Eşekler hikayesine nereden başlayacağımı tam olarak kestiremiyorum aslında.
“Esir düşen eşeklere, önlerine arpa doldurulur, sırtlarına güzel bir semer takılır, binek olarak ya da yük taşıma işlerinde kullanılır.”
Ama bu hikayeye başlamadan önce, tabiatta yaşayan tüm eşekleri tenzih ederim.
Bu hikayeye çocukluğumda yaşadığım kısa bir anekdot ile girelim ki, herkes kendi özünden utanmadan gerçeklere ulaşabilsin.
Yıl 1983 TBMM’de yemin töreni var, Kürt coğrafyasından da mebus seçilenler yemin edecekler.
Benim amcazedenin evindeyiz, kuzenim ile yan yana, amcazadenin divanhanesinde kapının dibinde bir yer bulmuş oturuyoruz.
Tabi Osmanlı’da olduğu gibi, Kürt coğrafyasının yerel egemenleri ya Ağa’dır, ya da Şeyh…
Çünkü genel egemenliği elinde tutanların işine böyle gelmektedir. Ağa’nın veya Şeyh’in egemenliğine, genel egemenlik karışmaz.
Ağanın ya da Şeyh’in önüne arpası konulur, o Kürt ağa ya da Şeyh, sırtındaki süslü semeri gördükçe sevinir ve kendi halkına olmadık eziyetler yapmasına rağmen, o semeri ona takanlar, o eşeğe karışmaz!
Neyse meseleye gelelim. Osmanlı’yı fazla karıştırır isek “bizi saray oğlanı” cezasına çarptırırlar alim allah!
Yıl 1983 dedik, TBMM’de yemin töreni. Kürt coğrafyasından mebus seçilen bir zat, önüne konulan yemin metnini bile okuyamıyor. Amcazedenin divanhanesi buz kesilmiş ama ben kuzenim ile gülüşüyoruz. Kuzenim büyük bir hata ediyor orada. “Ya bu eşek okumayı bile bilmiyor” demesin mi!
Metni okuyamayan, mebus seçilmiş bir Şeyh’in büyük oğlu.
Divanhaneden üç kişi amcazademin işareti ile üzerimize gelerek, kollarımızdan tutuğu gibi bizi kapının dışına değil, bahçeye kadar tokatlaya tokatlaya fırlattılar.
Halen içimde dert olmuş, mebus olmuş bir eşeğin, okuma yazma bilmezliğinden yediğim dayak.
Eşek zaten eşektir.
Eşeğin okumuşu ya da okumamışı farketmez ki.
Ha şunu da özellik ile belirteyim, eşeğin milliyeti ya da dini de fark etmez.
Yıllar sonra Kürt coğrafyasının okumuş eşeklerini görünce, “Vay be, biz Kürtlerin okumayı bilmeyen mebusları yüzünden dayak yedik ama şimdi Kürt coğrafyasının okumuş eşekleri yüzünden yıllarca mapus yatanlar var.” diyoruz.
Hani derler ya “Kürt bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olmadı mı?”
Evet oldu, hem de en alasından oldu, hem de en katmerlisinden oldu.
Başkasının yükünü taşıyan bir eşeğin bana ne faydası oldu ki, zararından başka.
Benim tarlalarımda otlanacak, ama başkasına hizmet edecek.
Ben Kürt coğrafyasına baktıkça, bizim eşeklerin dünyaca ünlü olması için ve korumaya alınması için mücadele verilmesini isterim.
Aaslında ezilen tüm halkları, Kürt coğrafyasının eşeklerini tanıtma turizmine davet etmek gerekir.
Bu eşeklerin tarihçesini okuyan başka halklar da kendi eşeklerini iyi tanısın diye.
Şunu özellikle belirtmek isterim ki; 30 milyonu aşkın “DEVLETLEŞMEYEN BİR ULUS MİLLET” halen orta yerde duruyor ise, halen katliamlara, zulüme, işgale maruz kalıyor ise bu onların eşekliğinden kaynaklanmaktadır!
Bu eşekler ile ve bu eşekleri kullananlar ile mücadele eden tüm yurtsever devrimci Kürtleri tenzi ederim.
Kıbrıslı yurtseverler, “BİZİM EŞEKLER DAHA DA MEŞHURDUR” diye dava açmasınlar bana lütfen.
Eğer sizin eşekler daha da meşhur ise, bunu tanıtmadığınız için kabahat sizindir.