Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, şimdiye endeksli konuşmak yerine bir sonraki adımın da düşünülmesi gerektiğinin altını çizerek, “Yapısal bir çözüm bulacaksak daha geniş konuşulması gerekir” dedi.
Kıbrıs Postası’nda, Ulaş Barış’ın konuğu olarak gündemi değerlendiren Rahvancıoğlu, dar gelirli vatandaşın et ihtiyacını karşılamasının mümkün olmadığını ifade ederek, bir kördüğüm içerisinde olunduğunu ve bu ipin ucunun çözüm tarafından tutulması gerektiğini söyledi.
Vatandaşın sorunun kaynağına değil et fiyatlarının yüksek olmasına tepki gösterdiğine dikkat çeken Rahvancıoğlu, vatandaşın tepkisi sonrası ‘taban fiyat’ uygulaması getirildiğini, buna da hayvancının tepki gösterdiğini aktardı.
İthal et getirilmesine hayvancıların karşı olduğunu, kasapların ise kârın tüccarlara yarayacağını fark etmesinden ötürü istemediklerini söyleyen Rahvancıoğlu, ithal eti üretimden kopma olarak değerlendirdi, üretimden kopulduğunda da “Kıbrıs Türk Hava Yolları, Sanayi Holding, limancılık” örneklerini vererek neler olduğunun daha önce deneyimlendiğini hatırlattı.
Üretimden kopulduğu oranda katma değer üretmeyen bir toplumun her anlamda bağımlılık ilişkisine girmek durumunda kaldığını belirren Rahvancıoğlu, hükümetin önerdiği çözümlerin yine halkın cebinden çıktığına değinerek, sorunun çözümünün tarım politikalarından başladığını ifade etti.
Bağımsızlık Yolu olarak yapısal çözümler getirilmesi gerektiğini savunduklarını ifade eden Rahvancıoğlu, et fiyatlarından şikayet eden vatandaşın, kendi maliyetlerinden şikayet eden kasabın ve üretemez duruma gelmiş olan hayvancının söylediklerinin doğru ama doğrunun bir bütün olduğunu söyledi.
Rahvancıoğlu, “Vatandaşı, kasabı, hayvancıyı birbirine kırdırmak yerine kamu yararına toptan bir çözüm bulmamız lazım” dedi.
En verimli tarımsal arazilerinin inşaat şirketleri tarafından gasp edildiğini ifade eden Rahvancıoğlu, tarım arazilerine bina dikildiği zaman bütün gıda ürünlerinin maliyetlerinin artığına dikkat çekti, tarımsal üretimde, verimli tarım arazilerine kesinlikle beton dökülmemesi gerektiğini kaydetti.
“Planlı ve yapısal bir tarım hayvancılık politikasının ortaya koyulması şart”
Rahvancıoğlu, şimdiye endeksli konuşmak yerine bir sonraki adımın da düşünülmesi gerektiğinin altını çizerek, “Yapısal bir çözüm bulacaksak daha geniş konuşulması gerekir” dedi.
Bağımsızlık Yolu olarak savundukları yapısal çözümün ana hatlarından bahseden Rahvancıoğlu, var olan tarım arazilerinin korunması, tarımsal verimliliğin artırılması için küçük ölçekte yapılan üretim yerine büyük ölçeğe geçilmesi ve bunun kooperatifçilik yoluyla yapılması olduğunu aktardı, kooperatifçiliği hayvancılık ve tarımda teşvik etmek ve var olan bütün yardımları kooperatifleşmek şartına bağlamak gerektiğini ekledi.
En temel giderlerden birinin akaryakıt maliyetleri olduğuna değinen Rahvancıoğlu, akaryakıtın sadece iki şirkete bırakıldığına dikkat çekti.
Kamunun akaryakıt ithalatı sürecine girerek kontrolü eline alması gerektiğinin altını çizen Rahvancıoğlu, hayvancıyı ve kasabı ilgilendiren bir başka sorunun da elektrik olduğuna dikkat çekti, “Sırtımızda AKSA gibi bir kambur var ve normalde ödenmesi gerekenden daha fazlasını ödüyoruz” dedi.
Bu üç unsurun maliyetleri artırdığını ve verimsiz üretim yönteminin bedelini halkın ödediğini söyleyen Rahvancıoğlu, planlı ve yapısal bir tarım-hayvancılık politikası ortaya koyulmasının şart olduğunu belirtti.
“Asgari ücret en düşük kamu maaşına eşitlenmeli”
Rahvancıoğlu, var olan enflasyon nedeniyle maaşların artırılmasının gündeme geldiğini ifade ederek, maaşlar artırıldığı için enflasyon olmadığını, bu işin kökünün var olan fiyat artışları olduğunu söyledi.
