Ne doğduğum toprakları, ne ırkımı, ne de dinimi seçme hakkım oldu.
Adına kader denilen, ya da alın yazısı denilen safsatalara inanmadım hiç.
Kendimi, annemi, babamı ve kardeşlerimi tanımaya başladığımda, bir aileye ait olduğumu anlamış oldum. Kürtçe konuşma ile başladım hayata merhaba demeye. Kürt olduğumun belgesi idi bu.
Babam ve annem yere bir bez serer, üzerinde litürel hareketler yapardı ama ben bir şey anlamazdım, ta ki başıma bir külah, boynuma bir dini cüzü verilene kadar. İşte o zaman “Biz müslümanız” dediler.
Aynı yıl sünnet denilen ama dinin mecburi kılmadığı, etimin bir parçasını kestiler.
Hiç bilmediğim bir dil olan arapça ve anlamını bana eğitim veren hocanın bile bilmediği bir yazı ile karşılaştım. Kendimi tanımanın yollarını hep başkaları çiziyordu!
Hatta babam adımı Necmettin koymuştu. “Nejmıddin” arapça kökenli bir isim ve anlamı dinin yıldızı!
Ruhunda islamiyeti bu denli içselleştirmiş, dedelerinin korkudan ezidiliği inkar etmiş bir babanın yapması gerekeni yapmıştı aslında.
Tıpkı Hataylı arapların Türk Milliyetçisi olduğu gibi, Tıpkı Karadenizli Lazislerin türkten çok türkçülüğü sahiplendiği gibi.
Tıpkı Kıbrıs’ın içine eden ve kendilerini Kıbrıslı sanan ardahanlı Arıklılar, kendini Kıbrıslı yapan Hataylı Bertan ve daha niceleri gibi.
Ben ne ismimi ne de bana biçilen rolü kabul ettim.
Doğduğum coğrafyanın isyanını kabul ettim sadece!
Ne ırk, ne din, ne de bana zor ile verilen, bana aidet olmayan konumu, zihniyeti benimsedim.
Hani hep derler ya “Kürt Sorunu Yoktur, Terör Sorunu Vardır.”
Evet sonuna kadar katılıyorum “TERÖR SORUNU VARDIR!”
AMA KİMİN TERÖRÜ?
DEVLET TERÖRÜ VAR MI?
KÜRT KATLİAMI VAR MI?
SİYASİ SOY KIRIM VAR MI?
TÜRK MECLİSİNDE, KÜR İRADESİNE TERÖRİST MUAMLESİ VAR MI?
BEN DİLİMİ İSTİYORUM.
BEN KÜLTÜRÜMÜ İSTİYORUM.
BEN ADIMIN KÜRT OLMASINI İSTİYORUM.
BEN DİN SÖMÜRÜSÜNÜN ESİRİ OLMAK İSTEMİYORUM.
BEN İNSANCA, İNSANİ HAKLARIMI İSTİYORUM!!!
VE BUNA HERKESİN HAKKI OLDUĞUNA İNANIYORUM.