ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kaynak: KAHVEDEN HİKAYELER: IRKÇILAR PAKET SERVİSCİLER KONUSUNDA İLKELİ BİR TAVIR TAKINDI
Çeviri: Penna
IRKÇI söylemler ve yabancı düşmanlığı temelinde istikrarlı bir büyüme sağlamış olan parti, ırkçı olduğu için bir belediye meclis üyesini ihraç ediyorsa dünya nereye gidiyor? Bu, Diko’nun [Demokrat Parti] bir üyesini rüşvet istediği için kovması veya Akel’in [Emekçi Halkın İlerici Partisi] kapitalist sistemi yok etmek isteyen bir üyesinin üyeliğini askıya alması gibi bir durum.
Elam [Rum Ulusal Halk Cephesi], ideallerine ve değerlerine ihanet ederek prensiplere dayanmayan bir tavır sergiledi ve Limasol belediye meclis üyesi Fivos Alkiviadis’i 10 gün önceki Limasol olayları sırasında ırkçı tehditlerde bulunurken kameraya yakalandığı için ihraç etti, ki bu olaya normalde çoğu parti üyesi alkış tutardı. Yine de Elam, “davranışı parti etik kurallarına aykırıdır” diyerek onu ihraç ettiğini açıkladı.
Partinin etik kurallarında kamera karşısında ırkçı tacizlerde bulunulmaması veya onlara bağımlı hale gelen tembel halka önemli bir hizmet verdikleri için, koyu tenli göçmenler olmalarına rağmen, paketçilerin ırkçı saldırılardan muaf tutulması yönünde bir hüküm olup olmadığını merak ediyor insan.
Alkiviadis, kamera karşısında şunları söylerken yakalanıyor: “Sana söylüyorum, bundan sonra bir paketçi gördüğümde, onu öldüreceğim.” Akel başkanı Stef Stef [Stefanos Stefanu] tarafından Başsavcıya ihbar edildi ve hakkında soruşturma başlatıldı, çünkü paketçilerimizin korunması gerekiyor- Elam’ın etik kurallarında böyle yazıyor.
KORUNMALARINA rağmen, eylemcilerin saldırıları sırasında birkaç paketçi dövüldü ve paraları çalındı, ancak Kıbrıscık için en büyük utanç, Kuveytli turistlerin yediği dayak oldu.
Hükümetimiz, vatandaşlarına uygulanan muamele konusunda diplomatik girişimde bulunan Kuveyt hükümetinden özür dilemek zorunda kaldı. Dışişleri Bakanı Kombos, Kuveyt Büyükelçisi’nden kişisel olarak özür diledi, Kuveyt’teki büyükelçimiz ise bir Kuveyt gazetesine özür açıklaması yaptı. Kuveyt’ten gelecek turist sayısı gelecek yıl biraz azalabilir.
Bayrak göklerde dalgalandırırken, iddia edildiğine göre iki Kıbrıslı Rum erkek, cuma günü Limasol sahilinde yürüyen iki genç Fransız denizciyi dövdü ve polis tarafından aranıyorlar. Bu olayın ırkçı bir motivasyonla mı gerçekleştiği belirsiz, ancak bu eşkıyalar, Kıbrıslı insanların içtenliği ve misafirperverliğine odaklanan turizm reklamlarımızı yeniden yazıyor.
HALKIN duygularına karşı hassas olan Prez Nik II [Nikos Christodulidis], Hloraka ve Limasol’daki şiddete yönelik rutin kınamalarında ırkçı saldırganlardan bahsetmemesi nedeniyle aldığı eleştirilerden incinmiş olmalı. Genel olarak “utanç verici görüntüler” ve “ülkemizi küçük düşüren eylemler” gibi yorumlarla yetindi.
Örneğin, ırkçıların davranışlarının hoş görülmeyeceğini söylemedi. Hatta, kınamalarının hiçbir yerinde ‘ırkçı’ kelimesini kullanmadı. Acaba yüzleşmeden bu kadar mı korkuyor ki ırkçılara hakaret etmekten kaçındı, yoksa önümüzdeki başkanlık seçimlerinde oy kullanacaklarını düşündüğü için mi bu şekilde hareket etti?
