Geçtiğimiz perşembe sabahı radyo ve televizyonlarda birinci haberdi. Birçok medya kuruluşu “Cumhurbaşkanı, Erdoğan ile Kıbrıs konusunu konuştu” diye manşet attı. Bir önceki gece, Madrid’de NATO üyesi ülkelerin liderleri için verilen akşam yemeğine katılanlar arasında Nikos Anastasiadis de vardı.
Kaynak: KURGU
Görsel: Penna!
Bu durumdan büyük keyif alan hükümet sözcüsü, yazılı bir açıklama yaparak, kelimesi kelimesine, “Cumhurbaşkanı, Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan’la özelikle Kıbrıs meselesi konusunda görüş alışverişinde bulundu” dedi. Sayın Pelekanos, Cumhurbaşkanının, Sayın Erdoğan’a “BM himayesinde Kıbrıs’ta bir çözüm bulmak amacıyla müzakerelere devam etmeye hazır olduğunu söyledi. Sayın Anastasiadis uzun süreden beridir devam eden Kıbrıs sorununu çözmek için her zaman görüşmeye hazır olduğunu, Kıbrıs’ta bulunacak bir çözümün, Doğu Akdeniz’in istikrarı ve güvenliği için, Yunan-Türk ilişkileri için, AB-Türkiye ilişkileri için ve tüm adanın ve Kıbrıslıların yararına olacağını yineledi.”
Sözcü, “görüş alışverişinde” bulundu dedi. İçeride puan kazanma çabasıyla sarf ettiği bu sözler, nasıl da anlamını yitiriyor. Doğruyu söylemek gerekirse, Sayın Anastasiadis Sayın Erdoğan’la ayaküstü kısa bir sohbet gerçekleştirdi. Bu kısa sohbet sırasında, Anastasiadis, bir çözümün sadece Kıbrıs için değil, tüm bölge ve Ankara’nın Brüksel ile ilişkileri açısından oluşturacağı avantajları anlattı. Evet, tüm bunları söylemek için yeterli vakti oldu! Sanırım Türkiye Cumhurbaşkanının veya onun Kıbrıslı mevkidaşının İngilizce diline çok da hâkim olmadıklarını belirtmekte fayda var.
Sadece Sayın Anastasidis’in Erdoğan’a ne söylediğini değil, onun Anastasiadis’e nasıl cevap verdiğini öğrenmek için bekleyip durdum. Sözcüsünün açıklamasında bundan hiçbir şekilde söz etmiyordu. Daha sonra, haber kaynaklarından öğrendiğime göre, Sayın Erdoğan karşılaşmalarında pek konuşmamış. Kendisi, Cumhurbaşkanına tarafların pozisyonlarının kaydedildiğini ve görüşmelerin yeniden başlaması konusunda, Kıbrıslı Türk muhatabı Ersin Tatar ile görüşmesinin faydalı olacağını söylemiş. Sanki de ona “Sevgili Nikos, böyle ayak üstü olmaz bu işler” demeye çalışıyordu.
Aramızda kalsın, cumhurbaşkanı, Erdoğan’ın yanın gidip konuşmakla çok iyi yapmış. Sadece, keşke yardımcıları vatandaşın zekasına hakaret edercesine, basit bir “merhaba nasılsınız” denilen ayak üstü bir karşılaşmayı “görüş alışverişinin yapıldığı” bir görüşme olarak yansıtmaya çalışmasaydı. Yıllar önce bir gazeteci arkadaşın bana anlattığı benzeri (hatta belki de daha iyi) bir örnek geldi aklıma. İsim vermeyeceğim. Dönemin Cumhurbaşkanı uluslararası bir toplantıya katılıyordu. Bir noktada kalkıp tuvalete gitmiş. Tam kendini rahatlattığı sırada, tuvalete üst düzey bir Türk yetkili girmiş. Ayak üstü sohbet etmişler (tuvalet muhabbeti) ve daha sonra da yerlerine geri dönmüşler. O dönemin Cumhurbaşkanın yardımcıları medyaya olayı “görüş alışverişi” yapıldığı bir görüşme şeklinde süsleyerek anlatmışlar. Hikâyenin güzel kısmı medya hikâyeyi yutmuş ve gün boyunca haberini yapıp durmuş.
Geçtiğimiz Çarşamba ve Perşembe günü gerçekleşen NATO zirvesi gerçekten tarihi nitelikteydi ve bu sadece Türkiye’nin sonunda İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini kabul ettiği için değildi. İttifak, Madrid’de ilk kez, Rusya’nın bir düşman güç ve Çin’in de Asya’da potansiyel sorun çıkarabilecek bir ülke olduğunu tanımlayan yeni stratejik konsepti geliştirdi. Kısacası, zirvenden çıkan sonuçlar, küresel seviyede jeostratejik dengeleri ortaya çıkardı. Tabii ki bizler, Kıbrıs ve Yunanistan’da bu konuyla çok ilgilenmedik. Tüm dikkatler Erdoğan’ın Yunan adalarının egemenliğine karşı çıkıp çıkmayacağı (bu konuyla ilgili tek bir kelime bile etmedi), Yunanistan’ın Amerikan F-35 savaş uçaklarını alıp almayacağı ve Türkiye’nin daha alt seviye olan F-16’ları alıp almayacağı üzerine odaklanmıştı. Ah az kalsın unutuyordum ve tabi ki Anastasiadis’in Erdoğan’la olan “görüş alıverişine”.
Kaynak: KURGU!