Editör notu: Bu yazı ilk olarak www.tabella.org sitesinde yayınlanmıştır. Bu yazıyı Tabella’nın hem yayın kurulu hem de yazının yazarının izniyle yayınlıyoruz.
Haziran ayının sonlarındayız. O garip yağmurlu günleri geride bırakırken havalar da iyice ısındı. Havalar ısınırken de Doğu Akdeniz’de tansiyon arttı. Evimizin etrafında çeşit türlü savaş gemileri, çeşit türlü gaz arama çalışmaları, çeşit türlü tehditler ve sürtüşmeler var.
Tabii biz plajlarımızda güneşleniyor, soğuk kahvelerimizi yudumluyor, klimalı arabalarımızla geziyor ve bolca boş yapıyoruz.
Hâlbuki savaşın tam da göbeğindeyiz.
Bir savaşın “savaş” olması için ille de kurşun atılması gerekmez. Adamızın etrafında bugün soğuk savaş var. Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık bandralı gemiler “garantör” olarak; İtalya, Amerika, Fransa bandralı gemiler Kıbrıslı Rumlar ile imzaladıkları anlaşmalara dayanarak etrafımızda dolanmaktalar. Kimi hidrokarbon aramakta kimi hidrokarbon arayanları korumakta kimi ise hidrokarbon arayanları korkutmakta.
Diplomaside Maraş veya tutuklama kararı manevraları, gemilerin ve uçakların manevraları ile koordine hâlde devam ederken biz Kıbrıslı Türkler siyasetimiz ve yaşantımızla birer piyondan ötede değiliz. Belki de sadece birer manevra aracıyız.
Önemli ve tedirgin edici bir kısmımız olan bitenden tamamen habersiz. Neredeyse hiçbirimiz olan bitenin tamamını bilmiyor. Gazeteler yazmıyor, siyasiler konuşmuyor.
Ne oluyoruz? Ne olacağız?
Gerçekten de biliyor muyuz?
Yoksa bir yandan hükûmetçilik oynamaya devam ederken, diğer yandan da denize gemilerin gözükmediği sahillerden girmeye devam mı edeceğiz?
Sahi kimin çıkarlarıydı bizim koruduğumuz?
Kimin çıkarlarıydı bizim bu adada olma sebebimiz?
Hepsini çok yakın zamanda öğreneceğiz gibi. Belki de başkalarının çıkarları hasbelkader bizim de çıkarlarımıza olur da çıkacak sonuç bir şekilde yüzümüzü güldürür.
Yoksa biz yandık.
Neyse… Sahillerde güneşlenmeye, Dereboyu’nda soğuk kahveye, Girne’de kulüplere, sosyal medyada ego tatminine devam.
Hava gerçekten çok ısınacak.
Süleyman Demirel’in dediği gibi:
“Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz.”
Umarım bizlerin mesele etmediği meseleler gün gelir de gerçekten mesele olmaktan çıkar.
Mutlu klimalar…