Mağusa
Mağusa – Derinya Yolunun açılmasıyla beraber bölgede doğacak yeni fırsatları hayata geçirmek için ara bölgede pazar kurulması
Derinya geçiş noktasının açılmasından dolayı aktif rol oynayan bir kent oluşumu olarak öncelikle atılan bu adımı önemsediğimizi belirtmek isteriz. Geçiş noktalarının uzun dönemde toplumlararası güven ve iş birliğine olumlu katkı sağladığı görülmektedir.
Aynı zamanda bazı çevrelerin geçiş noktalarına yönelik gerçekleştirdiği olumsuz tavır dikkatimizden kaçmamaktadır. Adil, yaşayabilir bir gelecek için güven arttırıcı uygulamaların arttırılması gereklidir.
Karşılıklı anlayış ve iş birliğinin gelişmesine olanak sağlayacak adımların, adada BM kriterlerine uygun bir çözümü kolaylaştıracağı açıktır. Bu bağlamda son dönem gelişmeleri yakından takip etmekle beraber, iki liderin; federal bir çözümü gerçekleştirme sorumlulukları olduğunu hatırlatırız.
Mağusa İnisiyatifi Derinya kapısının açılması ile birlikte iki toplum arasında işbirliği ve güven ortamının geliştirilmesi ve yerel ekonominin desteklenmesi amacı ile yeni adımlar atılması için çalışmaya devam ediyor. İnisiyatif bir dizi temaslar yaparak Derinya geçiş kapıları arasında kalan BM kontrolündeki ara bölgede haftanın bir günü iki toplumlu ‘ESNAF ÇARŞISI’ oluşturulması için çalışma başlattı. Ara bölgede kurulacak pazaryerinden Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan ve Kıbrıs’ın güneyine geçemeyen tüm insanlarımız da faydalanabileceklerdir.
Proje nasıl işleyecek? Derinya geçiş kapıları arasındaki BM kontrolünde bulunan ara bölgede kurulacak satış noktalarında Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum satıcılar kurulacak tezgahlarda mallarını teşhir edip satışa sunacaklar. Burada satılacak ürünler Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında Güney ile Kuzey arasındaki ticareti düzenleyen kurallar çerçevesinde yapılacak ve gümrük noktalarında denetlenecektir.
G.Mağusa Belediye hudutlarında geleceğimizi tehdit eden KANALİZASYON sorunu
“Mağusa halkının sağlığı ile daha fazla oynanamaz.”
Bilindiği üzere, kentimizde, 2008 yılında Avrupa Komisyonunun Kıbrıslı Türklere Mali Yardım Programı kapsamında “Kanalizasyon Şebekesi ve Atık Su Arıtma Tesisi” projelendirilmiş ve 2009’da ihale yoluyla inşaatlar başlamıştır. Bu kapsamda, Atık Su Arıtma Tesisi 2012 yılında tamamlanarak Gazimağusa Belediyesi’ne devredilmiştir. Ancak, aldığımız bilgilere göre, 2012 yılında sorunsuz şekilde tamamlanmış olması gereken ancak basına da yansıdığı üzere halen hukuki süreci devam eden sebepler nedeniyle sorunlu şekilde Gazimağusa Belediyesi tarafından zorunlu olarak devralınan kanalizasyon sistemi, halk sağlığını ve çevreyi her geçen gün daha fazla tehdit etmektedir. Mağusa halkının beklentisi, bu durumun bir an önce son bulması ve Avrupa Komisyonu ile ilgili müteahhidin arasında ortaya çıkan ihtilaftan bağımsız olarak, sistemin bir an önce sorunsuz şekilde çalışır hale getirilmesidir.
18/2012 sayılı Çevre Yasası gereği Mağusa Kenti’nin atık su toplama ve arıtma tesisi bulundurma zorunluluğu vardır. Bildiğimiz kadarıyla, Avrupa Komisyonu, Gazimağusa Belediyesinin desteğiyle hazırladığı bir tamirat (yenileme) projesini ihale etmiştir. Halihazırda gecikmiş olan bu tamirat (yenileme) sürecinin de Belediye yönetimi tarafından yavaşlatılarak sürüncemede bırakıldığı hissiyatımız oluşmuştur. Böyle bir durum ne anlaşılabilir ne de kabul edilebilirdir. Mağusa halkının sağlığı ve çevrenin korunması her zaman öncelikli olmalı, Mağusa halkının ve dolayısı ile İnisiyatifimizin beklentisi olan sorunsuz çalışan bir kanalizasyon sisteminin daha fazla vakit geçirmeden sorumlu tüm kurum ve kuruluşların tam iş birliği ile kullanıma sunulması gerekmektedir.
