Bu makale ilk kez 6 Şubat tarihinde Avrupa Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
21.yüzyılın bu ilk çeyreğinde ekonomiyi ele alırken önce dünyanın bütününde genel ekonomik duruma göz atmak zorundayız. Çünkü yaşamakta olduğumuz bilgisayar devrimi ile birlikte iletişim ve ulaşımda dünyamız iyice küçülmüştür. Dünyanın en ücra köşesindeki bir ekonomik veya siyasi gelişme dünyanın tümünde kısa sürede etkili olabilmektedir.
Günümüz dünyasının ekonomisine damgasını vuran en önemli unsur nedir?
Bu unsur hiç kuşkusuz bilgisayar teknolojisi ile üretimde elde edilen otomasyon sayesinde, üretici güçlerdeki muazzam gelişmedir. Bu gelişme ile birlikte üretim faaliyeti tamamıyla toplumsal bir nitelik kazanmış, toplumsallaşmıştır. İnsanın üzerindeki işgücü yükünün çok büyük ölçüde azalması olanağı ortaya çıkmıştır. Fakat, uretim teknolojisinde meydana gelen bu olanak, emekçilerin çıkarları icin kullanilmamakta, tersine emekçilerin ve dolayısıyla tüm toplumun zararına-örneğin silahlanma ve savas-icin; yani kapitalist özel mülkiyeti korumak ve aşırı kar elde etmek amacli olarak kullanılmaktadır.
Bu da, işçiler üzerindeki angarya yükünü azaltmasına rağmen, üretimde bolluğu elde etmemizi engellemektedir.
Üretimin tamamen toplumsallaşmasına rağmen, toplumsal üretim araçları küçük bir azınlığın özel mülkiyetinde kalmaya devam etmektedir. Bu nedenle de küçük bir tekelciler grubunun halk kitleleri üzerindeki hegemonyası dayanılmaz bir hal almıştır. Bu durum üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki antagonizmayi daha da kesinleştirmiştir. Mevcut üretim ilişkilerinin üretici güçlerdeki düzeye ulaşabilmesi için, yani üretim ilişkilerinin de toplumsallaşması için toplumun siyasal üst yapısında devrimci bir dönüşüm şarttır.
Bu da ancak toplumsal üretim araçlarının, sermaye sınıfının özel mülkü olmaktan çıkarılıp toplumsallaşması ile mümkündür.
Mülk sahibi sınıflar, sermaye sahipleri, bu dönüşümden korkmaktadırlar. Çünkü bu değişimin gerçekleşmesi halinde toplum içindeki ayrıcalıklı konumlarını, sınıfsal iktidarlarını ve doğal olarak tüm mülklerini ve sermayelerini kaybedeceklerdir.
Burjuvazi bunu önlemek için her yola başvurmaktadır. Feodal toprak ağalarına karşı köylülüğün özgürleştirilmesi için burjuva demokrasisini savunan ilerici burjuvazinin yerini toplumu baskı altında tutmak için her yolu mübah sayan gaddar bir mali oligarşi almıştır.
Oligarşi işçi ve emekçileri emperyalist kapitalist boyunduruk altında tutabilmek için burjuva demokrasisinin bütün değerlerini yıkmıştır. Bilgisayar teknolojisi ve internet sayesinde demokrasi genişletilip, vatandaşlar devlet yönetiminde, yani demokraside, daha aktif rol alacaklarina, temsili demokrasi olarak halka yutturulan demokrasi her gecen gun daha da kısıtlanmakta ve vatandas yonetim ve denetiminden uzaklastirilmaktadir. Günümüzde parlamenter demokrasinin aşırı gerici karakteri bu nedenle gözle görülür bir şekle bürünmüştür.
Üretici güçlerdeki muazzam gelişme karşısında üretim ilişkilerinde de toplumsallaşmayı önlemek için emperyalist burjuvazi işçileri kitleler halinde işten çıkarmaktadır. Issizlik Dünya çapında hızla artmaktadır. Yedek işçi ordusu durdurulamaz bir şekilde büyümektedir. İşsiz kitleler yaşama tutunabilmek için gerekli olan temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamaktadırlar.
Kitlesel yoksulluk korkunç boyutlara ulaşmaktadır. Özellikle geri kalmış ülkelerin metropollerinde bu yoksulluk ve sefalet çıplak gözle bile görülebilmektedir.