Bu makale ilk kez 28 Nisan tarihinde Afrika Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
COVID-19 belasını yazmaktan da okumaktan da usandık. Bugün ‘farklı’ bir konuyu ele almak istiyorum. Farklı dedim ama aslında bu da bizi bıktıran bir konudur. Su milliyetçiliği başka uluslara karsı düşmanlık olarak algılayanların ayni adada birlikte yaşadığımız Rum toplumuna karşı bitmeyen kin ve nefretlerini anlatan bir mesaj aldım gecen gün! Bu uzun mesajın kısa bir bölümünü sizinle paylaşmam, içeriğinin ne olduğunu anlamanıza yetecek. Bir başkası da Ayhan Hikmet ve Ahmet Gürkan anısına yazılmış bir yazının altına “onlar Yorgacis’in ajanlarıydı” diye yorum yapmış. .İftiraya ısrarla devam ediyorlar!
“1960/1963 arası nasıl geliştiğimizden korkan Rum’un ne yaptığını çok iyi biliyorum.. 1963’den sonra uçak alansız ve limansızdık… Göçmendik gettolarda hapis… Göçmenin evi yakıldı yıkıldı ürünü altını hayvanı soyuldu ganimetlendi ve gettolarda sadece hayatta kalmaya çabaladık… Ölmemek için mecburen öldürdük… Ambargolu, çivisiz, sütsüz, çimentosuz hayat hakkımızı savunduk derme çatma mevzilerde hisar altılarda ürün yetiştirerek,saksılarda çiçek,kafeslerde kuş görerek… Süt yokken bebeklere arı balı, et yokken yıkıntılarda tavuk yumurta yetiştirerek direndik… Bunlar sözde medeni İngiliz’in, Avrupa’nın ve BM’nin bakan ama göremeyen gözleri önünde cereyan etti!
Bin gavur kellesi bir kin ödemez…. Boşuna biz manyak olduğumuz için söylenmedi!”
Bugün iste bu kokuşmuş zihniyetin temsilcilerine gösterdiğim tepkiyi sizlerle paylaşıyorum.
Siz hala orada mısınız? İngiliz’in, Amerika’nın, Avrupa’nın dostları düşmanları yoktur. Çıkarları vardır. Çıkarları için sizi de (yani TMT’yi) , EOKA’yı da kullandılar. Emperyalist güçlere karşı birlikte özgürlük mücadelesi vermek için uyanık davranmadınız. Körü körüne İngiliz yalakalığı yaptınız. Bu güzel adayı siz, sözüm ona Türk milliyetçileri ve sözüm ona Yunan milliyetçileri hep birlikte Anglo-Amerikan çıkarları uğruna boğdunuz. İnsanlarımızın bir çoğu (Türkü, Rumu) sizlerin işbirlikçiliğiniz yüzünden göçmen oldu. Yerini yurdunu kaybetti. Bir çoğu da emperyal güçlerin çıkarları uğruna hak etmedikleri bir şekilde yaşamlarını yitirdiler.
Bu rezilliklere ancak kapitalist sisteme karşı mücadele ederek ve onu yıkarak son vermek mümkündü! Ama sizlere bunu anlatmaya çalışan herkesi katlettiniz. Fazıl Önder’e, Ahmet Yahya’ya, Ahmet Muzaffer Gürkan’a, Ayhan Hikmet’e ve Derviş Ali Kavazoğlu’na kulak vermeyip onları katlettiniz.
Açın artık o kor gözlerinizi de gerçekleri görün! Bu kavga Türk-Rum kavgası değildir. Emperyalistlerin kar uğruna, menfaat uğruna çıkar dalaşmasıdır. Bizim kavgamız Rumlarla olmamalıdır. Bizim kavgamız sınıf mücadelesidir.
Bu kadar yıl yanlış yaptınız. Çok günahkarsınız. Bari bundan sonra elinizi ayağınızı çekip bir köşede sinin de kalın! Köşenize çekilip oturun! Bu ülkeye ve bu ülkenin halkına karşı islediğiniz günahlar için kendi vicdanınızla hesaplaşın. Belki hatalarınızı anlar, kendi içinizde olsun özür diler ve en azından iç huzuruna kavuşursunuz! Ümidimiz, genç nesillerin, özel mülkiyete ve kara dayalı kapitalist sistemden kurtulmadan insanlığın sömürü, baskı ve vahşet düzenlerinden kurtulamayacağını görerek sömürü çarklarını yıkacak bir mücadeleye girişmesi, halkımız ve tüm dünya halklarını emperyalist boyunduruktan kurtarmasıdır.