Bir mevsimin hayatınızı birden bire değiştireceğini bilemezsiniz…
Hayatınız değiştiğinde, yıllar geçse bile travmalarınızdan kurtulamazsınız…
Siz, doğmamış olabilirsiniz…
Siz, hiçbir şey yaşamamış olabilirsiniz…
Ana rahminde travmalar aktarılır size bu ülkede…
İnsanlar denize girer…
Çeşit çeşit meyvelerin zamanı gelir…
İnsanlar sokaklara düşer geceleri…
Aşk başlar şehirlerde…
Siz, sevinemezsiniz…
Yaz…
Cehennemin çığırtkanlığını yaparmış…
Bütün hayatınız tek bir mevsimde sıkışıp kalırmış…
Ve siz, ömrünüz boyunca diğer mevsimleri yaşasanız da yaşamamış gibi hissedersiniz…
* * *
Hükümet kurma çalışmalarının bittiği gece…
Kudret Özersay ve Ersin Tatar Doğu Akdeniz’deki gelişmelere gönderme yapmıştı…
Daha hükümet kurulmamış, bakanlıklar dağıtılmamıştı…
Ersin Tatar, Mustafa Akıncı’ya ayar çekmiş, federalizm çatısı altındaki görüşmelerin artık son bulması gerektiğini ifade etmişti…
Akıncı, federalizm tezinin Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi tezi olduğunu söylemişti…
Kudret Hoca’da ortağı Tatar’ın yanında durmuş, federal çözüm önerilerinin gerçekçi olmadığını, iki devletin birbirini tanımasına gerek kalmadığını belirtmişti…
Tatar’da Özersay’da TC elçiliğinin belirlediği siyasi sınırların dışına çıkacak siyasetçiler değillerdir…
Görünen o ki, TC Kıbrıs Sorunu ile ilgili resmi tezini değiştirmişti…
Akıncı’nın bundan haberi yok muydu?
Akıncı’nın bundan haberi vardı. Ancak haberi yokmuş gibi davranıp, TC’nin gölgesinde kalmayı tercih etti…
TC, geçtiğimiz haftalarda NATO’nun en büyük deniz tatbikatını gerçekleştirdi…
TC’nin buraya 20 bin asker daha gönderdiği dedikodusu yapılıyor…
Kıbrıs Cumhuriyeti Fransa’ya askeri üs verdi, İsrail ordusuyla ortak tatbikatlar yapıyor…
AB’den Türkiye’nin Akdeniz’deki faaliyetleri için ihtar verildi…
Tatar’a TC’den gelecek paradan ilk harcamaların nereye yapılacağı soruldu televizyon programında…
O da ilk harcamanın güvenlik için ayrıldığını söyledi…
Bu hafta, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Fatih Sondaj gemisinin çalışanlarını tutuklama kararı aldığını öğrendik…
Tatar, Özersay ve TC Dışişlerinden çok sert açıklamalar geldi…
Gazeteci Musa Özuğurlu, geçen haftaki yazısında, KKTC hükümetinin Erdoğan tarafından düşürüldüğünü, savaş çıkması durumunda kendisiyle uyumlu çalışabilecek yeni hükümetin kurdurulduğunu, iddia etmişti…
* * *
Savaş çığırtkanlığı yapıyor hem egemenler hem de egemenlerin kuklaları…
Erdoğan iktidarı Türkiye’de sallanmaya başladı…
Savaş, düşüşünü engelleyebilir, tekrar yükselişe geçmesini sağlayabilir…
Akıncı’nın, Kıbrıslıtürk milliyetçiliği üzerinden geliştirdiği siyasi tavrı, iki gün önce yaptığı açıklamayla Türkiye lehine oldu…
TC’nin otoriter yaklaşımına karşı alternatif bir siyasi çizgi örülmesinin liderliğini yapacak bir siyasetçi değil…
Cesur adımlar atmaktan, halkı bu yönde örgütlemekten çekiniyor…
Neden çekiniyor, neden yapmıyor?
Akel’in tavrının ne olacağını merak ediyorum…
Akel, emperyalist ülkelerin süreci şekillendirdiği bir durumda, 1950’li yıllarda olduğu gibi, Elen milliyetçiliğine yenik düşecek mi?
Siyasi bir simge haline dönüşen Niyazi Kızılyürek, bu kamplaşmanın içinde alternatif bir alan yaratıp, ülkedeki bütün barışseverleri üçüncü cephede buluşmaları için çağrıda bulunacak mı?
Üst üste gelen sert açıklamalara karşı, TDP ve CTP cephesi sessiz…
Bu sessizlik iyi değil…
Tufan Hoca genel geçer birliktelik çağrısı yaptı…
Kimlerin, kime karşı birlikte olması gerektiğini ifade etmedi…
Belli ki korkuyor ve taraf olmak istemiyor…
Bütün bu siyasi figürler bir yanda, bizim umudumuz olan diğer muhaliflerin durumu nedir?
Burjuva siyasetine karşı…
Burjuvazinin paylaşım savaşına karşı…
Savaş karşıtı, sınıf temelli ortak bir platform kurulmayacak mı?
Unutmamak gerekir ki, Doğu Akdeniz’de ne çıkacaksa buradaki halklar bundan yararlanamayacak…
Büyük tekeller ve bu tekellerle işbirliği içinde olanlar buradan büyük paralar kazanacak…
Bunu gerek Kıbrıs Cumhuriyeti, gerek TC ve KKTC devletleri milli bir meseleymiş gibi halkları galeyana getirmeye çalışıyor…
Solun, bu platformun kurulum hazırlıklarına çoktan başlaması gerekirdi…
Adadaki bütün emek hareketleri ortak bir açıklama yapıp, üçüncü cephenin oluşması için zemin hazırlıklarına başlamayacak mı?
1960’lar ve 1970’li yıllar unutulmamalı…
Olağanüstü hallerin olduğu coğrafyalarda solcular sindirilir, sindirilemeyenler öldürülür…
Üçüncü cephe oluşturulamazsa, alternatifsizlikten ülkedeki emekçiler karşı karşıya gelir…
O zaman Özersay ve Tatar’ın söylemek isteyip ama söyleyemedikleri ikinci ilhak gerçekleşir…
Burjuvazinin ortaya koyduğu görüşme masası bile ortadan kalkar…
Kıbrıs Cumhuriyeti burjuvazisi ve liderliği bunu göze almış durumda…
Bizlere, muhaliflere ne olacağı aşikârdır…
Bir şey yapmalı…
* * *
Yaz…
Ben yazı hiç sevmedim…
Bütün hayatımın yaza sıkışıp kalmasını hiç istemedim…
Baharın çiçeklerini…
Sonbaharın yapraklarını…
Kışın yağmurunu avuçlarımda toplamak isterdim…
Bir şey yapmalı…
Yazın ruhumuzdaki lanetini kaldırabilmek için…
Bir şey yapmalı…
Bir kez daha, bir kez daha, yüzlerce kez daha, dilim damağım kuruyana dek, bir kez daha söylüyorum…
Bir şey yapmalı…
Bu yazı ilk kez Afrika gazetesinde yayınlandı.