Bir süre önce aniden bir bağırma çağırma oldu, neymiş; ABD Kıbrıs Cumhuriyeti’ne silah ambargosunu kaldırmış, askeri denge değişmiş! Seçim üstü Anastasiadis de ‘çok önemli bir olay’ tadında açıklamalar yaptı. Elbette Türkçe haberlerde hepsini takip ettiniz ama gerçekte olan biten yine sisler içinde kaldı…
Türkiye bir süredir İHA-SİHA konusunu parlatıp duruyor… Bu İHA-SİHA’ların filan filan coğrafyada savaşın kaderini nasıl değiştirdiğini anlı şanlı yandaş medyada bol bol okumaktasınız, peki Geçitkale havaalanı İHA-SİHA üssü yapılınca değişmeyen askeri denge ABD ambargosu ile mi değişecek?
Yanlış anlaşılmasın! Adanın mutlaka silahsızlandırılması gerekir, adaya gönderilecek ABD silahlarına karşı eylem olacaksa da yine en önde biz olacağız ama propaganda tadında ‘silahlanma’(!) hassasiyetine de tepki koymak gerekir… Bu nedenle adaya Türkiye’den sürekli modern silahlar taşınırken gözlerini kapatanların ABD silahlarına hassasiyet çağrısı elbette samimi değil, bunun iyi anlaşılması gerek…
Ambargonun kaldırılması gerçekten önemli bir adım mı? Güneydeki gazeteciler, ki Türkçe basında pek yayınlanmadı, Anastasiadis ile dalga geçtiler, bir sürü ön şarta bağlanmış, bir yıl süreli bir kararı seçimlik abarttığını deşifre ettiler yani bizimkilerin propaganda olarak dile getirdikleri gibi adaya abartılı bir silah akışı olmayacağı çok açık, “savunma” konusunda zaten ABD ile belli protokoller imzalandıydı, eğitim ve tatbikatlar da gerçekleştirildiydi, o çerçevede silah gönderilecek…
Peki, durduk yere ABD’nin aklına Kıbrıs nerden geldi? Ambargonun kaldırılması kararının İngilizcesini okursanız çok net görürsünüz. Diyorlar ki Rus gemilerine limanlarınızı kapatın, kara para ile mücadeleye devam edin, aslında bunun anlam çevirisi Rus oligarklarının paralarından sisteminizi arındırın, Rusya ile olan ilişkilerinizi kısıtlayın, biz da sizi sevelim, şefkat gösterelim!
Karşılığı oldu mu?
BM Genel Kurulu’nun yapıldığı tarihlerde, önceden ayarlanmış Anastasiadis Lavrov görüşmesi iptal edildi, diğerlerinin de sonuçlarını yakında göreceğiz yani bizimkilerin bağırdığı gibi konu yalnız ve yalnız adaya dair değil, daha geniş politik manevranın bir parçası…
Tam da bu daha geniş politik manevranın parçası işinin Türkiye ayağını da unutmadan hareket etmek gerek. ABD, Kıbrıs’a dair yapacaklarında Türkiye konusunda da dengeli ilişkiyi gözetirdi. Bir süredir gerek İncirlik ve S300’ler olsun, gerekse Suriye konusu olsun ve elbette ABD çıkarını ilgilendiren diğer alanlarda da, ABD’nin politikaları ile Türkiye’yi yönetenler ters düşmekte…
Böylesi bir yerden ABD de 1948’de Truman Doktrini ile Türkiye ve Yunanistan’ı birlikte silahlandırma politikasını revize etmeye gidiyor. Yunanistan’a daha fazla silah yığmakta, yeni askeri üs bölgeleri oluşturmakta… Elbette Türkçe haber ve yorumlarda bunu ulusalcılar anti-emperyalist, tam bağımsızlık gibi sloganlarla açıklamaya çalışsalar da gerçek, Rusya’ya daha bağımlı bir Türkiye!
Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü zirvesine katılacağının haberleri ile silah ambargosunun kalktığı haberlerinin benzer günlere denk gelmesi de bize bir şeyleri anlatması gerekir. Türkiye, Rusya Çin ile daha fazla yakınlaşma için adım atarken, ABD’de de Türkiye’nin hassas olduğu Yunanistan ve Kıbrıs konusunda hamle yapıyor, Suriye’de frene basıyor, Doğu Akdeniz’de süreci şimdiki partnerlerinin lehine olacak şekilde ileri götürüyor. Türkiye kızgın, Ege’de adalar konusunu dile getiriyor, bir sabah gelebilirim diyor, KKTC tanınsın diyor, sürekli ortamı germeye devam ediyor ama tüm bunların iç siyasetten öte etkisi olmuyor…
BM Genel Kurulları birçok ülke liderinin aynı anda New York’ta olduğu zamanlardır. AKP’nin ilk yıllarında da böylesi zirveler şenlikli geçer, Türkiye’yi yönetenler toplantı üstüne toplantı yapardı. TC dışişlerinin ayarlaması ile bizim Kıbrıslı Türk liderliği de çeşitli toplantılar yapar görüntüler mühim bir haber gibi servis edilirdi… Bu yıl o kadar kısır geçti ki, sanki mühim bir şeymiş gibi Türkevi’nde Ersin-Erdoğan tokalaşması manşetlere çıktı çünkü Türkiye ve dolayısı ile bizimkiler yalnızlaştırıldı, izole edildi… Yabancı basın Biden ile Erdoğan görüşmesi yine olmadı yorumları ile durumu analiz ederken, bizimkiler BM kürsüsünden Erdoğan’ın Güvenlik Konseyi kararını tanımayın, yasadışı iş yapın ve KKTC’yi tanıyın çağrılarını öne çıkarıyor…
Elbette bunun gereğini yapıp, Güvenlik Konseyi’nin kararını değiştirmesi için girişim yapmaya gerek yok! Erdoğan konuşmasında Rusya’ya diyor ki Ukrayna’dan çekil, kim diyor, Kıbrıs ve Suriye’de asker bulunduran bir ülkenin cumhurbaşkanı! inandırıcı mı?
Sisler içinde bir siyasal yaşamda herkes yön bulmaya çalışıyor, bütün izler birbirine karıştı, işimiz gerçekten çok zor… Bu sisli ortamda da arka fonda sona kadar sesi açılmış mehter marşı çalınmakta, her tarafta hamaset nutukları, dünyayı nasıl dize getirdiklerini anlatmaktalar. Yalnızca Türkçe haberleri okuyup, seyredip bu sisli havalarda yol bulmak imkansız, mutlaka bunun farkında olmak gerek…