Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi 17’si tutuklu, 20 avukatın yargılandığı davanın ilk duruşması beş gün sürdü. Avukat Selçuk Kozağaçlı, ‘kaçma şüphesi’ gerekçesiyle tutuklu avukatların tutukluluk hallerinin devamını isteyen savcıya, “Kovsanız gitmeyiz. En büyük kaçma şüphesi olan sizlersiniz” yanıtını verdi. Mahkeme ise tutuklu bulunan 17 avukatın tahliyesine karar vererek, duruşmayı erteledi.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi 17’si tutuklu 20 avukatın yargılandığı davanın duruşması beşinci gününde sona erdi.
Mahkeme heyeti, dört gün boyunca Bakırköy Adliyesi konferans salonunda görülen duruşmanın bugün Silivri Cezaevi Kampüsü karşısında bulunan duruşma salonunda görülmesine karar vermişti.
Asker sayısına tepki: Müvekkillerimizle görüşemiyoruz
Duruşmada ilk olarak söz alan avukat Güray Dağ salondaki asker sayısına tepki göstererek, “Dün ile hiçbir alakası yok. Girişte avukat kimliklerimiz alındı, giriş kartları verildi. Tüm avukatlara GBT kontrolü yapıldı. Biz buraya duruşmaya geldik. Jandarma sayısı on katına çıkmış. Müvekkillerimizle görüşemiyoruz” dedi.
Dağ’ın ardından konuşan avukat Münip Ermiş de avukat ile müvekkil arasındaki bağın koparılamayacağını hatırlatarak, “Bir tabur asker var. Buradaki avukatlara karşı mı bu kadar avukat getirildi? Devletin işi gücü yok mu bu kadar askeri akşama kadar burada boş boş bekletecek” diye konuştu.
Arkadaşlarımızın tamamı tahliye
Kahrolsun faşizm yaşasın mücadelemiz
ÇHD Susmadı susmayacak pic.twitter.com/5MelL3bIhz— Gökmen Yeşil ☭ (@av_gokmenyesil) September 14, 2018
‘Sivil polis silah gösterdi’
Günümüzde ceza muhakemesinin merkezine kolluğun yerleştirildiğini kaydeden avukat Hasan Fehmi Demir ise iddianamede sadece gizli tanık beyanlarının yer aldığını belirterek, “Onlar da TEM’de dinlenmişler. HHB üzerinden savunmaya gözdağı veriliyor” ifadelerini kullandı.
Jandarma sayısının bir temsil ve model olduğunu söyleyen Demir, avukatların tehdit edildiğini dile getirdi:
“Bakırköy’de de bu kadar, hatta daha fazla güvenlik vardı. Sivil polis salondan çıkarken silah gösterdi. Açıkça avukatlar tehdit ediliyor. Yargılamada nihai amaç gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Olay gerçekleşti mi gerçekleşmedi? Ama bakıyoruz nedeni, niçin pek de sormak istemiyor ceza muhakemesi. Bir suç isnadının kapsamı ne kadar karmaşık olursa olsun fail ile fiil arasında illiyet bağı mutlaka kurulmalıdır. Bakıyoruz böyle bir şey de yok.”
‘Amaç savunmaya gözdağı vermek’
“Bir suçu inşa etmeye çalışıyor savcı. Asıl amaç savunmaya gözdağı vermek” diyen Demir, dosyada yer alan gizli tanık ifadelerinin 2009-2012 yılları arasında olduğunu belirterek, tepki gösterdi: “Bu ifadelerin 2013’ten sonrası suçları aydınlatacağına dair hiçbir şey söylenemez ama algı yaratılacak ya!”
Gizli tanığın kaynağının Vatan Emniyeti’ndeki polisler olduğunu savunan Demir, “Kolluğun tanığı dinleme yetkisi yokken nasıl gizli tanığı dinliyor. Ve bu usulsüzlükler de bu kadar kolay dosyaya konur. Kolluğun dinlediği tanık delil olabilir mi?” diye konuştu.
