Bağımsızlık Yolu (BY) Lefkoşa Milletvekili adayı Cansu N. Nazlı, Meclis’e girmeleri halinde yapacakları mücadeleden bahsederek, kendilerinin sadece iktidara değil tüm rejime karşı bir duruş sergilediklerini vurguladı.
Özgür Web TV’de yayınlanan Seçim Özel programında Pınar Barut’un sorularını yanıtlayan Nazlı, Bağımsızlık Yolu’nun partileşmeden önce siyasi bir hareket olarak 2015 yılında faaliyetlerine başladığını ve kendisinin de o dönemlerde bu faaliyetlerde yer aldığını söyledi.
Bağımsızlık Yolu’nun partileşme sürecine gelene kadar da, emekten ve emekçiden yana olan ve bunu her platformda sergileyen bir hareket olduğunu, son 3 yıldır da bu anlayışı siyasi parti olarak devam ettirdiğini belirtti.
Nazlı, “Bağımsızlık Yolu, siyasi partileşme öncesinde de şimdi de, özel sektörde sendikalaşma hamleleri yapan, kadına şiddet konusunda mücadele veren ve Çalışma ve Güvenlik Bakanlığı’nın kapılarını aşındıran, Kıbrıs’ta barıştan yana olan bir partidir” dedi.
Sadece iktidara değil, tümüyle rejime muhalefet edeceğiz
Meclis’te temsil edilen partileri, hükümet ya da muhalefet ayırmadan rejim partileri olarak gördüklerini belirten Nazlı, Meclis’e girmeleri halinde de sadece iktidara değil, tümüyle rejime muhalefet edeceklerini vurguladı.
Nazlı, “İşte bu yüzden de hükümete değil muhalefete talibiz diyoruz. Örneğin, eğitimde, sağlıkta, akaryakıtta söz sahibi olan devlet ya da bakanlıklar değil, bu sektörleri elinde bulunduran patronlardır. Çünkü bizim ülkemizde ne kadar iyi niyetle yola çıkarsanız çıkın, bu idealleri gerçekleştirmek için hükümete geldiğinizde bu kesimlerden birçok baskı yersiniz. Muhalefet de bunu defalarca dile getirdi” dedi.
Bizim idealimiz emekçi halkın güçlendirilmesi yönündedir
Bağımsızlık Yolu’nun yaratacağı farkın, sermayenin bu müdahalelerini ifşalamak olacağının altını çizen Nazlı, Meclis’e girmeleri halinde sokaktaki örgütlenmelerinden de asla vazgeçmeyeceklerini, Meclis’e girmenin sadece mücadelelerinde yeni bir alan açmak olacağını belirtti.
Nazlı, “Bizim ülkemizde tüm dünyadan farklı olarak sol ve sağ ‘Barışçı mısınız?’ yoksa ‘KKTC’nin devamından yana mısınız?’ şeklinde belirleniyor. Burada iki tarafın da bir çıkar çatışması söz konusudur. Çünkü emekçilerin menfaatleri ile sermayedarların çıkarları birbiri ile çatışıyor. Sermayedar güçlü emekçi güçsüz olduğu için de bizim idealimiz emekçi halkın güçlendirilmesi yönündedir” dedi.
Küçük esnafı ve serbest çalışan insanları da emekçilerden farklı görmüyoruz
Parti ziyaretleri kapsamında örneğin Kıbrıs Türk Ticaret Odası’na gitmeyeceklerini söyleyen Nazlı, çünkü kendilerinin odağının emekçiler olduğunu, bu yüzden de diğer partilerden daha farklı bir duruşları olduğunu vurguladı.
‘İşveren’ tanımı konusunda da kendi görüşlerini açıklayan Nazlı, “Mesela yanında bir çırak çalıştıran da kendini işveren olarak görüyor. Ama yanında yüzlerce kişi çalıştıran kişi de kendini işveren olarak görüyor. Bizim sermaye karşıtı görüşlerimiz ise sürekli çarpıtılıyor. Ama aksine biz küçük esnafı ve serbest çalışan insanları da emekçilerden farklı olarak görmüyoruz. Biz vergi muafiyeti ile ilgili işveren ve patronlara yapılan kıyağı dile getirdiğimizde tepki gösteriyorlar ama bizim hedefimiz büyük ölçekli sermaye patronlarıdır. İşveren tabii ki işçi çalıştıracak ama bunu yasalara uygun yapacak.” ifadelerini kullandı.
Aday kadrolarında ve üyelerin içinde çeşitli meslek gruplarından kişiler var
Geçtiğimiz aylarda açıkladıkları geniş kapsamlı ‘Muhalefet Programı’ndan da bahseden Nazlı, hem aday kadrolarında hem de üyelerin içinde çeşitli meslek gruplarından kişiler olduğunu belirterek, bunlardan bazılarını da, iktisatçılar, hukukçular, küçük esnaf ve sağlıkçı olarak örneklendirdi.
Bu programı hazırlarken o alanla ilgili konularda o sektörün emekçisinden destek aldıklarını belirten Nazlı, kendilerinin de emekçi kesiminden gelen insanlar olduğunu söyledi.
