Yazar: Marinos Nomikos
ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kaynak: ŞEYTANIN AVUKATI: KIBRIS DRAMASININ ULAŞTIĞI ZİRVE
Görsel ve Çeviri: Penna
Kıbrıs’ta her yıl Paskalya sırasında eş zamanlı olarak iki mucize gerçekleşir. İlahi Dram’a ek olarak, iki insan dramasının doruk noktalarına ulaştığı dönemdir, her ikisi de tartışmasız drama kraliçeleri, Kıbrıslı Hristiyan fanatikler tarafından oynanmaktadır: Dindarlık ve iki yüzlülük.
İsa’nın bizzat mücadele ettiği ve ikisinin mutlak olarak eş zamanlı vücut bulmasına karşı çıktığında neredeyse kurbanı olduğu iki sözümona çelişkili kavram: Ferisiler. O, Golgota’ya tırmanırken, iki bin yıl sonra Ferisilik’in yeryüzündeki resmi temsilinin ana özelliği olacağını hayal bile edemezdi. Yine de, belki de biliyordu ve tam olarak amaç buydu.
Kutsal Hafta boyunca, Azizler Adası en bilinen takma adının ifade ettiği gibi olur, diğer 51 [haftada] gamma’dan [Yunanca harf] sonraki ‘r’, üçüncü kelimeyi yerli halkın gerçekliğiyle daha uyumlu hale getirir. [Çevirmenin notu: Yazar ‘azizler’ ve ‘zalimler’ kelimelerinin Yunancalarıyla kelime oyunu yapıyor.] Tek bir hamleye, insanların bir çoğu yalan söyleme, hile yapma, dolandırıcılık yapma, sahtekarlık, yolsuzluk, alaycılık, kötü niyetlilik, zehirli söylemler yayma, sözlü ve fiziksel şiddete başvurma, holiganlık yapma, kayıtsız kalma, umursamaz tavırlara bürünme, zayıf ve savunmasız olanları ezme, yabancı düşmanlığı yapma ve eski zihinlerindeki eski moda kalıplara sığmayan her şeyden nefret etme eğilimindeyken, resmi Kilisenin, en karanlık, en çağdışı ve mizantropik yönlerini benimseyip uygularken (ki dikkatinizi çekerim kiliseye nadiren adım atıyorlar)… Kutsal Pazartesi’nden itibaren ve geri kalan hafta boyunca, aksi yönde bir değişim geçirirler ve bu süre içinde oruç tutma, inanç, dua, takva, bağlılık, saygı, düşünme ve tövbe gibi aşırı dozlarda dindar ve derinden Hristiyan hale gelirler. Adeta tersine bir “Arınma” gibi, bir yılın sadece bir haftasında oruç tutup kiliseye gitmekle geri kalan 51 haftada tartışmasız “orospu çocuğu” olmanın telafisini yaparlar.
Ve burada aynı zamanda ikinci paradoksun yaşandığı an gelir. Sen hala aşağılık biri olmaya devam edersin. Çünkü gerçek Hristiyanlar gibi mütevazı, alçakgönüllü, dürüst, insan sevgisiyle dolu ve sadece oburluğun değil aynı zamanda yalanın, nefretin, kıskançlığın, açgözlülüğün ve diğer ölümcül günahların da orucunu tutarak dini görevlerini yerine getiremediğinden (tam listeyi görmek için [film] Yedi’ye bakın), haaayııır, bunu iki yüzlü bir şekilde yapman gerekiyor, a la Carte bir şekilde ve genellikle senden daha kötü durumda olan başka insanların pahasına.