Cumartesi günü Phil [Filelefteros gazetesi], muhtemelen şiddet konusundaki şüpheli duruşuyla ilgili eleştirilere yanıt vermeye çalışan Prez ile uzun bir röportaj yayınladı, ancak yine onu eleştirenleri haklı çıkaracak şekilde tarafsız kalmayı seçti.
Ona “Hloraka ve Limasol’daki olaylarda sergilenen şiddeti ırkçılık olarak değerlendirmiyor musunuz?” diye soruldu. Cevabı şöyleydi: “Öncelikle şiddetin her türlüsünün kınanması gerektiğini belirtmeliyim ve gördüklerimizin hiçbiri kabul edilemezdi.”
Birileri hala lafı çevirdiğini düşünebilir diye bunun “çok net kuyruksuz ve dipnotsuz bir tavır takınma” olduğunu ekledi. Dilinin bir türlü söylemeye varmadığı ‘ırkçı’ kelimesini kullanmaktan kaçınmak için ustalıkla hareket etti. Belki de tıbbi bir durum var.
İNSANLARI, şiddet uygulayan ırkçıları bile, rahatsız eden şeyleri söylemek Prez Nik’in tarzı değil. O, olumlu olmayı, güzel ama boş sözler sarf etmeyi ve olumlu hissettiren unsurları öne çıkarmayı sever, okulun ilk gününde çocuklarla konuşmak için Akropolis lisesini ziyaret ettiğinde iyi hissetmesinin nedeni de buydu.
“Okulun ilk gününde birinin nasıl hissettiğini deneyimlemek istediği” için oaraya gittiğini söyledi, ardından da izleyicisinin zaaflarından istifade etme konusundaki eşsiz yeteneğini sergiledi.
“Çoğu zaman, biz öğrenci olmayanlar, doğrudan etkilenmeyenler olarak eğitim sistemine değişiklikler yaparız ve sizinle bu değişiklikleri veya yenilikleri tartışmadan kararlar alırız. Bunun büyük bir hata olduğu kanıtlanmıştır.”
Bu nedenle hükümet artık devlet eğitimde önerilen herhangi bir değişikliği uygulamadan önce bunu 12, 13 ve 14 yaşındaki öğrencilerle tartışacak. Kızları özel okula gittiği ve babalarının devlet okulları için ortaya koyduğu saçma fikirleri onların etkilemeyeceği için, Nik II bunu yapabilir.
12 YAŞINDAKİ çocuklara eğitim politikası hakkında söz hakkı vermek ve Elam’ın bir ırkçıyı ihraç etmesi, geçen hafta meydana gelen garip olayların tek örnekleri değildi. Rus Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, geçen Salı günü, Limasol’daki bir camiye yönelik iki hafta önce gerçekleşen saldırıyı kınamak zorunda hissetti kendisini.
Kendi Tass haber ajansımıza göre, Zaharova, Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camii’ne iki Molotof kokteyli atılmasını “kesinlikle kabul edilemez, cezalandırılması ve önlenmesi gereken barbarca eylemler” olarak tanımladı. Saldırı “dini bir mekâna yapıldığında bu özellikle endişe verici bir durumdur.”
Bunu gerçekten yaptı mı? Rusya birdenbire Limasol’daki bir camiye iki Molotof kokteyli atılmasından bu kadar endişe mi duydu ki, dışişleri bakanlığı bir tavır almak zorunda hissetti? Eğer bir camiye iki Molotof kokteyli atmak “barbarca bir eylem” ise, o zaman başka bir ülkeyi 18 ay boyunca durmaksızın bir bombardıman kampanyası ile dümdüz etmek ne anlama geliyor? Rus bombaları Ukrayna’daki bir camiyi asla vurmamıştır, çünkü Zaharova’nın, Kıbrıscık için söyledikleri gibi, dini mekanlara yönelik saldırılar “dinler arası çatışmayı kışkırtıyor” ve Moskova buna karşı her zaman ilkesel bir tavır takınmıştır.
PARANOYA ve komplo teorileri, eski büyükelçi Tasos Tzionis’in gizli servis Kyp’in başkanı ve cumhurbaşkanının ulusal güvenlik danışmanı olarak atanmasından bu yana kamusal yaşama geri döndü.
