Yazar: Lefteris Adilinis
Görsel ve Çeviri: Penna
Kaynak: NE YAPILMAMASI GEREKTİĞİNE DAIR BİR ÖRNEK
ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
İngiltere, uzun bir süre, rasyonel politikacılarıyla demokratik bir rejime, güçlü bir ekonomiye ve yaratıcı bir diplomasiye sahipti. Ancak Brexit’ten sonra, İngiltere yokuş aşağı bir seyir içine girdi. Hararetli Avrupa Birliği karşıtı Nigel Farage ve tabii ki eski Başbakan Boris Johnson gibi sorumsuz popülistler, ülkeyi mali disiplinden uzak ve sağlam bir kalkınma politikasından yoksun bir yola soktular.
Yönetimin başında bu tür insanlar ve yardımcılarının olması İngiltere’yi ciddi siyasi istikrarsızlığın olduğu bir yer haline getirdi ve son aylarda, nelerin yapılmaması konusunda bir örnek oluşturdu. İngiltere’de yedi hafta içinde üç Başbakanın değişmesi her şeyi açıklıyor. Ülke şimdi, 10 Downing Street’in yeni sakini Rishi Sunak’ı bir Mesih olarak görüyor ve sihirli değneğinin dokunuşuyla selefi Liz Truss’un yarattığı hasarı ortadan kaldırmasını umuyor.
Sunak’ın işi kolay değil. Ülke ekonomisini etkileyen trajik hatalar bir gecede düzeltilemez. Muhafazakarların iktidar partisi olarak güvenilirliğini bir anda yeniden kazanması mümkün değil, zira baştaki kişi Johnson’un Maliye Bakanıydı. İşin doğrusu, Sunak, başarılı bir bakan olarak görülüyordu ve Bayan Truss’ın savunduğu önlemlerin İngiliz sterlinini değersizleştireceği uyarısında bulunmuştu. Tam da öyle oldu. Sonuç olarak yeni Başbakan selefine kıyasla daha ölçülü, ancak bakış açısı Boris Johnson’dan çok da farklı değil. Brexit’in hararetli bir savunucusu olmaya devam ediyor ve ülkesinin AB ile olan gergin ilişkileri nedeniyle düştüğü üzücü durumu göremiyor. Ayrıca, Hintli kökenine rağmen göçmen ‘avlıyor’.
Bunu daha önce de söyledik. İngiltere’nin vahameti dünyanın dört bir yanındaki vatandaşların ve siyasilerin ne yapmamaları gerektiğinin bir örneği ve buna şu an uzun sürmüş, anlamsız ve popülist bir seçim sürecini hazmetmekte zorlanan Kıbrıs da dahil. Gerçek şu ki, kimse siyasilerin seçim dönemlerinde halkın zekasına tam olarak saygı duymasını beklemiyor. Muhalefet gereklidir. Sonuçta, eleştiri, hükümetlerin kendilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Bu eleştiriler, Maliye Bakanlığı tarafından Meclis’e sunulan bütçeyle ilgili AKEL’in yaptığı “duyarsız önlemler” ve “duygusuz hükümet” suçlamaları gibi faydasız olmadığı sürece. [Bunlar] Savaş ve pandemi ortamında yapılan kolay ve yanlış yönlendirilmiş eleştiriler.
Eğer, eski Büyük Britanya, iktidardaki Muhafazakâr partisinin içindeki derin çatlak yüzünden oldukça zor durumdaysa, o zaman Kıbrıs’ın, çeşitli görüşlerden gelen, tamamen farklı fraksiyonlar ve aşırı popülist eğilimlerin bir karmaşası tarafından yönetilme ihtimali hakkında ne söylenebilir?” Nikos Hristodulidis, destekçilerinin bastırılamaz iktidara tutunma isteğini görmezden gelmek istese bile sonunda bunu yapması çok zor olacak.
Alpha televizyonundan Tasos Trifonos’a verdiği bir röportajda, [Hristodulidis’in] şimdiden dağıtacağı bakanlıklar üzerinde düşünmeye başladığını söylediğini duydum. Ancak hiç kimseye henüz bir makam sözü vermemiş. Beni bağışlayın ama, bu söyledikleri şaka gibi. Cumhurbaşkanı adayı bizlere, DİKO [Demokrat Parti], EDEK [Sosyal Demokrasi Hareketi], DIPA [Demokratik Cephe] ve diğer sempatizanlarını, onlara herhangi bir devlet makamı veya ayrıcalık sözü vermeden, kendisini desteklemeleri yönünde ikna ettiğini söylüyor. DİKO, EDEK ve DIPA’dan söz ediyoruz. Bu partiler, bilindiği üzere, geçmişte yolsuzluğa ve adam kayırmacılığa karşı mücadele verdiler ve vermeye de devam ediyorlar. Büyük ihtimalle, Bay Hristodulidis’in etkili iki destekçisinin birbirleriyle yaptıkları konuşmanın ardından aynı bakanlık sözünü aldıklarını anladıkları yönünde ortada dolaşan hikâye de gerçek değildir.
İngiltere’de Tory bölünmesinin benzeri bir olay DİSİ’de de [Demokratik Seferberlik Partisinde] yaşanıyor. Sebepler farklı olsa da sonuçları Kıbrıs’ın merkez sağının birleşmesi için belirleyici olabilir. Sayın Averof Neofitu’ya [DİSİ lideri] hatırlatmak isterim ki, Nikos Anastasiadis’in [yaklaşan seçimlerde] kendisini mi yoksa N. Hristodulidis’i mi desteklediğini açıklaması konusunda ona açık bir şekilde meydan okuması ne partinin kenetlenmesine ne de kendi adaylığına fayda sağlamayacaktır. Cumhurbaşkanı çıkıp konuşmadı diyelim, o zaman ne olacak? Şayet konuşur ve Averof’a destek belirtirse, insanlar ona inanacak mı?