Fiyat artışlarının önüne geçmenin yolunun kamucu planlı ekonomiye geçilmesi olduğunu kaydeden Rahvancıoğlu, serbest piyasada fiyat artışlarında birçok tetikleyici olduğundan bahsederek, toplumsal yaşamda her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu söyledi.
Başlangıç noktasının işçinin maaşı değil üretim olduğunu aktaran Rahvancıoğlu, maaş artışının kısa vadeli bir çözüm olduğunu, hayatı ucuzlatmak gerektiğini söyledi.
Halkın eğitim, sağlık, ulaşım gibi gider kalemlerini örnek veren Rahvancıoğlu, “Devletin bu giderler hakkında ne yaptığına bakmamız gerek, asgari ücretin artırılması denize düşüp yüzme bilmeyene can simidi atılmasıdır” dedi.
Rahvancıoğlu, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun lağvedilerek asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi gerektiğini söyledi, hayat pahalılaşmazsa kimsenin maaşının artmasına da gerek kalmayacağını kaydetti.
Çalışma hayatının bir bütün olduğundan bahseden Rahvancıoğlu, “Yapbozun bir parçası değiştiğinde diğerlerinin de değiştirilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Sektörel sendikalaşmaya ve asgari ücrete karşı olmadıklarını belirterek, koşullar göz önünde bulundurulduğunda Bağımsızlık Yolu olarak asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi gerektiğini savunduklarını belirten Rahvancıoğlu, sektörel bir çalışma yapılacaksa diğer parçalara nasıl yansıyacağının da değerlendirilmesi gerektiğinin, sektörel çalışmanın, çalışma hayatının tamamında düzenleme yapılmasıyla ilgili olduğunun altını çizdi.
“Belli bir oranda sendikalaşma diğer çalışma ortamlarını da etkiler”
İstatistik Kurumu’nun verilerine değinen Rahvancıoğlu, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaklaşık 22 bin iş yeri olduğundan, 140 bin çalışanın ise özel sektörde çalıştığından bahsetti.
Bütün çalışanların yüzde ellisinin 10 ve üzeri işçi çalıştıran yerlerde çalıştığını ve bu iş yerlerinin sadece yüzde 9.8’ini oluşturduğunu söyleyen Rahvancıoğlu, 10 ve üzeri işçi çalıştıran yerlerde sendikasız çalıştırılmanın yasaklanması durumunda; iş yerlerinin yüzde 10’unun, çalışanların ise yüzde 50’sini etkileyeceğini söyledi.
50 ve üzeri olanlara koyulduğunda iş yerlerinin yüzde 2’si çalışanların yüzde 35’inin yararlanacağını belirten Rahvancıoğlu, çalışma yaşamının içine belli bir oranda sendikalaşma sokulduğunda diğer çalışma ortamlarını da etkileyeceğini aktardı.
Asgari ücret artışından olumsuz etkilenecek küçük esnafa kamusal olarak destek verilmesi gerektiğini ifade eden Rahvancıoğlu, esnafın da sırtından sermayeyi atması gerektiğini söyledi.
“İşçi kartının dijitale geçirilmesi kayıt dışılığın önüne geçebilecek bir adımdır”
Rahvancıoğlu, kayıt dışılığın iş yerlerinin kayıttan kaçma politikasıyla ilgili olduğunu belirterek, “Kayıt dışılık kültürünün yayılmasına izin verildiği oranda, önce vatandaşın sigortasız çalıştırılması, sonra yabancı uyruklunun çalışma izinsiz çalıştırılmasına yol açar” dedi.
Kayıt dışılığın kökten çözülmesi gerektiğinin altını çizen Rahvancıoğlu, devlet tarafından dış denetimin kayıt dışı çalıştırılmasının önüne geçmenin önemli bir ayağı olduğunu belirtti, iç denetim mekanizmalarının da kurulması gerektiğini, sendikanın ve iş güvencesinin iç denetimin önemli bir parçası olduğunu kaydetti.
Rahvancıoğlu, “Denetim denildiğinde sadece devletin yaptığı denetim şeklini anlamaktan ve kayıt dışı denildiğinde sadece yabancı uyruklu çalışanları düşünmekten sıyrılarak meselenin bütününü görmek zorundayız” dedi.
Bağımsızlık Yolu olarak işçi kartının dijital hale getirilerek işe giriş ve çıkışlarda okutulması ve işverenle Çalışma Bakanlığı’nın serverlerinde eş zamanlı görüntülenmesi gerektiğini savunduklarını belirten Rahvancıoğlu, bu yöntemin kayıt dışı işçi çalıştırmanın önüne geçebilecek bir adım olduğundan bahsetti, bu uygulamanın teknolojik olarak çok kolay fakat siyasi olarak çok zor olduğuna değindi.
