Haber Merkezi
BASIN-SEN “Özel Hayatın Gizliliği” yasası ve benzeri yasalar kullanılarak keyfi tutuklamalar ve yargılamalar yapılmasının endişe verici olduğunu ve Serdinç Maypa soruşturmasında tam bir karartma yoluna gidilmesinin oldukça rahatsız edici olduğunu kaydetti. BASIN-SEN, “polis çatısı altında hangi amaca hizmet ettiği örtülü olan yapılanmalarla hedef gösterilen kişi veya kişilere operasyon çekilmesini kabul etmiyoruz” vurgusunda bulundu.
Gazeteci Hasan Kahvecioğlu basın örgütlerine çağrıda bulunarak, Serdinç Maypa operasyonunda polisin “basın araçları”na, yani bilgisayarına, telefonlarına kayıt cihazına el koymasının anayasasının 29. Maddesine aykırı olduğu görüşünü paylaştı. Anayasası’nın 29. maddesi; “Yurttaşlara ait basımevi ve eklentileri ve basın araçları, suç aracı oldukları gerekçesiyle de olsa, zorla alınamaz veya elkonulamaz veya işletilmekten alıkonamaz.” Demektedir.
Halkın Partisi-HP Genel Başkanı Kudret Özersay Serdinç Maypa’nın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasından sonra yaptığı değerlendirmede ortada bir itibar suikastı girişimi olduğunu söyledi. “Başınıza giydiniz” diyen Özersay değerlendirmesinde Serdinç Maypa’nın tutuklu kalıp konuşmaması için tutukluluğunun uzatılmaya çalışıldığını belirterek, Maypa’dan şikayetçi olan işçilerin “ne olduğundan habersiz” olduğu yorumunda bulundu.
“Özel Hayatın Gizliliği” yasasının mimarlarından CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Yasa’daki düzenleme kadar, Yasa’nın polis tarafından nasıl uygulandığının da önem taşıdığını söyledi. Masumiyet karinesinin hassasiyetle korunması gerektiğine dikkat çeken Erhürman, tutukluluğun adeta otomatik bir uygulama haline gelmemesinin sağlanması gerektiğini de işaret etti..
Polise’ bağlı özel bir şubenin ani operasyonuyla tutuklanarak “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Etme”, “Kişisel Bilgileri İfşa Etme” ve “Dijital Bilgilere İzinsiz Erişme” suçlamalarıyla yargılanan Serdinç Maypa, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
BASIN-SEN: Keyfi tutuklamalar ve yargılamalar endişe verici
Basın Emekçileri Sendikası karar sonrası yaptığı değerlendirmede “Özel Hayatın Gizliliği” yasasıyla gazetecilerin hapislikle karşı karşıya kaldığını hatırlatarak, Serdinç Maypa’nın da benzer bir suçlama ile gözaltında tutulması ve yargılanmasının, yasanın ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğine dikkat çekti.
BASIN-SEN “Özel Hayatın Gizliliği” yasası ve benzeri yasalar kullanılarak keyfi tutuklamalar ve yargılamalar yapılmasının endişe verici olduğunu ve Serdinç Maypa soruşturmasında tam bir karartma yoluna gidilmesinin oldukça rahatsız edici olduğunu kaydetti. BASIN-SEN, “polis çatısı altında hangi amaca hizmet ettiği örtülü olan yapılanmalarla hedef gösterilen kişi veya kişilere operasyon çekilmesini kabul etmiyoruz” vurgusunda bulundu.
BASIN-SEN eğer bir suç varsa gereğinin yapılması gerektiğini fakat bunun yolunun despot bir anlayışla kumpas kurarak değil kanıt ve belgelerle hukuk davası açılarak mahkeme huzurunda şeffaf bir şekilde yargılama talep etmek olduğuna dikkat çekti.
Özersay: İtibar Suikastı
Halkın Partisi-HP Genel Başkanı Kudret Özersay Serdinç Maypa’nın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasından sonra yaptığı değerlendirmede ortada bir itibar suikastı girişimi olduğunu söyledi.
