8 mayıs 1945’te radyo’nun başına geçtiğinde;
…Sözlerine böyle başladı
- “ Bu gece, gece yarısından bir dakika sonra, savaş hali resmi olarak sona erecektir. Alman savaşı bu şekilde nihayete ermiştir. Sevmek için kendimize kısa bir zaman ayırabiliriz. Bugün Avrupa’da zafer günüdür.”
İşte Winston Churchill, II.Dünya Savaşı’nın bittiğini böyle duyurmuştu dünyaya.
***
Yapamadık olmadı…
Sevmek için kendimize kısa bir zaman ayıramadık.
2+2 yerine 9/8’liği anlatamadık.
Sodyum’un nasıl çözüldüğü yerine, Kemal Sunal’ın bizi güldürürken dizlerimizi nasıl çözdüğünden bahsedemedik.
Fırsatımız olmadı…
Güzelliğe bakmayı bilemedik, estetiği öğretemedik.
***
İlkokul’da estetiği öğretmeye başlasaydık.
Gelmiş geçmiş en iyi dansçı, Vaslav Nijinsky’i örnek alabilirlerdi örneğin.
Coğrafya dersinde dünyanın estetiğinden bahsedebilirdik.
Bilakis Jule Verne sevilebilirdi…
Evliya Çelebi’yi okuyan gezginliği sevmez mi?
***
Edebiyat derslerinde yazı estetiğinden, ses tonumuzdan bahsedebilirdik.
Yaşar Kemal’i , Nazım’ı örnek alan nasıl öfkeli olabilir ki?
Dansın estetiğinden, birazcıkta olsa Michael Jackson’dan bahsedebilirdik.
Salsa yarışmaları düzenlerdik belki de.
Kibariye’yi, Karacaoğlan’ı, bir dansözü örnek alan nasıl birini üzebilir ki?
***
Klarnet, keman, darbuka kursları verebilirdik örneğin.
Okan Ersan’ı, Rüya Taner’i dinleyen.
Bırakın insan kesmeyi, nasıl ağaç kesebilir ki?
***
Din derslerinde insanın estetiğini saatlerce anlatabilirdik.
Defaatle tarihin estetik dönemlerinden, estetiği geliştirmiş insanlardan bahsedebilirdik.
Neşe Yaşın’ı, Fazıl Say’ı, Levent Kırca’yı örnek alan, nasıl tecavüzcü olabilir ki?
***
Yunus Emre’yi, Mevlana’yı, Freddie Mercure’yi, Sezerciği örnek alan;
Nasıl düşene yardım etmez, haksızlığa karşı nasıl ses çıkarmaz ki?
Kalp kırar mı örneğin Şener Şen’i örnek alan.
Ulus Baker’i örnek alan acımasız olabilir mi hiç?
Teessüf ederim, sodyumun nasıl çözüldüğüne.
***
Geceleri yatmadan önceki 15 dakikanıza çok dikkat edin.
Güzel şeyler izleyin, güzel şeyler dinleyin, güzel şeyler konuşun.
Güzel kapanan günler, güzel uyanır…
***
Bu sefer de Nejat Uygur ile bitirelim;
“Acınmalardan, yerinmelerden yana pek zengindir hayat.”
Teessüf ederim feninize.