Becky Ferreira
Güneş’in kütleçekiminin yarattığı doğal bir teleskoptan bakarak tarihte ilk defa uzaylı yaşamı görebilsek nasıl olurdu? ‘Güneş kütleçekimsel merceği (SGL) görevi’ diye adlandırılan bu çılgın fikir, kulağa bir Einstein humması sayıklaması gibi gelebilir; buna karşın, bilim insanlarının yayınlanan yeni bir araştırmada aktardıkları kadarıyla, bu planın “mevcut ya da aktif gelişim halinde olan teknolojiler sayesinde uygulanabilir” olduğu keşfedildi.
Milyarlarca yıl öteyi ayrıntılarıyla görmek mümkün
Gerçekleştirilecek bir SGL görevi, ötegezegenlerin yüzey özelliklerini yalnızca onlarca kilometrelik ölçeklerde görebileceğimiz düzeyde yakınlaştırabilir ve bu durum Dünya dışı yaşama ilişkin en açık kanıta ulaşmamızı sağlayabilir. Hâl böyleyken, bilim insanlarının onlarca yıldır muhtemel bir SGL göreviyle ilgili spekülasyon yapmaları pek şaşırtıcı değil; NASA 2020 yılında, ‘Yenilikçi Gelişmiş Konseptler’ (NIAC) adlı programın bir parçası olarak, bu görevin fizibilitesine dair bir araştırmayı finanse etti.
Kâr amacı gütmeyen bir araştırma merkezi olan The Aerospace Corporation’a bağlı Fizik Bilimleri Laboratuvarları’nda kıdemli bilim insanı olan Henry Helvajian’ın öncülüğündeki araştırmacılar, hâlâ sürmekte olan NIAC araştırmasının gözden geçirilmemiş ön sonuçlarını hakemli olmayan bir ön baskı sunucusu olan arxiv üzerinden paylaştılar. Araştırma ekibi, görevin birkaç teknik güçlükle baş etmesi gerektiği hususunda uyarıda bulunsa da, netice itibariyle insanlığın sorduğu en temel sorulardan birinin yanıtını bulabilir: Evrende yalnız mıyız?
NASA’ya bağlı Jet İtiş Laboratuvarı’nda (JPL) görevli bir bilim insanı ve NIAC görev konseptinin baş araştırmacısı olan Slava Turyshev’in ortak yazarı olduğu araştırmaya göre, SGL, planlanmış ya da akla gelebilecek herhangi bir optik aletle, benzeri olmayan beceriler sağlıyor: “Eşsiz optik özellikleriyle SGL, Dünya’dan 100 ışık yılı mesafede, aylar ya da en fazla birkaç yıl devam eden ölçüm periyodlarıyla, Dünya benzeri ötegezegenlere ait ayrıntılı ve yüksek çözünürlüklü görüntüler elde etmek amacıyla kullanılabilir.”
Araştırmacılar, “İşin en ilgi çekici tarafı, Galaktik mahallemizdeki farklı bir güneş sistemindeki henüz araştırılmamış, belki de hayatı barındıran bir ötegezegenin yüksek uzamsal ve spektral çözünürlüklü görüntülerine ulaşmak amacıyla SGL’yi kullanma ihtimali” diyorlar: “SGL sayesinde ulaşılacak bir ötegezegenin doğrudan yüksek çözünürlüklü görüntüleri, odağa alınan ötegezegende sürmekte olan biyolojik süreçlerle ilgili fikirler sunabilir ve yaşama elverişli olup olmadığına dair belirtileri saptayabilir.”
Cüretkâr ve başarı vaat eden bir plan
Bu cesaret verici ihtimal, Güneş de dahil olmak üzere, devasa nesneler onları çevreleyen uzay-zaman dokusunu büktüğünde ortaya çıkan ve ‘kütleçekimsel mercekleme’ denilen şaşkınlık verici bir olgudan kaynaklanıyor. Doğru perspektiften bakıldığı zaman, bu çarpık uzay-zaman bölgesinin ardında kalan her şeyi büyüterek, bilim insanlarının uzak galaksiler ya da uzayda bir yıldızı olmadan gezinen “serseri” gezegenler gibi başka bir yolla görülemeyen cisimleri saptamalarına imkân tanıyor. Kütleçekimsel mercekleme ile ulaşılan ziyadesiyle ilginç manzaralar, kısa süre önce, ilkel evrene ait ürkütücü şekilde büyütülmüş galaksi görüntülerine ulaşan James Webb Uzay Teleskobu tarafından sağlanan ilk halka açık görüntüler aracılığıyla gözler önüne serildi.
Güneş’in kütleçekimsel merceğinin odak noktası, yıldızlararası uzayda, Dünya’nın yıldızımızın yörüngesinde döndüğü mesafenin yaklaşık 550 ilâ 900 katı kadar; ve bu mesafe, gezegenimizin dışına çıkan herhangi bir uzay aracının mesafesinden çok daha uzak. Helvajian ve meslektaşları, görevlerinin, bir güneş kalkanı eşliğinde ve rüzgârla çalışan yelkenlere benzer şekilde güneş ışınlarını toplayıp itme gücü üreterek güneş yelkenlerince hareket ettirilen, bir metrelik bir teleskoptan oluşmasını öngörüyorlar.
En az yirmi yıla ihtiyaç var
Araştırma ekibi, daha sağlam güneş yelkenleri ve uzun vadeli navigasyon ve iletişim sistemlerinin geliştirilmesini de içeren bu konsepte ilişkin teknik engelleri aşabilse dahi, bir uzay aracının bu denli uzak bir yere ulaşmasının en iyi senaryoda en az 25 ilâ 30 yıl alacağını tahmin ediyor.
Diğer yandan, şayet bir teleskop belki de bilimdeki en büyük atılım olacak şekilde uzaylı yaşamı saptayabilirse, bu, uzun süre beklemeye değer bir şey olur.
Helvajian ve meslektaşları, “SGL, güçlükler barındıran bir görev” diyor: “Bu makale, bu cesaret isteyen görevi gerçekleştirmek doğrultusunda bir yaklaşım sunuyor. Bunun gibi bir görevin bilim açısından potansiyel getirisi, günümüz teknolojisiyle ulaşılamayan gerçek bir yıldızlararası görevle ulaşılan bilgilerle dahi karşılaştırılabilir; bu benzeri görülmemiş bir şey olacaktır.”
Araştırma ekibi, “Bir SGL görevinin kanıtlanmış fizibilitesini baz alarak yaşamı barındıran ötegezegenlere ilişkin beklenen bir keşif, bu görevi devam ettirmek için zorlayıcı bir örnek sunmalı” diyor: “Öngörülebilir gelecekte, kendi dünyamıza benzeyen kardeş ötegezegenlerle ilgili ayrıntıları öğrenmek için sahip olduğumuz yegâne yol bu.”
Yazının orijinali Vice sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)