“Başınıza giydiniz” diyen Özersay değerlendirmesinde Serdinç Maypa’nın tutuklu kalıp konuşmaması için tutukluluğunun uzatılmaya çalışıldığını belirterek, Maypa’dan şikayetçi olan işçilerin “ne olduğundan habersiz” olduğu yorumunda bulundu.
Özersay’ın değerlendirmesi:
Belli ki içeride tutuklu kalsın ki KONUŞMASIN istediniz, tutukluluğunu her hal ve şartta uzatmaya çalıştınız, neyin ne olduğundan habersiz yabancı işçilere şikayet dilekçesi verdirmek de dahil her türlü alengiri de yaptınız ama MAHKEMELERİMİZ buna müsade etmedi! Serdinç Maypa TEMİNATLA SERBEST!!!
Ortada bir itibar suikasti girişimi var ama bunu bu saatten sonra kimse yutmaz…Tam anlamıyla BAŞINIZA GİYDİNİZ!
Kahvecioğlu: Basın araçlarına el konulması anayasaya aykırı
Gazeteci Hasan Kahvecioğlu ise basın örgütlerine çağrıda bulunarak, Serdinç Maypa operasyonunda polisin “basın araçları”na, yani bilgisayarına, telefonlarına kayıt cihazına el koymasının anayasasının 29. Maddesine aykırı olduğu görüşünü paylaştı. Anayasası’nın 29. maddesi; “Yurttaşlara ait basımevi ve eklentileri ve basın araçları, suç aracı oldukları gerekçesiyle de olsa, zorla alınamaz veya elkonulamaz veya işletilmekten alıkonamaz.” demektedir.
Kahvecioğlu’nun değerlendirmesi:
BASIN ÖRGÜTLERİ BUNU GÖREBİLDİ Mİ ACABA?
KKTC Anayasası’nın 29. maddesi; “Yurttaşlara ait basımevi ve eklentileri ve basın araçları, suç aracı oldukları gerekçesiyle de olsa, zorla alınamaz veya elkonulamaz veya işletilmekten alıkonamaz.” demektedir.
Ancak Maypa’nın “basın araçları”na, yani bilgisayarına, telefonlarına kayıt cihazına, polis tarafından el konulmuştur.
BASIN ÖRGÜTLERİ BUNU GÖREBİLDİ Mİ ACABA?
Erhürman: Yasa’nın polis tarafından nasıl uygulandığı da önem taşıyor
Cumhuriyetçi Türk Partisi-CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman da yaptığı değerlendirmede “Serdinç Maypa ile ilgili olarak mahkeme, hangi fiillerin “özel hayatın gizliliğini ihlal” veya “kişisel verileri yayma”yla ilgili olduğunun ortaya konulmadığını söylüyor. Veriler polisin elinde. Dolayısıyla Serdinç Maypa’nın soruşturmaya etki edebileceğine dair yeterli olgu da yok diyor mahkeme. Bu durumda polisin ek tutukluluk süresi talebini reddediyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Özel Hayatın Gizliliği” yasasının mimarlarından Erhürman, Yasa’daki düzenleme kadar, Yasa’nın polis tarafından nasıl uygulandığının da önem taşıdığını söyledi.
Masumiyet karinesinin hassasiyetle korunması gerektiğine dikkat çeken Erhürman, tutukluluğun adeta otomatik bir uygulama haline gelmemesinin sağlanması gerektiğini de söyledi.
Tufan Erhürman’ın değerlendirmesi:
Masumiyet karinesi esastır. Kimse mahkeme hükmüyle suçluluğu sabit olana kadar suçlu sayılamaz.
Tutukluluk henüz suçu hükmen sabit olmayan bir kişinin istisnai olarak hürriyetinin bağlanmasıdır. Amacı, tahkikata etki edilmesinin, delillerinin karartılmasının, zanlının kaçmasının engellenmesidir.
