AP adayı Niyazi Kızılyürek, son haftalarda Kıbrıs’ın güneyinde şok etkisi yaratan “seri katil” ve ırkçılı meselesiyle ilgili açıklama yaptı.
1 Mayıs etkinliklerinde göçmen işçilerle çektiği bir fotoğrafla yayınladığı açıklamasında Kızılyürek, “Eğer yaşadığınız toplumda en iyi dinin sizinki olduğu, en iyi ulusun sizin ulusununuz olduğunu öğrenerek büyürseniz, ırkçı olmamanız mümkün değildir.
Ve milli narsisizm kişilik bozukluğu ile bütünleşince, en vahim şiddetin kapısı açılır.
Karşınızdakini insan olarak görmezsiniz. Onun yaşamının hiçbir değeri yoktur…
O ulusunuzu kirleten bir yabancıdır sadece.
Bu algı, hasta ruhlu birinde karşısındakini yok etme eğilimi yaratır ve bu eğilim belli koşullar altında eyleme dönüşür.” ifadelerini kullandı.
Irkçılıkla kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu sorgulayarak mücadele etmeye başlamamız gerektiğini kaydeden Kızılyürek’in paylaşımı şöyle:
“Seri Katil ve Irkçılık
Irkçılık, bir takım “kötü insanların” özelliği değildir.
Irkçı kişi, bir duman gibi toplumun bütün hücrelerine yayılmasını sağlayan ırkçı sosyalizasyonun ürünüdür ve çoğu zaman ırkçı olduğunun bile farkında değildir.
Eğer yaşadığınız toplumda en iyi dinin sizinki olduğu, en iyi ulusun sizin ulusununuz olduğunu öğrenerek büyürseniz, ırkçı olmamanız mümkün değildir.
Ve milli narsisizm kişilik bozukluğu ile bütünleşince, en vahim şiddetin kapısı açılır.
Karşınızdakini insan olarak görmezsiniz. Onun yaşamının hiçbir değeri yoktur…
O ulusunuzu kirleten bir yabancıdır sadece.
Bu algı, hasta ruhlu birinde karşısındakini yok etme eğilimi yaratır ve bu eğilim belli koşullar altında eyleme dönüşür.
İşlenen korkunç cinayetlerin sanığı Nikos Metaksas son günlerde Kıbrıs’ta gündemi meşgul ediyor.
Herkes “manyak bir seri katilden” söz ediyor.
Fakat o sadece yabancı kadınları katlediyor ve yabancı kadınlar arasında da beyaz orta sınıf Avrupalıları değil, Asyalıları, fakir Romanyalıları öldürüyor.
Cinayet listesinde üç Filipinli kadın ve kadınlardan birinin çocuğu, bir Nepalli, bir Romanyalı kadın ve iki çocuğu vardır…
Çok açıktır ki, bu cinayetler kişilik bozukluğu kadar ırkçılığın eseridir.
Etik sorumlusu da ırkçılık üreten kurumlar kadar, ırkçılığa göz yumanlardır.
Sokakta dövülen Pakistanlıyı görmezden gelenler, Kıbrıslı Türklerin arabalarına saldıranları yargılamayanlar ve yıllardan beri “güzelim Helen çocuklarını Filipinliler eğitiyor” diye hayıflananlardır…
Kısacası, toplumun ve kurumların en derin hücrelerine sızmış olan ırkçılıktır.
Irkçılığa karşı nasıl mı mücadele edilebilir?
Kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu sorgulayarak…”