Her zaman olduğu gibi, Tzionis, paranoyak hikayelerini rapor etmek için Phil’deki arkadaşlarını kullanıyor, ki bu hikayeler hiçbir zaman gerçeği andıran bir şeyle desteklenmiyor. Bu uygulamanın en son tezahüründe, Phil, ciddi olaylarla ilgili özgür bölgelerde meydana gelen her şeyin “Türk istihbarat servisi MİT tarafından yakın takibe alındığı” konusunda bizleri bilgilendirdi.
Açığa kavuşturulmayan bilgilere göre, MİT, Hloraka ve Limasol’da “yaşanan tüm olaylara odaklandı ve uygulama için birçok senaryoya sahip: Hem operasyonel düzeyde, hem provokasyonu göz ardı etmeyerek, hem de propaganda alanında”.
Phil Cumhuriyet’in, provokasyon olasılığı konusunda “gergin bir durumda” olduğunu yazdı ve şöyle açıkladı: “Sonuçta, özel olarak eğitilmiş Türk istihbarat ajanlarının maskeli kişilerin topluluğuna sızması ve en kötüsünü provoke etmesi zor olmazdı.”
Ben sadece eski moda paranoya yayımına karşı olduğum için değil, aynı zamanda Türk gizli ajanlarının yardımı olmadan da en kötüyü provoke etme yeteneğine sahip olduğumuzu gösterdiğimiz için bu iddialara katılmıyorum.
CUMHURIYETİN efendisi Odysseas, perşembe akşamı başsavcı Yorgos Savvidis’in RİK’e verdiği röportajda, hizmetlerinin sonlandırılması için Yüksek Mahkeme’de sorgulanması olasılığına dair yaptığı yorumlardan etkilenmiş gibi görünüyor.
Savvidis, Odysseas’ın başsavcı yardımcısına yönelik ortaya attığı ve yolsuzlukla mücadele kurumuna gönderdiği iddiaların asılsız çıkması durumunda, bunu yapabileceğini söyledi. Savvidis’in yorumlarına yanıt olarak, yerel Tass ile yapılan bir röportajda Odysseas, kraliyetin çoğul ifadesini kullanarak, “Bunları [iddiaları] reddediyoruz ve tamamen kabul edilemez buluyoruz; bunlar tehdide varıyor” dedi.
Devlet yetkililerinin yarısını açıkça tehdit eden Odysseas’in sırf birileri onu kendi silahıyla vurdu diye bebek gibi surat asması oldukça acı. Tabii ki, her zaman olduğu gibi, yüksek otoritesi ve dokunulmazlığı sorgulandığında bu tehdidi de uluslararası yüksek denetim kurumları teşkilatına (INTOSAI) bildirecektir.
BAŞSAVCI ile yaşadığı polemik öncesinde, Odysseas, sanki de bu konu kendisini ilgilendirirmiş gibi, polis müdürünü ateşli silah taşıma yetkisine sahip olan tüm kişilerin adlarını vermesi konusunda tehdit ediyordu. Bunu, ateşli silahların devlete ait olduğunu ve denetime tabi olmaları gerektiği için yaptığını iddia ediyordu.
Şüphesiz, denetimi polis müdürünün izne sahip herkesin adını vermesi yerine verilen silahların sayısını açıklamasıyla yapabilirdi. Odysseas, isimleri öğrenmek istiyor çünkü onaylamadığı birisine iki tabanca için izin verildiğini duydu. Bizim efendimiz olarak, ateşli silah taşıma izninin kimlere verilmesi gerektiği konusunda son sözü söyleme hakkına sahip.
ALPHAMEGA süpermarket, web sitesinde aşağıdaki laf kalabalığı paylaşımını yapan vatansever bir kadın tarafından topa tutuldu: “Ülkesini bile kim satabilir ki? Sadece mülteci olmanın ne olduğunu bilmeyen sonradan görmeler. Başka inançlardan olanlar için para kazandığınız için yazıklar olsun… o kadar çok Avrupa ülkesi var… satılmış decaller sizi.”
Süpermarket şu cevabı verdi: “Turkey [hindi] kuşun türüdür. Söz konusu paylaşım Turkey Burger hakkındaydı, yani hindi etinden yapılan burger.”
GEÇTİĞİMİZ haftadan iyi bir haber de vardı. The Rolling Stones ‘Angry’ isimli yeni bir single çıkardı. Bu da 1980’de Start Me Up’dan bu yana yaptıkları en iyi şey oldu. YouTube’da izleyebileceğiniz video da oldukça keyifli.