Bu makale ilk kez 8 Eylül tarihinde Avrupa Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
11 Ekim’de, koronavirüsü müsaade ederse, kktc cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak.
kktc Cumhurbaşkanı uluslararası diplomaside Kıbrıs Türk toplumunun lideri olarak kabul edilmektedir.
BM Güvenlik konseyi kararıyla kktc tanınmadığı için, kktc’nin kurumları da tanınmaz. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki temsilcilikleri de sıradan derneklerle ayni statüde kurulmuştur. Fakat uluslararası toplum Kıbrıs sorununu ele alırken Kıbrıs Türk toplumunu dışlayarak hareket edemez. Kıbrıs Türk toplumu ile görüşmeler sürdürülmelidir. Bu nasıl yapılacak? Kıbrıs Türk toplumu Kıbrıs Cumhuriyetini oluşturan iki ana toplumdan biri olduğuna göre, ve 1968 yılında başlayan toplumlar arası görüşmeler toplum liderleri(o dönemde cemaat meclislerinin başkanları) arasında başlatıldığına göre, kktc cumhurbaşkanı toplum lideri olarak değerlendirildi!
Aslında isin bu yönü de sıkıntılı. Çünkü toplum lideri olarak resmi itibar gören lider, tanınmayan KKTC’de yapılan seçimlerle, ve bu adanın kuzeyine uluslararası anlaşmalara aykırı ve hukuk dişi olarak taşınmış olan nüfusun da katıldığı bir seçmen kitlesi tarafından seçilmekte. Yani neresinden bakarsanız bakin, sorunlu bir statü! Ama buna rağmen Uluslararası hukuk ve demokrasiyi temsilen BM ve diğer önemli aktörler bu hukuksuzluğa bilerek ve isteyerek göz yummakta ve böylelikle tanımayıp yasadışı ilan ettikleri kktc’yi bir yerde meşru bir hale sokmaktadırlar.
Kıbrıs sorununda süregelen çözümsüzlüğün nedenini sık sık gerek ben gerekse KSP olarak vurgulamaktayız. Sorun, burjuvaların böylesi karmaşık sorunları çözme yetisini yitirmiş olması ve emperyalist güçler arasındaki güç dengeleri dolayısıyla birinin diğerlerine isteklerini en azından şimdilik empoze edememiş olmasıdır. Özünde bugünkü defacto durum da bir empoze sonucudur ama güç dengeleri mevcut durumun meşru bir statü kazanmasını engellemiştir.
Ayrıca, bizim dışımızdaki (yerli/yabancı) nerdeyse tüm güçlerin bu emperyalist politika ve çözümlere tav olması nedeniyle emperyalizmi, sorunu çözme konusunda zorlayan etkili bir kitle hareketinin yokluğu da statükoyu güçlendirmektedir.
Bunlar dikkate alınmadan soruna doğru yaklaşım mümkün değildir ve kişinin (örgütün) zamanla emperyalist politikalara teslimiyetine yol acar.
Hal böyle olunca kktc cumhurbaşkanlığı seçimleri genel olarak Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan iç siyasi ve iktisadi sorunlar üzerinde değil, Kıbrıs sorunu üzerinde ‘toplum liderliğine’ aday olanların Kıbrıs sorununa çözüm önerilerinin tartışıldığı bir zemin üzerinde yürütülür. Siyaset ayni çıkmaz sokakta dolaşır durur!
11 ekim’de yapılması planlanan secimde 11 aday var. Bu adaylar başlıca 2 karşıt gruba ayrılıyorlar;
1.Grup: Federal Çözüm Yanlıları.
2.Grup: İki ayrı devlet yanlıları.
Federal Çözüm yanlılarına göre Kıbrıs sorununa bulunabilecek muhtemel çözüm sekli sadece federasyondur. Federasyon dışında bir çözüm sekli yoktur. Buna mukabil Federasyon karşıtları olarak bilinen adaylar kendi tezlerini savunurken ‘farklı seçeneklerin de var olduğunu ve bunları da dikkate almanın zamanı geldiği’ görüsünden hareket etmektedirler. Onlara göre de yeni seçenek iki devletliliktir!
Devam edecek…