İtalya’da başkanlık sistemine geçiş girişimi, otoriterliğe doğru bir adım riski yaratacağı gerekçesiyle tepki çekiyor.
Bu fikir aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisinin talep ettiği bir proje olarak bir süredir gündemdeydi.
BBC Türkçe’den Övgü Pınar’ın haberi
Ülkenin bir sonraki başbakanı olabileceği konuşulan İtalya’nın Kardeşleri lideri Giorgia Meloni, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini istiyor.
Basındaki haberlere göre, İtalya’nın Kardeşleri son günlerde ittifak ortakları Lig ve Haydi İtalya’yı da bu projeyi hükümet programına almaya ikna etti.
İtalya’nın Kardeşleri, Lig ve Haydi İtalya’nın oluşturduğu sağ ve aşırı sağcı partiler seçime ittifak halinde giriyor ve anketlere göre toplamda yüzde 45 civarında oya ulaşmaları bekleniyor.
Post-faşist olarak da nitelenen İtalya’nın Kardeşleri halen yüzde 24 civarı oyla ülkenin en büyük partisi olma yolunda görünüyor.
Seçim sonuçları anketlerle uyumlu çıkarsa, mevcut seçim sistemi gereği bu partiler parlamentoda üçte ikilik bir çoğunluğa ulaşabilir. Bu durumda da başkanlık seçimine geçiş için gerekli anayasa değişikliğini, referanduma ihtiyaç duymaksızın gerçekleştirebilir.
Bu sistem değişikliği yapılırsa, bugün daha ziyade temsili bir rolü olan cumhurbaşkanının hükümete liderlik edeceği ABD benzeri bir başkanlık sistemine geçilmesinden söz ediliyor.
‘Parlamenter demokrasimiz gömülür’
Basında “yarı-başkanlık” olarak da anılan bu sistem, tek bir lidere fazla yetki verebileceği, kontrol mekanizmalarının gücünü azaltacağı ve otoriterlik yönünde bir adım olacağı gerekçesiyle endişe yaratıyor.
İtalya’da geçmişteki faşist rejime ve Nazi işgaline karşı savaşan direnişçilerin kurduğu İtalyan Ulusal Partizanlar Derneği (Anpi) bir açıklama yaparak, cumhurbaşkanının halk oyuyla seçileceği bir başkanlık sistemiyle ilgili şu uyarıda bulundu:
“Bu, kendimizi ‘güçlü bir adama’ teslim etmek, cumhurbaşkanının vasilik ve garantörlük işlevini ortadan kaldırmak ve onu yalnızca bir kesimin temsilcisine dönüştürmek demektir.”
Eski siyasetçilerden Rino Formica ve Gerardo Bianco da başkanlık sistemi projesiyle ilgili demeçler vererek bu yönde bir adımın otoriterlik getireceği uyarısı yaptı.
Hristiyan Demokratların önde gelen isimlerinden olan Gerardo Bianco, Katolik Kilisesi’nin gazetesi Avvenire’de önceki gün yayımlanan söyleşisinde, “Başkanlık sistemi anayasanın altüst edilmesi anlamına gelir. Parlamenter demokrasimizin popülizm adına gömülmesi anlamına gelir ve otoriterliğe yönelmenin başlangıcı haline gelebilir” dedi.
Eski sosyalist bakanlardan Rino Formica da La Repubblica gazetesine yaptığı açıklamada benzer görüşleri savundu ve başkanlık sisteminin “parlamenter demokrasinin yerine liberal olmayan, otoriter bir sisteme geçiş” olacağını belirtti. Formica böyle bir durumda İtalya’nın, Viktor Orban yönetimindeki Macaristan’a benzeyeceğini söyledi.
Il Fatto Quotidiano gazetesinde dün yayımlanan bir makalede de, mevcut seçim sistemi nedeniyle oyların çoğunluğunu almamış olan bir ittifakın parlamentoda çoğunluğu elde edebileceği vurgulandı. Yazıda, seçmenlerin çoğunluğunun desteğine sahip olmayan bir grubun anayasa değişikliği yapmasına karşı çıkılması çağrısı yer aldı.
Sol ve merkez partilerden karşı ittifak
Sağ ittifakın seçimi kazanması ve bu durumda başkanlık seçimine geçilmesi ihtimali, sol ve merkez partileri alarma geçirdi.
Anketlerde İtalya’nın Kardeşleri’ni kıl payı farkla takip eden merkez-soldaki Demokratik Parti (PD), bu ihtimalin önüne geçebilmek için merkezdeki küçük partilerle ittifak arayışına girdi.
PD hafta içinde, Azione isimli merkez partisiyle bir anlaşmaya vardı.
Demokratik Parti lideri ve Eski Başbakan Enrico Letta, dün akşam katıldığı bir TV programında, “Bu seçim sistemiyle sağ ittifak parlamentoda yüzde 66’lık çoğunluğa sahip olabilir ve referanduma gitmek zorunda olmadan anayasa değişikliği yapabilir” uyarısında bulundu.
Letta, bunu önlemek için kendilerinin de başka partilerle ittifak kurarak sağcılara alternatif oluşturma arayışında olduklarını vurguladı.