“Sahte Belge Düzenleme” ve “Sahte Evrakı Tedavüle Sürme” suçlarından Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan iş insanı Tekin Arhun’a 4 yıl hapis cezası verildi, savunma avukatları kararı istinafa götüreceklerini belirtti. Aynı davada yargılanan Turizm Bakanlığı’na bağlı Turizm Planlama Dairesi eski Müdürü Turgut Muslu ise hakkındaki tüm suçlamalardan beraat etti.
Tekin Arhun ve Turgut Muslu; 05.12.2013-13.12.2013 tarihleri arasında, iddia makamınca tespit edilemeyen bir günde; 08.06.2005 tarihli ve 339/2005 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, “KKTC Bafra Turizm Yatırım Bölgesi Pis Su Artırma ve Kanalizasyon İnşaatı Projesi” için müşavir firma olarak atanan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne (ODTÜ) bağlı Türkiyeli firma EBİ’nin hazırladığı aylık çalışma raporlarından; 05.06.2006-07.07.2006 dönemine ait raporun bazı sayfalarında sahteleme yapmakla itham edilmişti.
Tekin Arhun’un sahibi olduğu C&T Construction şirketiyle Kaskon LTD arasında Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde açılan aynı projeyle ilgili hukuk davasında (4354/2008 sayılı); 2014 yılında Muslu tarafından emare olarak sunulan bu rapor; Kaskon LTD tarafından “sahtelenmiş” olduğu gerekçesiyle o dönem polise şikâyet edilmişti.
2014 yılında başlayan süreç; tam 7 yıl sürümcemede kalmış, polis ve Savcılık tarafından dava 2021 yılında açılmış ve 2022 yılında da dosya Ağır Ceza’ya havale edilmişti.
Başka bir hukuk davasının içinden doğan bu davanın duruşmaları; Arhun’un ve sahteleme işlemine yardımcı olduğu iddia edilen Muslu’nun itham edilmesiyle 26 Nisan’da başlamış ve her iki sanık da bugünkü karar duruşmasına kadar tutuklu olarak yargılanmıştı.
Arhun 12 ithamdan suçlu bulundu, Muslu beraat etti
Füsun Cemaller Başkanlığı’nda, Kıdemli Yargıç Vedia Berkut Barkın, Yargıç Tutku Candaş’tan oluşan Ağır Ceza heyetinin sanıklar hakkındaki kararı bugün okundu.
Sanık 2 konumunda bulunan Tekin Arhun’un 12 ithamdan suçlu bulunduğunu açıklayan heyet, sanık 1 Turgut Muslu’nun ise “evrakın sahtelendiğinden haberi olmaması” ve “suça iştirak etmemiş olması” nedeniyle beraatine karar verildiğini açıkladı.
Cemaller: Mahkemelerin en zor görevi en adil ve doğru cezayı tespit etmektir
Füsun Cemaller Başkanlığı’nda, Kıdemli Yargıç Vedia Berkut Barkın, Yargıç Tutku Candaş’tan oluşan Ağır Ceza heyetinin sanıklar hakkındaki kararı bugün okundu.
Kararı okuyan Başkan Füsun Cemaller, sanık 2 Tekin Arhun hakkında, iddia makamı olan Savcılığın, Arhun’un benzeri bir sabıkasının olmadığını söylediğini belirtti.
Sanık 2 avukatının ise “hafifletici sebepler” anlamında kendisine söz verildiğinde, “sanığın evli ve 2 çocuk babası olduğunu, iş adamı olduğunu, yanında bine yakın kişi çalıştığını, devlete birinci sıradan vergi verdiğini, sahtelendiğini iddia eden belgeye de hukuk davasında herhangi bir değer verilmediğini” söylediğini aktardı.
Mahkemelerin en zor görevlerinden birinin; sanık için en adil ve doğru cezayı tespit etmek olduğunu belirten Cemaller şöyle devam etti;
“Ağırlaştırıcı ve hafifletici sebepler göz önünde bulundurulmalıdır”
“Cezanın belirlenmesinin nasıl yapılacağı konusunda; ceza takdir edilirken göz önünde bulundurulması gereken ilkeler açıktır.
Ceza takdir edilirken, tüm ceza prensipleriyle; ağırlaştırıcı ve hafifletici tüm takdir ve değerlendirmelerin yapılması ve bunun yapıldığının gösterilmesi gerekmektedir.
Bunun için suçun işleniş şeklini, sanıkların suçun işlenişindeki rollerini, suçun sonuçlarını ve işlenen suçun ağırlığını dikkate almak ve bu hususları hafifletici sebeplerle değerlendirmek gerekir.
“Sanığın suçları 10 yıl hapislik öngören suçlardır”
Sanığın mahkûm olduğu ‘Resmî Belge Sahteleme’ ve ‘Sahte Belgeyi Tedavüle Sürme’ suçları için Fasıl 154 Ceza Yasası 10 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.
