AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu bir gazetecinin sorusu üzerine Mağusa’nın kapalı kentiyle ilgili gelişmelerin çok endişe verici olduğunu, Türkiye’nin aşamalı ve açık bir şekilde dile getirdiklerinin yavaş yavaş yaşama geçirilmekte olduğunun görüldüğünü söyledi.
Mağusa’nın kapalı kentinin de yerleşime açılmasının yolunun bulunması gerektiği yönünde hem Sn. Tatar, hem de Sn. Özersay’ın yaptıkları açıklamaları da hatırlatan Kiprianu, bu yönde yapılan hareketlere kararlı bir biçimde tepki gösterilmesi gerektiğine işaret etti.
“Biz tek sonuç verici yolun Kıbrıs sorununun çözümü için özlü müzakerelerin yeniden başlaması olduğu görüşündeyiz” diye konuşan Kiprianu, diğer yandan Cumhurbaşkanı Anastasiadis ve hükümetinin sergilediği taktik oyunlar, çelişkiler ve yalpalamaların zararlı ve tehlikeli olduğunun altını çizerek, Kıbrıs sorununun hiçbir zaman olmadığı kadar kötü bir aşamaya gelmesine bugün hükümette olanların yol açtığını kaydetti. İki devletli çözüm konusunun tartışılır olmasının ilk kez olarak Anastasiadis’in cumhurbaşkanlığı döneminde gündeme geldiğini, gerek Kıbrıs’ın MEB’ine, gerekse Mağusa’nın kapalı kentine yönelik olarak Türkiye’nin saldırgan hareketlerinin ilk kez bu kadar yoğunlaştığını ifade eden Andros Kiprianu, bu durum karşısında uluslararası toplumun tepkisinin ne yazık ki çok ılımlı olmaya devam ettiğini belirtti.
Türkiye’nin bu tutumunu AKEL’in neredeyse bütün açıklamalarında kınadığını hatırlatan Kiprianu, Türkiye’yi aklayanın Sn. Anastasiadis’e yönelttiği eleştirilerle AKEL olmadığını, tam aksine Türkiye’nin saldırgan ve tahrik edici hareketlerine karşı koymada hükümettekilerin ortaya koydukları tutumlar olduğunu ve bunun bilincine varmaları gerektiğini söyledi.
“BM Genel Sekreteri 2017 raporunda ne diyor? Türkiye için anlaşmazlıkların aşılması ve anlaşmaya varılması için işbirliği niyetiyle Crans Montana’ya geldiklerini kendileriyle yüz yüze yaptığı görüşmelerde tespit ettiğini söylüyor” diye konuşan AKEL Genel Sekreteri, Guterres’in diğer yandan Kıbrısrum tarafının sonuna kadar gitme yönünde siyasi irade göstermediği tespitinde bulunduğunu hatırlattı. Sorulması gereken sorunun, Guterres’in bu tespitlerine hükümet ve DİSİ’nin hangi tepkiyi gösterdiği sorusu olduğunu ve bu tepkinin de susmaktan ibaret olduğunu kaydetti. Yaşanan bu gerçekliklere boş laflar ve sloganlarla değil, konunun özüne ilişkin yanıtlarla cevap verilmesini talep ettiklerini belirten Andros Kiprianu “Eğer BM Genel Sekreteri’nin raporunu çarpıttığımızı söylüyorlarsa, ben onlara 18. Paragrafı, 25. Paragrafı, 26. Paragrafı ve 45. Paragrafı okuyun diyorum. Bu paragraflarda ne dendiğini görmeleri için” diye vurguladı.
Türkiye Dışişleri Bakanı’nın açıklamasına yönelik olarak da Kiprianu “müzakerelerin yapılmadığı, uzayan bir çıkmazın yaşandığı, müzakerelerin yeniden başlayıp başlamayacağını ve ne zaman başlayacağını da kimsenin bilmediği bir dönemde Türkiye Dışişleri Bakanı’nın ne demesini bekliyorlardı diye samimi olarak kendi kendime soruyorum. Crans Montana’da neyi görüşmeye hazır olduklarını söylemelerini mi bekliyorlardı?” diye ekledi.