Serdinç Maypa ile ilgili olarak mahkeme, hangi fiillerin “özel hayatın gizliliğini ihlal” veya “kişisel verileri yayma”yla ilgili olduğunun ortaya konulmadığını söylüyor. Veriler polisin elinde. Dolayısıyla Serdinç Maypa’nın soruşturmaya etki edebileceğine dair yeterli olgu da yok diyor mahkeme. Bu durumda polisin ek tutukluluk süresi talebini reddediyor.
İlk günden beri söylemeye çalıştığımız bu. Bu alan demokrasiyi yakından ilgilendiren bir alan. İnsanların sözlerini, hukuka ve meslek ilkelerine uygun biçimde söylerken kendilerini özgür hissetmeyecekleri bir endişe ortamının yaratılmaması demokrasinin gereği. Bu, Yasa’daki düzenleme kadar, hatta belki ondan bile fazla Yasa’nın polis tarafından uygulanması noktasında dikkate alınması gereken bir konu.
O nedenle tüm alanlarda ve elbette özellikle demokrasiyi yakından ilgilendiren bu alanda masumiyet karinesinin hassasiyetle korunması ve tutukluluğun adeta otomatik bir uygulama haline gelmemesinin sağlanması gerekiyor.
Aksi, demokrasinin de, hukukun da, insan haklarının da, kurumsal yapının da da yıpranması sonucunu doğurur ki bu, bu ülkede yaşayan herkes için ciddi bir sorundur.
BASIN-SEN Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamanın tamamı:
Dönemin hükümetine karşı Basın Emekçileri Sendikası olarak yaptığımız tüm uyarılara rağmen “Özel Hayatın Gizliliği” adı altında hazırlanan yasa neticesinde gazeteciler hapislikle karşı karşıya kalmıştır.
Kamu yararına ve büyük bir skandalı ortaya çıkartmaya yönelik yaptıkları bir haber yüzünden 3 basın emekçisi arkadaşımız yıllardır bu yasadaki eksiklikler yüzünden yargılanmaktadır. Geldiğimiz aşamada kişisel sosyal medya hesabı üzerinden yayın yapan Serdinç Maypa’nın da benzer bir suçlama ile gözaltında tutulması ve yargılanması, bahse konu yasanın ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Maypa’ya yönelik getirilen bazı iddialardan veya Maypa’nın karıştığı iddia edilen bazı olaylardan bağımsız olarak bizleri en çok endişelendiren bu ve benzeri yasalar kullanılarak keyfi tutuklamaların ve yargılanmaların yapılmasıdır. Üstelik süreçte tam bir karartma yoluna gidilmesi, şeffaflıktan uzaklaşılması ve kamuoyunun ne olup bittiğini anlamayacağı şekilde gizemli bir hale getirilmesi oldukça rahatsız edicidir.
Sadece gazetecilerin değil tüm bireylerin de özgürlüklerini savunan bizler, polis çatısı altında hangi amaca hizmet ettiği örtülü olan yapılanmalarla hedef gösterilen kişi veya kişilere operasyon çekilmesini kabul etmiyoruz. Elbette mesleğimizin etik ilkelerine bağlı bir şekilde yayınlar yapılmasını savunuyor, aksi tavırları asla tasvip etmiyor, ortada eğer siyasiler dışında bireylerin özel hayatını rencide edici veya ele geçen belgelerde oynama yapılması sonucu bir suç varsa gereğinin hukuksal anlamda yapılmasını savunuyoruz. Ancak bunun yolu despot bir anlayışla kumpas kurarak değil kanıt ve belgelerle hukuk davası açılarak mahkeme huzurunda şeffaf bir şekilde yargılama talep etmektir.
Diğer tüm konular sendika olarak bizleri değil yargımızı bağladığı için o konuları girmeyi tercih etmiyoruz. Yalnız şunun bilinmesinde fayda görüyoruz ki, ülkeye işçi getirebilecek tek yer devlettir ve onun dışında işçi getirilmesi yasalarımıza göre suçtur. Bu suçu her kim işlemişse yargımızın gereğini yapacağından şüphemiz yoktur.