Ersin Tatar BM Genel Sekreteri’nin kişisel temsilcisi Holguin Cuellar’ın üçlü görüşme önerisini reddetti! ”Egemenliğimiz kabul edilmedikçe Kıbrıs konusunda müzakere yapmayacağız” dedi!
Ben söyleyene değil söyletene bakarım! Bu politika Ersin’in politikası mıdır? Ersin Ankara’ya danışmadan Kıbrıs sorununda tek kelime konuşabilir mi? Ama Tufan Erhürman üçlü görüşmeyi reddettiği için Tatar’ı eleştirdi! Alemin bildiğini Tufan bilmiyor mu? Biliyor da Ankara’yı eleştirmek işine gelmiyor! Çünkü Tufan barış derdinde değil koltuk derdinde! Koltuk da Ankara’nın elinde. Koltuğa ulaşmanın yolu Ankara ile iyi geçinmek değil, Ankara’ya biat etmektir!
Sağduyu sahibi her Kıbrıslı, iki toplum liderinin kendi başlarına barış yapacak yetkileri olmadığını çok iyi bilir. Barış yapabilmek için önce Anglo-Amerikan çıkarları gözetilmeli, sonra AB, Yunanistan ve Türkiye’nin çıkarlarını korumaya özen gostermeli ve en sonunda, yer kalırsa araya Kıbrıslı Türklerle Rumların çıkarlarını da yerleştirebilmeli, ve bunu ABD-İngiliz emperyalistlerine onaylatabilmeli ki bir bariş anlaşmasına imza atabilsinler.
Peki bu mümkün mü?
Birbirinden farklı çıkarları olan bunca burjuva –emperyalist gücün çıkarlarını uzlaştırmak mümkün mü?
60 yıllık deneyim bize bunun mümkün olmadığını gösteriyor.
Bu durumda Türkiye’de iktidarın Tayyip Erdoğan’da olduğu bir dönemde görüşmelerin tıkanması ve çıkmaza girmesi sürpriz değildir.
Talat-Hristofyas görüşmeleri çıkmaza girdiği zaman, Anastasiades-Akıncı görüşmeleri çıkmaza girdiği zaman hayal kırıklıkları yaşayan Kıbrıs halkı yeni bir hayal kırıklığı daha yaşıyor!
Bu durumda, halka barış olacağı yalanını söyleyenlerin elinde halka sunabilecekleri bir seçenek var mıdır?
İşte KSP’nin alternatif çözüm planı halkımızın önündeki tek gerçekçi seçeneği oluşturuyor. Bu seçenek Kıbrıs sorununun devrimci çözüm seçeneğidir.
Bu seçeneğin özü, tüm milliyetlerden Kıbrıslı emekçiler ile Kıbrıs’ta yabancı güçlerin işgaline ve emperyalistlerin boyunduruğuna karşı olan tüm kesimlerin güçbirliğidir.
Emekçilerin liderliğindeki bu güç birliğinin hedefi emperyalizme karşı birleşik bir cephe oluşturmaktır.
Böylesi bir mücadele hakkında, gerek emperyalist uşakları, gerekse sözde ‘sol’ gerçekte burjuva kuyrukculugu yapan kesimler, ‘hayal’, ‘gerçekçi olmayan yaklaşımlar, ‘ayakları yere basmayan politikalar’ gibi yakıştırmalarda bulunmaktadırlar.
Halbuki asıl ayakları yere basmayan politikalar, 60 yıldır yaşayarak ve deneyerek işe yaramadığından emin olduğumuz politikalardır.
KSP’nin politikası gücünü doğrudan dogruya halktan alan, halka dayanan bir politikadir.
Ülkemizde barışı sağlamanın biricik yolu da budur.
‘Ya devrim tehdidi savaşı önler, ya da haksız savaş devrime yol açar’ prensibinden hareketle, Kıbrıs halkının emperyalizme karşı ortak ve güçlü bir mücadelesi, emperyalistleri Kıbrıs’ta bir burjuva bariş anlaşmasına zorlayabilecek tek güçtür. Birleşmiş Kıbrıs halkının emperyalizme karşı yürüteceği mücadeleden gelecek tehdit olmadan emperyalistler Kıbrıs’ta bir burjuva baris bile yapamazlar. Yapamayacaklar!
O halde ülkemizde barışı sağlamanın biricik yolu da anti emperyalist cephemizi oluşturmak, onu inşa etmek ve güçlendirmekten geçer.