Kiprianu “çözümün uygulanması mekanizmasına ilişkin gayri resmi belgeyle birlikte Guterres Çerçevesi’nin Garanti Antlaşması’nı, garantileri ve müdahale haklarını lağvettiği gerçek mi, değil mi? Bize somut olarak yanıt versinler. Garantör güçlere ne yürütme, ne de düzenleme rolü vermediği, sadece tavsiyede bulunma rolünü verdiği gerçek mi, değil mi?” diye sordu.
“Gayri resmi belgeyi Kıbrısrum tarafının reddettiğini söyleyen Yunanistan bu belgeyi kabul etti mi, etmedi mi? Neden? 2018 Eylül’ünde Sn. Kotcias’ın, BM Genel Sekreteri ile görüşmesinin ardından bu belgenin içeriğinin çok önemli olduğunu ve korumamız gerektiğini söylediğini size hatırlatırım” şeklinde konuşan Andros Kiprianu, Türkiye Dışişleri Bakanı’nın açıklamasında belirtilen ve hükümetin kasten susmayı tercih ettiği başka bir şey daha olduğuna işaret ederek “Türkiye Dışişleri Bakanlığı garantilerin devamı için gerekçe olarak siyasi eşitliğe atıfta bulunuyor mu, bulunmuyor mu? Bu kabul edilemez bir yaklaşım ama dediği bu. Kıbrıslırumlar siyasi eşitliği kabul etmediği takdirde garantilerin lağvedilmesini kabul edemeyeceklerini diyor” diye ekledi.
“Crans Montana’da yaşananlardan en trajik olanı ne, biliyor musunuz? Hükümet Türkiye’nin özlü adımlar atmaya hazır olmadığını, Sn. Çavuşoğlu’nun yemeği havaya uçurduğunu söylüyor” diyen Kiprianu, Türkiye’nin gerekli adımları atmaya ikna edilmesinin başarılamamasını anladığını ve bunun sadece Kıbrısrum tarafına bağlı olmadığını, ama sonuçta Türkiye’nin teşhir edilmesinin de başarılamadığını kaydetti.
AKEL Genel Sekreteri, eğer Sn. Anastasiadis’in anlattıkları gerçekten anlattığı şekilde olduysa, neden Türkiye’ye sorumluluk yüklenmediğini, neden Türkiye’nin aklandığını ve tam aksine Kıbrıslılara sorumluluklar yüklendiğini sordu.
Crans Montana sonrasında Cumhurbaşkanı tarafından ortaya koyulan tutumlara da değinen AKEL Genel Sekreteri Kiprianu, “Sn. Anastasiadis Crans Montana’da kesintiye uğradığı yerden görüşmelerin devamını istediğini söylüyor ama aynı esnada da yetkilerde neredeyse görüş birliği varken ve bu nedenle bu konuyu Genel Sekreter sunduğu çerçevede tartışmaya açmazken, desentralize federasyon konusunu ortaya atıyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminde görüş birliği varken, parlamenter sistem istiyor. Varılan görüş birliklerini ve üstelik hükümetin de söylediği üzere daha ileriye gidilmesinde yardımcı olacak görüş birliklerini ortadan kaldırmamızı istiyor. Bir yandan Crans Montana’da kalınan yerden devam etmemiz gerekir derken, hükümetin kendisi pratikte bunları ortadan kaldırıyor. Hükümet başka bir şey daha söylüyor. Kavga etmeyi bırakalım ve müzakerelerin kaldığı yerden yeniden başlaması çabasına odaklanalım diyor. Biz onlara çok açık ve basit bir şekilde cevap veriyoruz. Dileriz böyle hareket ederler, dileriz kararlılık ve tutarlılık gösterirler, o zaman AKEL’in tutumunun ne olacağını da görecekler” dedi.
AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu “Sn. Anastasiadis’i iktidardan uzaklaştırılması konusunu takıntı haline getirdiğimizi iddia ederek bizi suçlamaya çalışıyorlar. Onlara vereceğim cevap çok basit. Bunun için bizim çaba harcamamız gerekmiyor. Sn. Anastasiadis kendisinin iktidardan uzaklaştırılmasının koşullarını yaratmayı tek başına bizzat kendisi bir güzel başarıyor” diye konuştu.