygulamalarında daha etkin bir rol alabilmesi için ne yapılabileceği konusunda başlattıkları çalışmalarla ilgili bilgi veren Özerdağ, web sitesini mobil uygulama sistemine uygun hale getirdiklerini, yapay zeka sistemini karar arama motorlarına dahil ettiklerini, ülkedeki kamu kurum ve kuruluşları arasında yapay zeka uygulamasını ilk kez kullanan kurum olduklarını belirtti.
Özerdağ, mahkeme salonlarında her yargıcın önündeki bilgisayardan günlük davaları ile ilgili tüm bilgilere ulaşmasını ve günlük ajandasını bilgisayarda tutmasını sağlayacak sistemi oluşturduklarını belirtti.
Kağıt dosyasız davaların görüşülmesinin mahkeme salonlarında icra edilmesi amacıyla çalışmalar yapıldığını, 2025 yılı içerisinde bunu da uygulamaya koymayı hedeflediklerini söyleyen Özerdağ, sadece Yüksek Seçim Kurulu’na ait bir web sitesinin ilk kez oluşturulduğunu belirtti.
Yüksek Mahkeme’nin daha etkili çalışmasına katkı koymak amacıyla münhal açılıp raportör istihdam edileceğini söyleyen Özerdağ, 2025 yılı başından itibaren raportörlerin Yüksek Mahkeme’de göreve başlayacağını dile getirdi.
Fasıl 6 Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası hakkında KKTC Meclisi’nde kabul edilen değişiklik yasası ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nde açılan iptal davasının geçen adli yıl içerisinde sonuçlandığını belirten Özerdağ, tüzük değişikliklerinin resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini belirtti.
Özerdağ, yasal mevzuatta yapılan değişikliklerin temel hedefinin mahkeme hükümlerinin daha etkin ve kısa zamanda icra edilerek mahkeme huzurundaki dosyaların daha erken sürede ödenerek kapatılmasını sağlamak olduğunu vurguladı.
Özerdağ, bu amaca hizmet eden mevzuattaki bu değişikliğin, tarafların daha barışçıl ve etkin bir yöntemle aralarındaki ihtilafları azaltmalarını sağlayacağına inanç belirtti.
“Mahkeme binaları tamir edilmeli ve yeni binaların inşa edilmeli”
Adaletin daha etkin ve hızlı çalışmasını sağlamanın en başta, görevli yargıçlara uygun çalışma ortam ve koşullarının sağlanmasıyla mümkün olabildiğini söyleyen Özerdağ, “Üzülerek belirtmek isterim ki yargıç ve mahkeme personelimiz yetersiz koşullarda büyük özveri ile çalışmakta ve pek çok eksiklik ve sorunla karşı karşıya kalmaktadır.” dedi.
Özerdağ, yeni adli yıl içinde yargıya verilen bütçenin artırılması beklentisinde olduklarını belirtti.
Özerdağ, mahkeme binalarının tamir edilmesi ve yeni binaların inşa edilmesinin gerektiğini kaydetti.
Yüksek Mahkeme’nin halen Lefkoşa Sarayönü’nde tarihi bir binada bulunduğunu kaydeden Özerdağ, Yüksek Mahkeme’nin mevcut alan içerisinde genişlemesi, ihtiyaçlarına uygun yeni gelişimlerin yapılmasının olası olmadığını belirtti.
Özerdağ, yıllardır yapılması planlanan yeni bir Yüksek Mahkeme binası için Yüksek Mahkemenin başlattığı çalışmalara hız kesmeden devam edeceklerini ifade etti.
En güvenilir kurum
Özerdağ, “Ülkemizde görev yapan saygıdeğer yargıçların göstermiş oldukları başarı, performans ve özverili çalışmalar neticesinde yargı toplumumuz nezdinde KKTC’deki en güvenilir kurum haline gelmiş ve Haziran 2024 itibarıyla yapılan bir çalışmada mahkemelerin en yüksek seviyedeki güvenilirliğe sahip kurum olduğu ortaya çıkmıştır” ifadelerini kullandı.