Bu makale ilk kez 20 Mayıs 2023 tarihinde Avrupa Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Türkiye’de 14 Mayıs ,23 tarihinde yapılan seçimlerden Tayyip Erdoğanın ve AKP’nin Birinci parti çıkması özellikle ‘sol’ ve sosyal demokrat çevrelerde moral bozukluğu yarattı. Başarısızlığın faturası da halka kesildi. Bu sonuçlar halkın müstehakıymış! Aziz Nesin haklı çıkmışmış, bu halkın çoğunluğu aptal ve gerizekalıymış! Halk gerici, yobaz ve dinci olduğundan takım tutar gibi parti tutuyormuş! Hele bazı aydın müsveddesi züppelerin yaptığı hakaretler! Hiç olurmuymuş efendim saygın profesörümüzün oyu çobanın oyu ile eşit olurmuymuş? Böyle demokrasi olmazmış!
Türkiyede özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra sürekli gerileyen, ama sadece gerileyen değil gericileşen bir sol hareket var. Birkaç küçük sol örgüt haricindeki tüm sol, siyasi mücadeleyi sınıf mücadelesi ekseninden uzak yürütüyorlar. Neredeyse her seçimde halk kitlelerini burjuva işbirlikçisi adayların peşine takıyorlar. Halka devrimci bir alternatif göstermiyorlar. Sağa kayan solun dışındakiler de “tek yol devrim” çizgisinden başka bir vizyona sahip olamadıkları için kitlelerin en üst düzeyde politize olduğu seçim ortamlarını devrimci mücadelenin örülmesi ve örgütlenmesi doğrultusunda kullanamıyorlar.
Sağ,Türkiye Cumhuriyetinin gelişimi içinde halk evleri gibi demokrat ve aydın kitleler yetiştiren kurumları kapattı. Üniversitelerin özerkliğini yok etti, her tarafa imam hatip okulları yaptı. Her köşe başına cami dikti. Ama nüfus artışına yetecek okullar kurmadı. Türkiyenin işbirlikçi hakim sınıfları ve onların iktidarları kitleleri emperyalizmin karanlığına mahkum ederken ilerici, devrimci kesimler halkın eğitimine, aydınlanmasına katkıda bulunabilecek seçenekler yaratabildiler mi? Kendi örgütlerini bile siyasi seçenek olarak sunmayı beceremediler. Demirel’e karşı Ecevit’i, Mesut Yılmaz’a karşı Tansu Çiller’i, şimdi de Recep Tayyip’e karşı Kemal Kılıçdaroğlu’nu seçenek gösterdiler.
Halk kitleleri aydın geçinenlerin sandığı gibi aptal veya vizyonsuz değillerdir. Onlar da kendilerine sunulan seçeneklerin özde birbirinden farklı olmadığını görünce doğal olarak faydacı bir tutum takınıyorlar. Kimden daha fazla fayda göreceklerini, menfaat sağlayacaklarını düşünüyorlarsa onu destekliyorlar.
Tüm bunlardan alınacak ders halk kitlelerine bir an önce her alanda devrimci seçeneklerin sunulmasıdır.