Kıbrıs Cumhuriyeti’nde var olan ciddi ayrımcılık ve ırkçılık yeni bir mağduriyet hikayesiyle gün yüzüne çıktı. Kamerunlu bir babadan ve Kıbrıslı bir anneden doğan çocuğa vatandaşlık verilmesi reddedildi.
Karma evlilik yapan Kıbrıslıtürklerin çocuklarına vatandaşlık verilmemesi uzun zamandır tartışılmaya devam ederken, bu kez Kıbrıslırum bir anneden ve yabancı bir babadan doğan çocuğa vatandaşlık verilmedi.
30 Ocak 2025 tarihinde dünyaya gelen çocuğa babanın uyruğu nedeniyle Kıbrıs vatandaşlığı verilmesi reddedildi.
Gerekli tüm belgelerin temin edilmesine rağmen, çocuğun kaydını yaptırmak için başvuruda bulunan anneye, çocuğunun “uyruğu bilinmeyen” olarak kaydedileceği ve ve vatandaşlık başvurusunun işleme alınmasının -eğer onaylanırsa- üç yıla kadar sürebileceği bildirildi.
IRKÇI ÇİRKİN TEKLİF
Daha da ileri giden devlet yetkilileri anneye, çocuğun babasından resmen boşanmasını ve çocuğun “bilinmeyen babadan doğma” olarak kaydedilmesi teklif edildi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yürürlükteki mevzuatına göre, Kıbrıslı bir anne ve yabancı bir babadan doğan çocuklar, kayıt prosedürü yoluyla Kıbrıs vatandaşlığı alma hakkına sahiptir. İlgili başvuru, reşit olmayan çocuğun Kıbrıslı ebeveyni tarafından sunulması gereken M126 belgesiyle yapılmaktadır.
Yasaya rağmen, bürokrasi ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalan anne sosyal medya platformu TİK TOK üzerinden yayınladığı videoda yaşadığı ayrımcılığı anlatarak, gerekli tüm belgelerle başvuruda bulunmasına rağmen, çocuğunun hakkı olan vatandaşlığı sonunda alacağının garantisi olmadan yıllarca beklemek zorunda kalacağını söyleyerek tepki gösterdi.
CUMHURBAŞKANI MÜDAHALE ETMEZSE DAVA ULUSLARARASI MAHKEMELERE TAŞINACAK
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin en üst makamlarından yanıt beklenilen olayda ve olumlu bir sonuç elde edilmemesi halinde, davanın Çocuk Hakları Komiserliği’ne ve Avrupa ve uluslararası mahkemelere taşınacağı belirtildi.
Yunanistan’da yayınlanan gazeteci Nikos Şüküroğlu imzalı bir haberde bu uygulamanın sadece etik dışı değil, aynı zamanda yasadışı olduğu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’nin bir Üye Devleti olarak eşitlik, adalet ve insan hakları ilkelerine saygı göstermekle yükümlü olduğu değerlendirmesinde bulunuldu, kanunen vatandaşlık hakkına sahip bir çocuğun vatandaşlığının reddedilmesi, ülkenin anayasal ve uluslararası taahhütlerinin ciddi bir ihlali olarak değerlendirildi.