Ankara uzun bir süredir federal çözüm yanlısı Kıbrıslı Türk toplumunu ve lideri Mustafa Akıncı’yı devre dışı bırakma çabasını yoğunlaştırmakta, diğer yandan da Milliyetçi Kıbrıslı Rum liderliği ile gizlice perde arkasında kalıcı bölünme ve doğal gaz (Taksim) pazarlığı yapmaktadır.
Bunu son Kıbrıs ziyareti çerçevesinde yaptığı açıklamalar ile TC Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu’da teyit etti. Üstelik bu perde arkası gizli pazarlığın Crans-Montana zirvesine kadar gerilere gittiği de artık açık ve net.
Türkiye Kıbrıs’ta kalıcı bölünmeyi sağlamak, Doğu Akdeniz ve bölgemizdeki çıkarlarını korumak, doğal gaz ve enerji planlamalarındaki pastadan pay kapmak için toplumumuzu ve iradesini rehin tutmakta ve pazarlık kozu olarak kullanmaktadır. Milli Dava denilerek gizlenen gerçek aslında budur.
TC Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu’nun son Kıbrıs ziyareti bu politika çerçevesinde esas itibarı ile bir hizaya getirme ve rolleri yeniden dağıtma operasyonuydu. Toplumun federasyon temelinde yeniden birleşme iradesi hiçe sayılarak, bu iradeyi sahiplenen ve hayat bulması için mücadele edenlere göz dağı verilerek, iş birliğine dayalı model olarak yeniden güncellenen eski Taksim politikası dayatıldı, dayatılıyor.
Şüphesiz Kıbrıslı Rum liderliğinin son dönemdeki tavırları Taksim politikasının yeniden güncellenerek dayatılmasına çok ciddi zemin sunmaktadır. Nikos Anastasiadis’in üzerinde anlaşılmış çözüm zemini ve konuları yeniden tartışmaya açarak zamana oynama gibi girdiği tehlikeli macera, karşı karşıya olduğumuz federasyon temelide yeniden birleşme veya kalıcı bölünme ikilemini kalıcı bölünme lehine güçlendirmektedir.
Bunun yanında Kıbrıslı Türk toplumu içerisindeki federal çözüm güçlerinin bir bölümünün, herkesi memnun etme ve oy kaygısı ile güncellenen Taksim politikası ve yeni merkez sağ anlayışın yörüngesine hapsolması ve ayrılıkçı rejimin sunduğu nimetlere teslim olması da, federal çözüm zemininin aşınmasına sebep olmaktadır.
Hükümetçilik oynama uğruna, toplumsal irade olan federal çözümün gömülmesi uğraşları ve Sn Akıncı’nın devre dışı bırakılma çabaları karşısında susukun kalınması, ileride çok büyük bedellerin ödenmesine neden olacaktır.
Bu bağlamda daha fazla geç kalınmadan günü değil, geleceği kurtarmak anlayışı ile hareket etmek artık bir zorunluluktur. BM parametreleri temelinde federal çözümün Kıbrıs sorununun çözümü için mümkün olan tek seçenek olduğu, Kıbrıslı Türkler için de tek çıkış yolu olduğunu, bunun dışındaki arayışların statükonun devamına ve Kıbrıslı Türk toplumunun yok oluşuna hizmet ettiğini yeniden hatırlamakta, hatırlatmakta fayda vardır.
Boş ve hayali ayrılıkçı politikalar ile yarım asırdan fazla bir süredir esaret altında tutulan bu toplumun ve bu ülkenin, geleceğinin yok edilmesine seyirci kalmayarak bir araya gelmek, her demokratın, her yurtseverin ve her çözüm yanlısının en önemli görevidir.
“Federal çözümü unutacaksınız” yönündeki dayatmaya ve hizaya getirme operasyonuna boyun mu eğeceğiz, yoksa bunu reddederek, toparlanıp toplumsal irademize ve geleceğimize sahip mi çıkacağız?