Yasada öngörülen ceza, sanık tarafından işlenilen suçların ciddiyetini kendiliğinden ortaya koymaktadır.
Bunun yanında Yüksek Mahkeme’mizin Genel Sekreterliği tarafından yayımlanan faaliyet raporlarında da görüleceği üzere ‘Belge Sahteleme’ suçları yaygın suçlar olup, kamu menfaatini yakından ilgilendirmektedir.
‘Resmi Evrak Sahteleme ve Tedavüle Sürme’ gibi ağır suçlar, toplumun sosyal yapısını temelinden sarsan suçlardır.
Bu tür suçları işleyenlere kamu menfaatini göz önünde bulundurarak, caydırıcı cezalar verilmesi gerektiği birçok Yargıtay kararında da vurgulanmıştır.
“Caydırıcı cezalar verilmesi gereken suçlardır”
Bu kararlarda amme menfaatini korumak için verilecek cezanın, mahkûm olan şahsa veya başlarına ibret verici nitelikte olması gerektiği söylenmiştir.
Bu bağlamda takdir edilen ceza hem suçluyu cezalandırmaya hem de toplumda yaygın olan bu suçların işlenmemesine yönelik caydırıcı olması bakımından değerlendirilmelidir.
Ceza takdirinde dikkat edilmesi gereken diğer husus ise cezanın işlenen suçun vahameti ile orantılı olmasıdır.
Suçun nasıl ve hangi koşullar altında işlendiğinin göz önünde tutulması gerekir.
Bu prensibin; ‘suçun işlenmeden önce, işlendiği sırada ve işlendikten sonraki olguların değerlendirmesi yoluyla cezanın tespit edilmesi’ anlamına geldiği söylenebilir.
“Sanık işlediği suçu önceden tasarlamıştır”
Sanık, duruşma kararında uzun uzun yer verdiğimiz bulgulardan da anlaşılacağı üzere; önceden planlayarak, Mahkemede tanık olan sanık 1 Turgut Muslu’dan konu belgeyi alıp sahtelemiş ve sahtelenmiş evrakı geri getirerek, Mahkemede emare sunulmasını sağlamıştır.
Suçların işlenmesinin önceden tasarlanmış olması ceza takdirinde sanık aleyhine ağırlaştırıcı neden olarak değerlendirilmelidir.
Sanığın bu eylemi adaleti yanıltmaya, menfaat elde etmeye yöneliktir.
Belgenin Mahkemeye ‘adaleti yanıltmaya’ yönelik sunulması, suçun vahametini arttırdığından, suçun işleniş şekli ceza takdirinde sanık aleyhine değerlendirilmelidir.
Bir kişinin Mahkemeyi kandırmaya çalışması, buna cesaret edebilmesi kabul edilebilir bir davranış değildir.
Suçun işleniş şeklini değerlendirdiğimizde sanığa hoşgörü ile bakmamıza olanak olmadığına karar veririz.
“10 yıl insan hayatında uzun bir süredir”
Bunun yanında sanığın herhangi bir menfaat elde edememiş olması ve benzeri sabıkası olmaması da ceza takdirinde lehine değerlendirilmesi gereken hafifletici nedenlerdir.
Huzurumuzdaki meselede sanık 2 Tekin Arhun, 2014 yılında teminata bağlanmış, davası ise 2022 yılında Ağır Ceza’nın huzuruna getirilmiştir.
Bu süre azımsanamayacak ve hoş görülemeyecek kadar ciddi bir süredir. 10 yıl insan hayatında uzun bir süredir.
Bu 10 yıllık sürede sanığın belirsizlik içinde olması, hayatında ciddi değişiklikler olması ve aslında bir davasının olmasının huzursuzluğu oldukça zor bir durumdur.
Suçun işlendiği tarih ile davasının Mahkemenin huzuruna getirildiği tarih arasındaki zamanı ceza takdirinde sanık lehinde hafifletici faktör olarak dikkate alırız.
Özellikle sanığın mahkûm olduğu suçların niteliği ve ciddiyeti ve sahtekarlık suçlarının yaygın oluşunun kamu menfaatini yakından ilgilendirdiği değerlendirildiğinde, sanığa verilmesi gereken cezanın hapis cezası olduğuna, aksi halde kamu menfaatini olumsuz etkileyeceğine kanaat getiririz.
Hürriyeti bağlayıcı cezanın süresi hakkında yukarıda belirtilenleri, sanığın kişisel durumu, benzeri sabıkasının olmamasını, evli ve iki çocuk babası oluşunu, bünyesinde birçok kişinin çalıştığını lehine değerlendirdikten sonra sanığa mahkûm olduğu, 1., 2., 3., 11., 12., 24., 25., 26., 27., 28., 29., 30 davalardan 4’er yıl hapis cezası veririz. Cezalar hepsi aynı anda çekilecektir”
Savunma istinafa götürecek
Karar sonrası gözler savunma avukatlarına çevrildi, Avukat Serhan Çınar kararı istinafa taşıyacaklarını belirtti.