Aklıevvel, acarkan, paralıca bir adamdı Mustafa. Bütün portakal bahçeleri ona aitti. Herkes Mustafa’dan ürker, kimisinin de ona aklı giderdi.
Hüseyin tıpkı diğer işçiler gibi portakal toplamaya geliyordu. Hüseyin bazen kaş yapayım derken göz çıkaran cinsten bir adamdı.
Nüfuzlu bir plan yaptı Hüseyin, işçilere, muhtara, paralıca birine daha planını anlattı.
İşçiler, muhtar ve paralıca biri Mustafa’nın elinden kurtulacak, başlarında Hüseyin olursa pek rahat edeceklerdi.
Hüseyin bilahara bütün portakal bahçelerinin sahibi olmuştu.
Mustafa’nın karısı Gonca’nın aklı Hüseyin’e gidivermiş, işçiler, muhtar ve paralıca birisi Mustafa’nın karısı Gonca’yı evlenmesi için Hüseyin’e vermişti.
Hüseyin’in Gonca’dan ikinci kızının doğduğu gün portakal bahçelerine bir hastalık dadanmış, portakal ağaçları çiçeklenmez olmuş, dallarını veba sarmıştı.
İşçiler, muhtar ve paralıca adam Hüseyin’in kapısını çalıp; ‘bizi Mustafa’dan sen kurtardın, portakal vebasından da sen kurtar’ demişti.
Veba her yeri sarmış, portakal bahçeleri tahtadan bir çöle dönmüştü. Rüzgâr yerdeki toprağı tozutuyordu. İşçiler yavaş yavaş homurdanmaya başlamış, kendi aralarında “Hüseyin vebanın sebebi mi?”, diye konuşuyorlardı.
Muhtar yavaş yavaş işçilerin kulağına Hüseyin ile alakalı bir hikâye anlatmaya başlar; ‘Aslında Gonca Hüseyin’in anasıymış. Bu Hüseyin anasıyla evli, çocuklarının hem abisi hem de babasıymış. Bu Hüseyin babası Mustafa’yı yok edip anasıyla evlenen bir orospu çocuğu. Tarlalarımıza veba bu yüzden gelmiş.”
Zarlar atılmış, ok yaydan çıkmıştı.
Paralıca adam Hüseyin’in ilk kızıyla anlaştı. ‘Babana gidip, işçiler anamı kaltak ilan etti, paralıca adama bahçeleri satıp, gidelim buralardan’ diyeceksin.
Hüseyin ikna olmuş, yarı parasına portakal bahçeleri paralıca adamın olmuştu. Paralıca adam bina yapıyordu. Bütün portakal ağaçlarını kestirip apartmanlar yaptırıp, satın aldığından elli kat üstüne satmaya başlamıştı.