“Diyorlar ki “Kıbrıs sorunu çözülürse Kıbrıs Türkleşecek”. Kıbrıs sorunu çözülmezse Kıbrıs Türkleşecek. Türkiye yıllardır Kıbrıstürk toplumunu güçsüzleştiren ve Ankara’ya bağımlılığını artıran politikaları yaşama geçirmektedir. Küçük bir toplum güçlü Türkiye karşısında sonsuza kadar direnemez. Kıbrısrum toplumunda sağ ve aşırı sağ bunu zamanında anlamazsa bu kez Kıbrıs’ı bir daha düzeltilemeyecek şekilde yaralayacaktır.”
Kavazoğlu ve Mişaulis’in Anısına Dali’de Gerçekleştirilen Etkinlikte AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Konuşması:
Halkımızın kahramanları Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’i saygıyla anmak için bu yıl da buradayız. İki değerli yoldaşımızın kanlar içerisinde omuz omuza canlarını verdiğini o son kucaklaşma gözlerimizin önüne geliyor ve bu yıl da onlara olan büyük borcumuzu derinden hissediyoruz. Her Nisan ayı bizi yaralıyor. Halkımızı zehirlemek için milliyetçiliğin akıttığı zehrin ne kadar öldürücü olduğunu, yerli ve yabancı hainlerin halkımız aleyhine işledikleri ihanetin ne kadar büyük olduğunu bize hatırlatıyor. Her Nisan ayı inadımıza inat katıyor. Çünkü ortak bugünümüz ve ortak geleceğimiz için görev ve yükümlülüklerimizi önümüze koyuyor. Dünyanın bu küçük köşesinde barış içinde yaşamamız için biz Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin akıtılan kanlarımızla verdiğimiz mücadeleleri haklı sonuçlarına ulaştırmak için ortak andımızı hepimize hatırlatıyor.
“Bu yıkıma son ver. Tarihi görevin seni bekliyor! Harekete geç… Ama bugün. Çünkü yarın belki de çok geç olacak. Bu yıkım artık durmalı! Sağ olun, var olun! Yaşasın Barış! Yaşasın Dostluk!”. Faşist TMT’nin kurşunlarının iki gerçek yurtseveri katlettiği 11 Nisan 1965’ten 54 yıl sonra Derviş Ali Kavazoğlu’nun bu sözleri daha da fazla anlam kazanıyor. Görevimizi yapmalıyız. Bu ülkede farklı bir yarın isteyen Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler olarak yıkımı birlikte durdurmalıyız. Geç olmadan, bugün birlikte çalışmalıyız! Nefret ve fanatizme karşı mücadele etmeli, milliyetçilik ve neofaşizme karşı direniş duvarını birlikte dikmeliyiz. Yurdumuzun kurtuluşu için iki toplumun ortak mücadelesini güçlendirmeliyiz. Zıtlaşmanın karanlık yıllarını nihai olarak geride bırakmalıyız.
Bu görev ve borcun yükünü sırtlanan, 1974’ün yıkıntılarının üzerinde yeniden yakınlaşma hareketini inşa eden partimizle, AKEL’le gurur duyuyoruz. Yasadışı ve itiraf edilmemiş suç ve cinayetler hakkında, açılan yaralar hakkında konuşma cesaretini gösterdiği ve bu cesareti göstermeye devam ettiği için AKEL’le gurur duyuyoruz. Partimizin bütün Kıbrıslıların, bütün emekçilerin partisi olmasından ve olmaya devam etmesinden gurur duyuyoruz. İki toplumun siyasi eşitliği hakkında, Kıbrıs’ın tümünün Kıbrıs halkına ait olduğu hakkında konuşan parti olmasından ve olmaya devam etmesinden gurur duyuyoruz. AKEL olarak, Kıbrıs sorununda yıllardır izlediğimiz politikayla bu vizyona inanıyoruz ve bunu talep ediyoruz. Tarihe geçecek adımlar atarak, bu vizyona inanıyoruz ve bunu talep ediyoruz. Adaylarımız arasında Kıbrıslıtürk adayın da yer alması böylesi bir adımdır.
Yıllar boyunca iki toplumda da milliyetçilik Kıbrıslırumları ve Kıbrıslıtürkleri birleştiren her şeyi yok etmeye çalıştı. Sömürgeciliğe ve emperyalizme hizmet ederek, bağımsız bir yurt fikrini öldürmeye çabaladı. AKEL’in aday listesinin iki toplumlu karakteri on yıllardır bize dayatmaya çalıştıkları ideolojik ve politik bölünmeye aşmaya yönelik mücadelelerimizin bir devamıdır. Halkımızın birliğini, yurdumuzun bağımsızlığını savunan siyasal çizgiye bağlılığımızın ve tutarlılığımızın bir göstergesidir. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin Kıbrıs’ı eşitlik içerisinde birlikte yönetebilecekleri ve birlikte yönetmeleri gerektiği düşüncesinin güçlenmesi için sürekli olarak ortaya koyulan çabanın bir devamıdır. Siyasal eşitliğin önemini anlamakta, hele hele kabul etmekte zorlananların tümüne bunu sürekli olarak hatırlatmanın bir devamıdır. Kıbrıslıların tümünün sesinin, farklı bir Avrupa’da yeniden birleşmiş bir Kıbrıs için duydukları heyecan ve beklentinin duyulması için timsal bir karardır.