Oya Aslan hakkında kırmızı bülten
Avukatların savunmalarının ardından mahkeme başkanı, tensiple gelen belgeleri okudu.
Mahkeme Başkanı, Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar bürosundan gelen belgede yakalaması yapılmayan avukat Oya Aslan hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına karar verildiğini söyledi.
Aradan sonra başlayan duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, 17 avukatın tutukluluk halinin devamını istedi.
Evrensel’den Cansu Pişkin’in haberine göre savcı mütalaasını şöyle gerekçelendirdi:
“Sanıkların üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, suç şüphesi, somut deliller, üzerlerine atılı örgüt kurma ve yönetme, üye olma suçları Anayasal düzene be işleyişe karşı suçlardan olması ve tutuklanma sebeplerinin katalog suç olması nedeniyle tutuklama nedeni bulunması, atılı suçların kanunda ön görülen alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesi doğurması, eylemlerinin subuta ermesi halinde güvenlik tedbiriyle tutuklamanın ölçü olması gibi nedenlerle adli kontrol hükümlerinin yeterli olmayacağından ayrı ayrı tutukluluk hallerinin devamı talep ve mütalaa olunur.”
‘Beni tutuklayan savcıyla aynı koridordayım’
Tutuklu avukatlardan Selçuk Kozağaçlı, tüm sanıklar adına mütalaaya karşı söz aldı.
Kozağaçlı, ‘kaçma şüphesi’ nedeniyle tutukluluk hallerinin devamını talep eden savcıya, 5 yıl önce HHB’ye yönelik yapılan baskın sırasında Şam’da olduğunu ancak savaş koşulları altında Türkiye’ye döndüğünü söyledi.
Burada savcı tarafından ‘kaçma şüphesiyle’ tutuklandığını kaydeden Kozağaçlı, “Şimdi Adem (savcı) ve o hakimle aynı koridordayız. Yöneticilik suçlamasıyla açılmış davam devam ediyor. 5 yıldır nereye kaçmışım da bundan sonra kaçacağım?” dedi.
‘Kaçma şüphesi olan sizlersiniz’
Savunmalar boyunca hiçbir avukatın “yapmadım” demediğini, aksine yaptıklarını anlattıklarının altını çizen Kozağaçlı, devamla şunları aktardı:
“Olmamızı istediğiniz avukatlar olmayacağız. Kovsanız gitmeyiz. Öldürseniz ölümüz bu topraklarda kalacak. Bize bu güne kadar ‘kaçma şüphesi’ var diyenlerin yüzde 80’i kaçtı. 1500 hakim-savcı kaçtı. En büyük kaçma şüphesi olan sizlersiniz.”
‘Özgürlüğe kavuşmamıza talep gerektirmez’
Tutuklu avukat Kozağaçlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Az önce beni tuvalete götüren bir er, ‘Susma hakkıyla ilgili bir şey sorabilir miyim’ dedi. Sor deyince devam etti, ‘Tamam, siz müvekkillerinize dosyayı bilmiyorlar diye susma haklarını kullandırmışsınız. Ama siz de susma hakkınızı kullanmışsınız’ dedi. Ona açıkladım size de açıklayayım. Susma hakkımı kullandım çünkü, siz işi Engizisyon Mahkemelerine biz de sessizlik muskasına çevirdik. Çünkü söyleyeceklerimiz sizin için hiçbir önem arz etmiyor. Tahliye talep etmiyoruz. Çünkü özgürlüğe kavuşmamız talep gerektirmez.”
Tüm avukatlar tahliye edildi
Verilen ara sonrası ara kararı açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu 17 avukatın tahliyesine karar verdi.
Mahkeme heyeti tüm avukatlar için yurt dışı yasağı koyarken, “Örgüt yöneticiliği” iddiasıyla yargılanan Barkın Timtik ve Özgür Yılmaz için ayrıca adli kontrol hükmü uygulanmasına hükmetti.
Bir sonraki duruşma 19-20 Şubat 2019 tarihine ertelendi.