“Vatandaşlıkların verilmemesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fiilen gasp ettiği bir haktır”
Anayasa’ya göre ebeveynlerinden bir tanesi Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan çocuğun karma evlilik çocuğu olduğu ve vatandaşlık hakkına sahip olduğunu belirten Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu olarak bu mücadeleye tam destek verdiklerini söyledi.
Vatandaşlıkların verilmemesinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fiilen gasp ettiği bir hak olduğunu ifade eden Rahvancıoğlu, bu konuyla ilgili Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinde baskı oluştuğu oranda çeşitli duyurular çıktığını ve gri bölge yaratıldığından bahsetti, güven sorunu oluştuğunu ekledi.
Rahvancıoğlu, 14 maddelik açılım paketinin ilk maddesini hatırlatarak rehin politikası izlendiğini aktardı, devletlerin kendi yasalarına uymakla mükellef olduğunu söyledive mücadelenin devam edeceğini belirtti.
Rahvancıoğlu, devletlerin yürüttüğü siyasetin insanların faşizme sürüklendiğinden bahsederek, “Liberal demokrasilerin çatırdıyor olmasının sebebi; kendi koydukları taahhütlere kendilerinin uymuyor olmasıdır” dedi.
Avrupa Parlamentosu’nda parlamentonun varlığına karşı olan kesimin yüzde 30’luk bir yere sahip olduğunu söyleyen Rahvancıoğlu, bu oranın seçimlerden sonra artmasının beklendiğine değindi.
“Federasyonu reddeden bir anlayış Kıbrıslı Türklerin zararınadır”
9 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerini toplumsal bir eğitim süreci olarak değerlendiren Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu’na anti-kapitalist bir cephe girişiminden teklif geldiğinden bahsetti.
Konjonktürel sebeplerden dolayı bu seçimi de pas geçtiklerini ve bir sonraki seçimlere kadar ilişkilerini sürdürmeye devam edeceklerini ifade eden Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu olarak parlamento seçimlerinde üç adaya sıkıştırılmış algıya karşı olduklarını, federasyon ve emekten yana olan etnik kimliğine bakılmaksızın adayların bulunduğu partilere oy verilmesi çağrısını yaptıklarını söyledi.
Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs sorunuyla ilgili iki temel meselesi olduğuna değinen Rahvancıoğlu, bunların Kıbrıs’ın birleştirilmesi ve Kıbrıs’ın birleştirilmesi sırasında Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitliğinin sağlanması olduğunu, bunun federasyondan geçtiğini söyledi.
Hem siyasal eşitlik hem birleşmeyi aynı anda barındıran bir çözüm dışındaki her çözümün toplumu daha büyük sorunlara götüreceğini kaydeden Rahvancıoğlu, federal bir Kıbrıs’a vatana ihanet deme noktasına gelen, içerisinde Oscar Ağa’nın bulunduğu Yeşiller Partisi’nin Kıbrıslı Türkler tarafından dışa itilmesi gerektiğini ve federasyonu reddeden bir anlayışın Kıbrıslı Türklerin zararına olduğunu ekledi.
Rahvancıoğlu, federal çözüm dışında bir çözümün Kıbrıslı Türklerin çıkarına olmadığını ve Bağımsızlık Yolu olarak tavrını net bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek bugünün teorik tartışması yarının pratik kavgasıdır dedi.
“Kıbrıslı Türk halkının iradesi halen daha federasyondan yana”
Rahvancıoğlu, liderlerin halkı dinlemesi konusuna katıldıklarını belirterek, “Kıbrıslı Türk halkının iradesinin halen daha federasyondan yana olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ersin Tatar’ın bileğinin hakkıyla kazanmadığını, bunu kendi dahil herkesin bildiğini, kendi hakkıyla kazanmış olsaydı bile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir çözüm referandumu olmadığını söyleyen Rahvancıoğlu, oradaki rakamlara bakarak Kıbrıslı Türklerin iradesinin federasyondan yana olmadığının söylemenin mümkün olmadığını kaydetti.
Rahvancıoğlu, Ersin Tatar’ın görüşmekten dahi korkuyor olmasının sebebinin halkın iradesinin federasyondan yana olmasını bilmesinden kaynaklı olduğunu ifade ederek, Kıbrıslı Türklerin de federasyon iradesinden kaçma şansı olmadığından bahsetti.
20-30 sene boyunca sürdürülen ‘çözüm, çözümsüzlüktür’ anlayışının aşıldığını belirten Rahvancıoğlu, “Kıbrıslı Türkler olarak Ersin Tatar’ı hayli hayli aşarız” dedi.
Rahvancıoğlu, esas meselenin bunu aşarken halkta bir Crans Montana, Annan Planı hayal kırıklığı daha yaşatmayacak psikolojik hazırlık mekanizmalarına oturtmak olduğunu kaydetti, güneyde Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitliğini kabul etmeyen iradenin varlığı çözüm istemekten vazgeçilmesini gerektirmeyeceğini söyledi.