Ancak kimi içten pazarlıklılara da cevap vermek için bir kez daha net bir şekilde ifade ediyoruz: İki toplumlu aday listesi Kıbrıs sorununun çözüm modelini teşkil etmiyor. Ne Kıbrıstürk toplumunun yerine geçmeyi, ne de Kıbrıslıtürklerin gözünü boyamayı hedefliyor. Bir Kıbrıslıtürkün adaylığı ne Kıbrıstürk toplumunun toplum olarak adaylığıdır, ne de Kıbrıstürk toplumunu toplum olarak temsil etme hareketidir. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin birlikte yaşamayı ve ortak geleceklerini birlikte inşa etmeyi “ne istediklerini, ne de yapabileceklerini” iddia edenlere aday listemiz net bir cevaptır. Sadece ve sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği için bugün bölünmeyle ve yarın taksimle uzlaşanların tümüne cevabımızdır. Bu, sadece ortak geçmiş nedeniyle değil, aynı zamanda ortak geleceğimiz adına da oyların çapraz olabileceğini kanıtlayacak tarihi andır. Ne başkalarının “uzantıları” olarak, ne de çatışmaların “kalıntıları” olarak değil, Kıbrıslılar olarak birbirimize oy vermemize değer olduğu tespitine herkesin varabileceği andır.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday listemize ilişkin kararımız “Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler yönetimi paylaşıp ortak vatanlarını birlikte temsil edebilirler” mesajını göndermeyi isteyen siyasi bir harekettir. Önümüzde sonuçlarıyla pek çok mesajı gönderecek çok önemli bir siyasi mücadele var.
Avrupa Parlamentosu seçimleri hem Avrupa’nın, hem Kıbrıs’ın geleceği açısından çok kritiktir. Durum değişmelidir. Hem Avrupa’da, hem Kıbrıs’ta. Sosyal eşitsizlikler insanları çaresizliğe ve sefalete sürüklüyor. İnsanların alım gücü hızla eriyor. Yoksulluk, nüfusun giderek daha da büyük kesimlerini tehdit ediyor. Çalışma ilişkileri sistematik bir biçimde düzensizleştiriliyor. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı yaygınlaşıyor. Güvencesizlik hâkim oluyor. Faşizm tekrar başkaldırıyor. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, popülizm, nefret ve şiddet, büyük çıkarlara hizmet. Tüm Avrupa’daki rolleri budur. Kıbrıs’ta da rolleri budur.
Sayın Anastasiadis’in yeniden seçilmesi için, kooperatif bankalarının peşkeş çekilmesi için, toplumda muhafazakârlığın ve karanlığın hâkim kılınması için kullanılan bir koltuk değneği. Yunanistan’daki Altın Şafak’ın Kıbrıs’taki şubesi ifşa oldu. Şimdi “askeri kavramlarla” karşı saldırı tehdidinde bulunuyor. Herkesin anlaması gereken şey onların sadece kendilerine karşı direnenleri değil, demokrasiyi, özgürlüğü, bu yurdun barış ve refah içerisinde yaşaması perspektifini tehdit ettikleridir.
Diyorlar ki “Kıbrıs sorunu çözülürse Kıbrıs Türkleşecek”. Kıbrıs sorunu çözülmezse Kıbrıs Türkleşecek. Türkiye yıllardır Kıbrıstürk toplumunu güçsüzleştiren ve Ankara’ya bağımlılığını artıran politikaları yaşama geçirmektedir. Küçük bir toplum güçlü Türkiye karşısında sonsuza kadar direnemez. Kıbrısrum toplumunda sağ ve aşırı sağ bunu zamanında anlamazsa bu kez Kıbrıs’ı bir daha düzeltilemeyecek şekilde yaralayacaktır.
Sayın Anastasiadis geç de olsa sorumluluğunun bilincine varmalıdır. Tarihe taksimin Cumhurbaşkanı olarak geçmemesi için geç de olsa yapması gerekenleri şimdi yapmalıdır. Onu AKEL’in güya kendisini daha fazla taviz vermeye çağırdığı iddialarında bulunmaya son vermeye çağırıyoruz. Hiçbir zaman ve hiçbir yerde böylesi tek bir cümlemizi dahi bulamaz. Tam aksine, her yerde sürekli olarak kendisini yaptığımız uyarıları ve maalesef bizi haklı çıkaran gelişmeleri bulacaktır. Bunun için onu en azından şimdi kararlılık göstermeye, inisiyatifler üstlenmeye çağırıyoruz. Kıbrısrum tarafının tutarlılıkla sorunun çözümünü arzuladığını ve hedeflediğini herkesin net bir şekilde görmesi için onu harekete geçmeye çağırıyoruz. Türkiye’nin iki devletli çözüm tezine yolu açan değil, kapatan inisiyatifler üstlenmeye çağırıyoruz.
İşgale ve nüfus taşınmasına son verecek ve iki toplumun birlikte yaşamalarını sağlayacak bir çözümle, biz Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler geleceğe umutla bakabileceğiz. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve birliğini sağlayacak bir çözümle… BM kararlarını, Doruk Antlaşmalarını, uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu temel alacak bir çözümle… Kıbrıs’ı askersizleştirecek ve yabancı güçlerin garantörlük ve yurdumuzun içişlerine müdahale haklarına izin vermeyecek bir çözümle… BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı, iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde toprağı, halkı, kurumları ve ekonomiyi yeniden birleştirecek bir çözümle…