Yoksullaşma aydınlanma demek değildir.
Öyle olsaydı su bulamayan, yemek bulamayan toplumlarda devrim olurdu.
Öyle olsaydı şu an açlık sınırının altında yaşayan dünya halkları devrim sürecinin içine girerdi.
Yoksullaşmanın olduğu yerde devrimci kadrolar yoksulluğu politikleştirirse, yoksullar yoksullaşma şartlarını doğuran koşulların hesabını sorar ve sorgulama sürecine girerse, öfke politikleşirse o toplumlarda değişim ve dönüşüm başlar.
Kapitalizm bütün bu süreçler yaşanmasın diye yoksullaşmaya dini ve milliyetçiliği sokar. Bunun için ideolojik hegemonya araçlarını kurar.
Yoksullar bundan dolayı Yeniden Refah gibi yobaz partilere ve Ata İttifakı gibi ırkçı oluşumlara kayar.
İçinde olduğumuz koşulları hiçbir insan hak etmiyor. Hiç birimize bunlar müstahak değildir. Örgütlenmek emek ister, zaman ister.
Yoksullaşmanın olduğu yerlerde bilinçlendirme çalışmaları yapmak ister.
Açlığın bir ucundan tutmak ister. Toplumların dönüşümü için alın teri akıtmak ister.
O yüzden küfretmenin, aşağılamanın, hor görmenin bir anlamı yoktur. Umutsuzluğa girmenin bir anlamı yoktur. Bu insanlardan bir şey olmaz demenin bir anlamı yoktur.
Eğer zulüm artıyorsa, cehalet artıyorsa, orada yobazlık, ırkçılık artıyorsa devrimciler, aydınlar örgütlenme çalışmalarını ARTTIRMAK zorundadır. Üzgünüm OTURARAK ne yaşadığımız coğrafyalar ne de içinde olduğumuz dünya değişir!