Ama bana kılavuzunu göster, sana kim olduğunu söylerim. Papa Francis ve Ekümenik Patrik Bartholomeos gibi dünya dini liderleri Paskalya mesajları aracılığıyla sevgi, barış ve uzlaşı vaazları verirken, Kıbrıs’ın Başpiskoposu, selefinin bıraktığı yerden devam ederek Paskalya mektubuyla Azizler Adasına gelen veya yaşayan tüm göçmenlere ve mültecilere karşı ırkçı bir saldırı başlatıyor. Bu saf, Hristiyan sevgisinden karakteristik bir alıntı:
“O zaman yasadışı Müslüman göçmenlerin ülkemize girişinden kaynaklanan ciddi tehlikeyi fark etmeliyiz. Demografik yapımızı ve özgür bölgelerimizi değiştirmek amacıyla Türkiye tarafından kasıtlı olarak yönlendirilen bu göçmenlerin girişini sistemli bir şekilde önlemeliyiz. Bu yasadışı göçmenlerin, ülkemizin eğitimi ve ekonomisi üzerindeki etkileri ve bir çatışma durumunda beşinci birlik olarak kullanılmalarının açık olasılığı ile yarattığı tehlike çok büyük. Biz ne ırkçı ne de yabancı düşmanıyız. Babalarımızın topraklarında kalma hakkımızı savunuyoruz.”
Yerli saman yiyenlerin tercih ettiği samanla karıştırılan bolca histeri, aptalca komplo teorileri ve Trump benzeri sahte haberler: Türk karşıtı milliyetçilik. Binlerce ‘iyi Hristiyan’ da bu saçmalığı Diriliş Gecesi’nde dinliyor ve başlarını sallayarak onaylıyor, “amin” diye mırıldanıyor. İsa, aniden ortaya çıkıp bunları bir kez daha tapınaktan dışarıya atamıyor. Sahte inanç, ucuz vatanseverlik ve yüceltilmiş insan düşmanlığı tacirleri.
Son 15 yılda, bu adanın sakinleri, en azından savunmasız ve ayrıcalıksız olanlar, yani [nüfusun] neredeyse üçte ikisi, devletin yetersizliğine, yolsuzluklara, skandallara, ekonomik çöküşe, işsizliğe, fiyat artışlarına, kurumların erozyonuna, çağdışı toplumsal eğitime, kaotik halk sağlığına ve yaygın bir aşağılanma, güvensizlik ve beyhudelik duygusuyla yönetilen günlük yaşama maruz kaldı. Hiç bir papazın hayatımızın gerçek düşmanı olan kokuşmuş, yoz ve bazen suç işleyen beceriksiz devletin kendisini ve onu oluşturanları ve oylarıyla ve lanet zihniyetimizle onları destekleyen sessiz çoğunluğu azarladığını duydunuz mu? Cennetler, işte cesur bir radikal, anti-sistematik ve halk yanlısı tutum budur, komünist diye çağrılacak ve dikilen iki yeşil cennet kapısına çıkamayacağımız söylenerek tehdit edileceğiz. [Çevirmenin notu: Popüler Yunanca bir şarkıya atıfta bulunulmaktadır.]
Yani dış düşman, Türkiye ve onun, bizi zorla Müslümanlaştırmak ve bir gecede 96 yangın, binlerce havai fişek ve okulları yakmakla oluşan ‘uygarlığımızı’ yozlaştırmak için gönderdiği mültecileri-minyonları, faşistleri, aptal neo-nazileri, nasyonal sosyalistleri, komplo teorisyenlerini, Hıristiyan Talibanları, istemsiz bekar erkekler ve adi suçluları yarım asırdır ‘yurtseverliğin’ Kutsal Örtüsü altında muazzam bir başarıyla birleştirdi.
Bilinen, somut ve çok daha tehlikeli olan ve bizim zarar görmemiz pahasına rahatsız edilmeden asalak bir şekilde yaşamaya devam edecek olan iç düşmana hiç aldırış etmeden idealleştirilmiş bir dış düşmana karşı birleşebilecekken neden kendi aramızda savaşalım?
Dünya’nın göbeği mi? İlk kelimenin içindeki “μ” [Yunanca] harfini çıkararak, böylece gerçeğe daha da yakın hale getirin. [Çevirmenin notu: Kelime oyunuyla “göbek” ve “erkeklik organı” kelimelerinin Yunanca karşılıkları arasında bir kelime oyunu yapılmaktadır.]