Bu makale ilk kez 26 Nisan tarihinde Afrika Gazetesi’nde yayımlanmıştır
Koronavirüs salgını Kıbrıs’ın güneyinde kontrol altına alınıyor gibi. Anastasiadis geçen gün yaptığı bakanlar kurulu toplantısında normalleşmeye dönüş hazırlıklarını bakanlarıyla konuştu. Kuzeyde ise durum karışık. Sağlık Bakanı Ali Pilli test sonuçlarının sıfır vaka göstermesini “maalesef” diyerek açıklıyor. Değerli doktor Bülent Dizdarlı bunun tesadüf olmadığını, yeterli test yapılamadığı için gerçek durumun tespit edilememesinden kaynaklanan hayal kirikliğini yansıttığını anlatıyor.
Öte yandan Pile’de tespit edilen 5 vakadan dolayı güney yönetimi köyde tarama yapmak istedi. Bu konuda koyun hem Türk hem de Rum muhtarları istekli olmalarına rağmen KKTC dışişleri bakanı Kudret Özersay köydeki Türklere testlere katılmamaları talimatı verdi. Kuzeyden Pile’ye test için ayrı ekip gönderme sözü verdi. Ama gönderdiği ekip geçiş noktalarındaki karantina uygulamalarından dolayı güneye geçemedi! Bir kez daha ‘devletçilik’ kompleksiyle insani bir konuda bir kuruş maliyeti olmayan bir işbirliği engellendi.
Ben Kıbrıs Sosyalist Partisi adına yaptığım açıklamalarda başından beri Kıbrıs’ın bu salgina karşı birlikte hareket etmesi gerektiğini söylüyorum. Ortak bir kriz masası kurulmasını öneriyorum. Hade bunu beceremediniz bari iki toplum liderliği bünyesinde oluşturulan ortak sağlık komitesini etkin çalışır hale getirip sorunları asabilirdiniz!
Güney Kıbrıs 4 Mayıs günü sokağa çıkma yasağını kaldırma hazırlıkları içinde. Kuzeyde de benzer bir karar alınması muhtemeldir. Ancak kuzeyde alınacak kararın toplum sağlığı açısından çok riskli olduğu tüm uzmanlar tarafından seslendirilmektedir.
Sokağa çıkma yasağının kalkması yaşantımızın normale dönüşmesi olarak algılanmamalıdır. Bu virüs pandemisi ülkemizde ve dünyada halihazırda var olan ekonomik bunalımı derinleştirmiştir. İki aya yakin bir süreden beri birçok işyeri çalışmamış, isçiler maaş ve ücretlerini alamamış, küçük esnaf siftah etmemiştir. Vatandaş ev, esnaf dükkan kiralarını nasıl ödeyeceğini bilemez durumdadır. Sadece kira gelirine bağımlı olarak yaşayanlar da zor durumdadır. Turizm sektörü en azından bu yaz için neredeyse sıfırlanmış durumdadır. Buna bağlı olarak seyahat acenteleri, oteller, restoranlar, eğlence yerleri, barlar kafeteryaların ciddi sıkıntı yaşayacakları bellidir. Bunlara ek olarak, gıda ve sebze meyve üreticileri de durgunluktan etkilenecektir.
Bu yaşananlardan çıkaracağımız önemli bir ders vardır: İnsanlığı asil tehdit eden olgu Kapitalist ekonomik sistemin ta kendisidir. Kapitalizm de aynı bu virüs gibi asalaktır. Yaşaması için başka yaşamlara, yaşayan hücrelere yapışması ve onları öldüresiye sömürmesi gereklidir. Kapitalizm sadece insan emeğini değil aynı zamanda bütün doğal kaynakları da küçük bir azınlığın çıkarları doğrultusunda yok edici biçimde sömüren bir sistemdir. Bu sistem, onu çalışarak, kendini, emeğini sömürterek ayakta tutan büyük insanlığın ve doğanın en tehlikeli düşmanıdır. Covid-19 pandemisi bunu bir kez daha gösterdi. Salgın tehlikesi geçtikten sonra ekonomideki yaralarımızı nasıl saracağımıza şimdiden kafa yormalıyız. Ama yaralarımızı sarma mücadelemiz kapitalizme karşı yeni bir dünyayı yaratma mücadelesi olarak yürütülmelidir.