İklim değişikliği konusunda yılın en önemli toplantısı olarak görülen ve pazar günü başlayan (2 Aralık) BM Taraflar Konferansı (COP24) Polonya’nın Katoviçe şehrinde devam ediyor.
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan 197 ülkenin katıldığı zirveye, İsveç’in yaşadığı en sıcak yazın ardından iklim değişikliğine dikkat çekmek için okul grevine çıkan ve son yılların en büyük sivil toplum isyanlarından birini başlatan 15 yaşındaki Greta Thunberg’in konuşması damga vurdu.
Eskiden kömür madeni olan bir binadayapılan iklim zirvesinde BM Genel Sekreteri António Guterres ve dünya liderlerine seslenen Greta Thunberg, dünyanın kurallara göre oynanarak kurtarılacak aşamayı geçtiğini söyledi.
Thunberg yaptığı konuşmada tüm dünyadaki gençleri şu sözleriyle harekete çağırdı:
“Artık medyadan krize kriz gibi davranmaya başlamalarını isteyeceğim”
“25 yıl boyunca sayısız insan Birleşmiş Milletler İklim Konferansları’nın yapıldığı binaların önünde durdu ve liderlerimizden emisyonları durdurmalarını istedi. Ancak, açıkça görülüyor ki emisyonlar artmaya devam ediyor. Bu yüzden onlardan bir şey istemeyeceğim. Bunun yerine medyadan bir şey isteyeceğim, artık krize kriz gibi davranmaya başlamalarını. Bunun yerine dünyanın her yerinden insanlara liderlerin bunu beceremediğinin farkına varmaya çağırıyorum. Çünkü varoluşsal bir tehditle karşı karşıyayız ve bu çılgınlığı sürdürecek zamanımız yok. İsveç gibi zengin ülkelerin küresel ısınmayı 2 derecede tutma hedefine ulaşması için emisyonlarını yılda en az yüzde 15 azaltmaya başlaması gerekiyor.
“Altıncı büyük yok oluşun ortasındayız”
Medyanın, liderlerin ve herkesin bundan başka hiçbir şeyden söz etmemesi gerektiğini düşünebilirsiniz, ama aslında kimse bundan söz etmiyor. Ya da kimse her gün tükenmekte olan 200 tür ile birlikte altıncı büyük yokoluşun ortasında olduğumuzdan söz etmiyor. Dünyanın beş büyük yokoluşuna geri gitmeye çalışacağım. (4 buçuk milyar yıllık dünya, tarihi boyunca beş büyük yok oluş yaşadı. Dahası, kimse Paris Anlaşması’nda açıkça belirtilmiş olan küresel ölçekte ve eşit mücadele etmenin gerekliliklerinden bahsetmiyor. Bizimki gibi zengin ülkelerin 6-12 yıl içinde günümüzün emisyon hızını sıfıra indirgemesi gerektiği anlamına geliyor ki, böylece yoksul ülkelerdeki insanlar zaten inşa ettiğimiz alt yapının bir kısmını oluşturarak yaşam standartlarını yükseltebilsinler. Sağlık hizmeti, elektrik, temiz içme suyu gibi… Zaten her şeye sahip olan biz, Paris İklim Anlaşması’nın yükümlülüklerini yerine getirmezken Hindistan, Kolombiya ya da Nijerya gibi ülkelerin iklim krizine nasıl bakmasını bekleyebiliriz ki? İşte bu yüzden bu yıl Ağustos ayında İsveç parlamentosunun önünde oturmaya başladım. İklim için okul grevine başladım.
“Belki de olmayacak bir gelecek için neden okula gitmek gerekiyor”
Bazı insanlar bunun yerine okulda olmam gerektiğini söylediler. Bazı insanlar bir iklim bilimci olmak için okula gitmem gerektiğini, böylece ileride iklim krizini çözebileceğimi söylediler. Ancak biz kanıtlara da, çözümlere de zaten sahibiz. Ve ayrıca belki de olmayacak bir gelecek için neden okula gitmek gerekiyor, kimse geleceği kurtarmak için bir şey yapmazken? En somut gerçekler bile toplumumuza bir şey ifade etmezken bu gerçekleri öğrenmem ne ifade ediyor? Her gün 100 milyon varil petrol kullanıyoruz. Bunu değiştiren hiçbir politikacı yok. Petrolün yerin altında kalmasını sağlayacak hiçbir yasa yok.
“Liderler hoşlansın ya da hoşlanmasın ayaklanacağız”
Bu şu anlama geliyor, dünyayı kuralına göre oynayarak kurtaramayız. Çünkü kurallar değişmek zorunda. Bu yüzden geleceğimizi önemsemek için dünya liderlerine yalvarmaya gelmedik. Bizi geçmişte görmezden geldiler ve tekrar bizi görmezden gelecekler. Buraya onlar hoşlansın ya da hoşlanmasın değişimin geldiğini söylemek için geldik. İnsanlar meydan okumak için ayaklanacak. Ve liderlerimiz çocuk gibi davranmaya devam ettikçe, uzun zaman önce alınması gereken sorumluluğu biz alacağız.”