Okulda eğitim olamaz. Okulda ancak öğretim olur.
Eğitim ancak sıfır-yedi yaş arası evde olur.
Bunu iyi bilen Fransızlar, yoksul kimselerin çocuklarıyla zengin kimselerin okulları bir olsun, ailelerin eğitmediği çocukları kendileri eğitebileceğini düşünerek bu ütopik işe girişip okulun adına eğitim ve öğretim dediler.
Halen daha bundan kurtulamıyoruz. Fransızlar, bir çocuğun evinin havuzunda ne varsa çocuktan ancak o olacağını hesaba katamamışlardı.
Evinde piyano olmayanın virtüöz olamayacağını düşünememişler, evde piyano yoksa çabayla ancak çok iyi piyano çalınabileceğini anlayamamışlardı.
Pek tabii çocukta piyano merakı varsa. Merak duygusununda çocukta ancak oyuncak ve diğer öğelerle çocukta oluşabileceğini de hesaba katamamışlardı.
İskandinavlar halen daha bu merakı sağlam tutmak için yine adına eğitim diyerek oyuncaklı öğretime önem veriyorlar. Dünyanın da İskandinavlarda yanlış anladığı şeyler oldu; oyuncak oynatarak doktor yetiştirdiklerini zannettiler.
Hem Türkiye’de hem de Kıbrıs’ta başka yanlış anlaşılan şeyler de var.
Henüz devlette kadrosu olmayan ve kolay kolay olmayacak öğretmen ihtiyacı için üniversitelerde neden öğretmenlik eğitimi veren sınıflara öğrenci alıyoruz?
Devlet işsizlik açığını üniversitelerde sınıf açarak öğrenciler üzerinden kapatıyor da ondan.
Türkiye’de yüzbin atanamamış öğretmen var diyordu geçen gün Kılıçdaroğlu, Kıbrıs’ta ne kadar atanamamış öğretmen olduğunu bilmiyorum.
Devlet ne yapıyor?
Eğitim fakültesinde sınıf açıyor. Aileler çocuğum öğretmen olsun, garantili geliri ve hayatı olsun diye düşünüyor. Çocuk dört yıl okuyor. Okuduğu sırada işsizlik verilerine girmiyor. Devlet bu sayede işsiz sayısını yüzde oniki açıklayabiliyor. Öteki türlü bu oran yüzde yirmi olur, belki de otuzbeş.
Mezun olan da her gelen iktidardan atanmayı dileniyor.
Türkiye’den gelen öğretmen tartışması, bazen hem Türkiye hem de Kıbrıs için bazı yüzleşmelerimizi ortaya koyarsa, en azından çocuk avutmayız.
Bir çocuk sıfır-yedi yaş arası tavan nerede, burnu nerede, anne baba parayı nereden kazanıyor, eller nasıl yıkanır, evde kendi kendisini eğiterek anlar.
Siz çocukların konuşamadığı zamanlarda bile duymadığını, anlamadığını, görmediğini zannediyorsunuz.
Oysa görmeyen, anlamayan, duymayan sizsiniz.
Oysa çocukların birer çocuk olmak yerine tıpkı sizin gibi küçük insanlar olduğunu unutuyor, çocuk kötülemesine girişiyorsunuz.
Oysa,
Onlar da insan…