Kentin İmar sorunu ve 2019 Yılı içinde hazırlanacak İmar Planı ile ilgili görüşlerimiz
Emirname ve İmar Planı süreçlerinin bugüne kadar gayrimenkul ve inşaat sermayesinin baskısı altında geliştiğini gözlemliyoruz. Ancak yayınlanan emirname kontrolsüz büyüyen ilgili sektörlerin bırakacağı kalıcı etkiyi imar planı çıkıncaya kadar görece sınırlandırmaktadır. Toplumu ve türlerin habitatlarını görmezden gelebilecek imar planı süreçlerine toplum, çevre ve kent için dahil olmayı talep ediyoruz. Akdeniz kimliğini biçimlendiren birçok kültürün ortak yurdu Mağusa’nın ekolojik ve kültürel eşikleri iktidar ve sermaye ortaklığına terk edilemeyecek kadar önemlidir. Göllerin, sahilin, kültürel mirasın etrafında biçimlenecek ortak bir Mağusa için imar planı sürecine sahip çıkacağız.
Ana hatları ile taleplerimiz:
- İmar planı sürecinde merkezi yönetim tarafından oluşturulması planlanan “Üst Kurul” içerisinde meslek örgütleri, ekonomik örgütler ve bazı devlet kurumlarının olacağı dile getirilmiştir. Özelde bu üst kurul içerisinde, genelde ise tüm İmar planı süreci içerisinde; kentin sağlıklı gelişimini amaç edinen çevre ve yerel örgütlerin de olmasını, sürecin katılımcılık çerçevesinde sonuçlanması adına gerekli görüyoruz;
- Mağusa kıyı şeridi toplumun kullanımında olacak şekilde askersizleştirilmelidir. Bu süreçlerde ilgili bölgelerdeki kültürel, sosyal, ekolojik çalışmalar yapan kişi ve örgütlerin görüşleri de hesaba katılmalıdır. Sadece sermayenin kullanımına değil, kentte yaşayanların sosyal, kültürel, ekolojik kaygılarına da hitap eden kamusal kıyı şeridi istiyoruz;
- Konut halen imarın en az %70’lik kısmını oluştururken konut politikalarından soyutlanmış imar planının başarılı olması mümkün değildir. Sırt sırta, omuz omuza (bitişik nizam), üst üste gelişen mimari tipoloji çeşitliliğini barındıracak imar araçları geliştirilmesini öneriyoruz;
- Kent dokusunu tahrip eden spekülatif konut üretimine alternatif, yerel yönetimlerin ve kooperatiflerin sosyal konut pratiklerine imkân tanıyacak konut bölgelerinin oluşturulmalı, mevcut konut stoku hesaba katılarak öncelikli olarak mevcut konut stokunun eritilmesi hedeflenmelidir. Bu yönde destekleyici ve düzenleyici politikalar geliştirilmelidir;
- Akdenizli dar sokak, avlu ve meydan örgütlenmesini sağlayacak imar araçları geliştirilmesi, kent yoğunluğun ölçeksiz yükselerek ve yabancılaşarak değil çevreye uyumlu ve sokak yaşamını özendirecek şekilde gelişmesi sağlanmalıdır. Plan içerisinde, kentlilerin iletişim kurduğu alanlar olan meydanlar, yeşil alanlar ve kent parkları gibi kamusal alanlar korunmalı ve mümkün olduğunca çoğaltılmalıdır;
- Gelecekte oluşacak gıda güvenliği sorunlarına karşı tarım arazilerine yayılan site yapılaşmasının durdurulmalıdır;
- Göllerin ve delta ekosistemi içine yayılan üniversite, konut ve kültürel binalar vb. gibi gelişmeler durdurulmalıdır;
- Özellikle Mağusa Suriçi bölgesi ve turizme kazandırılması planlanan tüm bölgelerde oluşacak insan sayısı artışı ve buna bağlı olarak yaratılacak atık konusunda çözümler yaratılmalıdır. Ekonomik gelişme ile yaratılacak dışsallıklar konusunda yatırımcılar çözümlerle ilgili olarak da sorumluluk almalıdır.