Servet vergisi derken, bir özel okul sahibinin özel jetinden, bir hastane sahibinin yatından bahsediyoruz
İlk kez kendi partilerinin dillendirdiği ‘Servet Vergisi’ konusunda da bilgi veren Nazlı, bunu seçim sürecinden çok daha öncesinde seslendirdiklerini hatırlattı ve başka partilerin de şu an seçim döneminde bunu dillendirmeye başladığını söyledi.
Nazlı, “Bundan rahatsız olmadığımızı belirtmek isterim. Emekçilere içinden geçtiğimiz bu kötü günlerde bir nefes borusu açılması için vergilendirme çok önemlidir. Servet vergisi ekonomiye kazandırılmayan servetin vergisidir. Yaşanan yanlış anlaşılmayı şöyle ifade edeyim; bir özel okul sahibinin özel jetinden, bir hastane sahibinin yatından alınması gereken vergiden bahsediyoruz. Elimizde bir veri yok ancak bu kesimin toplam nüfusun yüzde 1’i ila yüzde 3’üne denk geldiğini tahmin ediyoruz” dedi.
Hastaların yüzde 80’i ‘sevk’ adı altında özel hastanelere gönderiliyor
Servet vergisinin 1 kereye mahsus olarak alınmasını talep ettiklerini ve bunun halka dağıtılmasını istediklerini vurgulayan Nazlı, muhalefette bunu dillendiren kişilere de uyarıda bulunarak, bu sözlerin her zaman takipçisi olacaklarını ve Meclis’e girmeleri halinde de ‘Bunu neden yapmıyorsunuz?’ diye soracaklarını kaydetti.
Nazlı, “Bu servet vergileri toplum refahını ve sağlığını daha iyi noktaya getirmek için kullanılmalıdır. Sağlık Bakanlığı’na ulaşan hastaların yüzde 80’i ‘sevk’ adı altında özel hastanelere gönderiliyor. Hâlbuki hastanelere yatırım yapılsaydı, bu parala ödenmemiş olurdu. Bu sevklerle ilgili yapılan ödemelerin de özel hastanelere vergilendirilmesi ve buradan gelecek geliri okulların tamiratına kullanma gibi planlarımız var.” dedi.
Halkın değil büyük sermayedarların cebine elini atacağı bir vergilendirme sistemi planlıyoruz
Vergilendirme projelerinin içinde bir de ‘Çevre Vergisi’ olduğunu, bununla da büyük otellerin çevre ve doğaya yaptıkları zararı ödemeleri için kullanılmasını ve cezalandırılmasını savunduklarını söyleyen Nazlı, böylece kamu gelirlerini artırarak aslında kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi hedeflediklerini belirtti.
Nazlı, “Özel okullara ve sağlık kurumlarına verilen teşviklerin sona ermesi, elektrik kurumu borçlarının tahsilatı ve daha birçok konuda, hükümetin halkın cebine değil büyük sermayedarların cebine elini atacağı bir vergilendirme sistemi planlıyoruz” dedi.
İfade ve basın özgürlüğünü kısıtlayan yasalar var
Aynı zamanda bir Avukat olan Bağımsızlık Yolu Milletvekili adayı Cansu N. Nazlı, Meclis’e gelmeleri halinde yasalarda yapmak istedikleri değişiklikleri de şöyle açıkladı;
“Meclis aslında yasama organı ve çok işlevsiz ve kötü bir yasama dönemi geçirdi. Basın alanında özellikle ciddi hak gasplarının yaşandığı bir yıl yaşadık. Bilişim yayınları konusunda yaşanan sıkıntılar BTHK’ya şikâyet edildiği anda yayınlarımız kesilebiliyor. İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü kısıtlayan yasalar var.
‘Özel Hayatın Gizliliği Yasası’nda ciddi bir tadilata ihtiyaç var ve gazeteci arkadaşlarımız bu davadan yargılanmakta. Davaları bir yukarı yani ağır cezaya çıkmadı ama çıkarsa tutuklu olarak yargılanacaklar.
Biz seçmenlerden bizlere sadece oy vermesini değil, mücadelemize omuz vermelerini istiyoruz
Gazetecilere açılan davalar hatırlatılarak, Bilişim Yasasıyla ilgili gelen soru üzerine Nazlı, “Bu yasa Meclis’ten geçerken CTP’nin öncülüğünde geçmişti ve orda basın örgütlerinin çekinceleri dikkate alınmadı. Bilişim suçları ve özel hayatın gizliliği konularında kamuyu ilgilendiren kişilerin hayatı konusunda haber yaparken yaşadıkları sıkıntıların aşılması ve yasanın geçmesi gerekirdi.” dedi.
Nazlı konuşmasının devamında “Ceza Yasası Meclis’te defalarca tadil edilmesine rağmen bu maddelere dokunmamasının kasti olduğunu düşünüyorum. Ceza yasasından bu maddelerin kesinlikle kaldırılmasını savunuyoruz ve bunu Meclis’e girsek de girmesek de savunmaya devam edeceğiz. Biz seçmenlerden bizlere sadece oy vermesini değil mücadelemize omuz vermelerini istiyoruz. Oy vermek bu mücadelenin sadece bir parçasıdır.” diye vurguladı.