Bu doğrultuda, ekolojist, toplumcu ve demokratik diğer inisiyatifler ile ittifaklarımızı geliştirerek Mağusa’nın müştereklerini savunmak için ortak mücadelemizi sürdüreceğiz.
Mağusa Suriçinde durma noktasına gelen UNDP/AB konservasyon projeleri, projelere taş temin sorunu ve surlardaki mazgalların durumu
Avrupa Birliği finansmanı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın teknik desteğiyle, Kültürel Miras Teknik Komitesi’nin Mağusa Surları’nda ve 4 Ortaçağ kilisesinde yürüttüğü konservasyon çalışmalarının önemli bir kısmı tamamlanmıştır. Othello Kalesi, Çifte Mazgallar (Martinengo Burcu), Akkule (Ravelin) Kara Kapısı, Deniz Kapısı ve Canbulat Burcu arasındaki deniz surları, Orta Çağ eserleri olan St. Mary Kilisesi, Karmelit Kilisesi, St. Anne Kilisesi ve Tabakhane Camisi’ndeki konservasyon çalışmaları, 2015 yılından günümüze kadar, yaklaşık 4 milyon avro harcanarak gerçekleştirilmiştir.
Kültürel Miras Teknik Komitesi temsilcileri, söz konusu yapıların dışında, önümüzdeki yıllarda Canbulat Burcu, Diamante Burcu, Mağusa Türk Gücü Sahası’nı çevreleyen surlar, Deniz Kapısı, Liman içerisinde bulunan tarihi Kemerli Geçit ve diğer eserlerde çalışma yapılmasının planladığını çeşitli ortamlarda yazılı ve sözlü olarak beyan etmişlerdir. Ancak bugüne kadar süregelen çalışmaların gerçekleşmesinde kullanılmış, alandaki yıkılmış yapılardan elde edilen çıkma taş stoğunun sonuna gelinmiştir. Bu sebeple 2014 yılında, çeşitli taş ocaklarında sürdürülen test çalışmaları sonucunda tespit edilen ve Mağusa’daki çalışmalarda kullanılmaya uygun bulunmuş taş kaynağı olarak, Mağusa Serbest Liman Bölgesi içerisinde yer alan tek işletilebilir durumdaki tarihi taş ocağının ivedilikle faaliyete geçirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Konu, sadece Kültürel Miras Teknik Komitesi projelerini değil, Mağusa’daki tüm kültürel miras yapılarının geleceğini yakından ilgilendirmektedir, çünkü son dönemde Canbulat Burcu ile ilgili açılan ihale sırf bu yüzden iptal edilmiştir. Bu koşullar göz önüne alınarak, söz konusu taş ocağının kullanımı ile ilgili olarak taş ocağı işletmesi talebinin acilen değerlendirilmesini ve önümüzdeki birkaç ay içerisinde karara bağlanarak Mağusa’daki eserlerin restorasyonunda kullanılacak taş kaynağı sorununa sadece günümüz ihtiyaçları için değil, uzun vadeli ihtiyaçlar da göz önünde bulundurularak kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm geliştirilmesini talep ediyoruz.
Ayrıca, Mağusa Surları’ndaki Mazgalların kullanılması ile ilgili olarak bazı girişimlerin sözkonusu olduğu bilgisi tarafımıza ulaşmıştır. Bu mazgallar, Mağusa Surları’nın günümüze kadar bilimsel olarak incelenmemiş ve surlarla ilgili en önemli tarihlendirme bilgilerinin mevcut olduğu düşünülen kısımlarıdır. Buraların gerekli bilimsel çalışmalar yapılmadan kullanıma açılması, ya da bilimsel ve uzman ekiplerin hazırladığı projeler oluşturulmadan onarım çalışmalarının yapılması kanımızca uygun değildir. Böyle bir tutum surlar ile ilgili çok değerli bilgilerin yok olmasına sebep olabilecek, ehil olmayan kişiler tarafından yapılan onarım çalışmaları bu mekanlara büyük zararlar verebilecektir. Mazgalların şeffaf olmayan süreçlerle tüzel kişilere kiralanması ve gerekli bilimsel çalışmalar yapılmadan usule uygun olmayan bir şekilde onarımlarının gerçekleşmesi ile ilgili her türlü girişimi reddediyor ve bu konunun takipçisi olacağımızı beyan ediyoruz.
Mağusa İnisiyatifi